Kıymetli Okuyucularımız sevgi, saygı, muhabbet ve hürmetlerimi sunuyorum. Bugün oruç tutmanın sadece açlık ve susuzluktan ibaret olmadığı konusuna değinmek istiyorum.
İmsak ve iftar vakti arasında yemeden, içmeden ve her türlü nefsi istekten uzak olmayı ifade eden 'oruç', insanın hem şahsi hem de toplumsal hayatına çok büyük etkileri olan bir ibadettir. Oruç ibadetinin direkt olarak etkilediği şey İslam literatüründeki nefstir. İnsan hayatının ekseninin belirlenmesi, beşeri ihtiyaçların yerine getirilmesi, kızma, öfkelenme, sevinme gibi hislerin ve arzuların kontrol edilmesini ifade eden nefis terbiyesi dinimiz açısından çok önemlidir. Ramazan ayı, nefsin arındığı ve terbiye edildiği bir takvâ eğitimi sürecidir. Bu ayda tutulması farz kılınan oruç ibadeti, bir bakıma, nefsi duygu ve isteklerimizi dizginleyerek maneviyatımıza seviye kazandırma gayretidir. Oruç, Peygamber Efendimizin de en çok devam ettiği amellerden biridir.
İnsanın rûhâni ve nefsi tarafları bir terâzinin iki kefesine benzer. Biri hafiflediğinde diğeri ağırlık kazanır. Gönüller fânî, geçici hazlardan uzaklaşmadıkça bâkî, ölümsüz lezzetlere kavuşamaz. Oruç, sabır tâlimidir. Nefsin isteklerini frenleyebilme irâdesinin kazanılmasıdır. İnsanın nefsine hâkim olabilmesi, ilâhî imtihanlardan başarıyla geçebilmenin en mühim sırrıdır. Ramazân-ı Şerîf’te tutulan oruç, âdeta rûhun giydiği bir ihram gibidir. Şehevî arzular, günahlar, gayri ahlaki durumlar, münâkaşa ve bir gönle diken batırmak da orucun ecrini zâyî etmektir. Yani oruç, sadece midenin belli bir müddet açlığından ibaret değildir. Günahlara karşı; ele, dile, göze, kulağa, velhâsıl bütün uzuvlara oruç tutturulmadan, orucun kemâline erişilemez. Öfkeyi yenebilmek, affedebilmek, fedâkârlık ve ferâgat gibi yüksek fazîletler, hep nefsin îtirazlarını susturabilmekle gerçekleşebilir. Oruçluyken bilhassa "öfkeyi yenmek" zarûrîdir. Zira açlık asabîliği içinde birtakım nefsânî davranışlara sürüklenmek, orucun rûhâniyetini zedeler. Bunun için Efendimiz (s.a.): “Hiçbiriniz (bilhassa) oruçlu olduğu gün, çirkin söz söylemesin ve kimseyle çekişmesin. Eğer biri, kendisine söver veya çatarsa; «ben oruçluyum» desin.” buyurmuştur. (Buhârî, Savm, 9)
İnsanın hem itikadi hem de ameli sağlamlığını tayin eden nefis terbiyesinde oruç önemli yer tutuyor. Rivayet olunur ki, Cenâb-ı Hak, nefsi yaratınca O'na sorar: "Sen kimsin, ben kimim?" Nefis cevap verir: "Sen sensin, ben de benim!" Cenâb-ı Hak, kendisini var eden Rabbini tanımak istemeyen nefsi, ceza olarak bin yıl ateşte yakar. Bin yıl sonra tekrar sorar: "Sen kimsin, ben kimim?" Nefis tekrar azgınca cevap verir: "Sen sensin, ben benim!" Allah Teâlâ, bin yıl daha nefsi ceza olarak yakar, tekrar sorduğunda yine aynı cevabı alır. Bu defa ceza olarak onu üç gün aç bırakır. Üç gün sonra nefse: "Sen kimsin, ben kimim?" sorusunu sorunca, nefis bitkin bir şekilde cevap verir: "Sen alemlerin Rabbi Allahsın, ben ise âciz bir nefsim!.."Bu rivayette de görüldüğü üzere oruç, nefsi terbiye etmenin en kolay yoludur.
Oruç, insanın kendini aşmasıdır; nefsin bencil arzularına karşı, 'insan'ı, 'ilahi idrak' ile bütünleyici duruştur. Gerçek özgürlüğün tadına ermek olan oruç, sonsuz bir hayatı yani ebediyeti hissetmektir.  İnsanı ayakta tutan sadece gıdalar değildir. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî orucun ne denli bir sonsuzluk gıdası olduğunu şu şekilde dile getirmiştir: "İnsanın asıl gıdası Allah'ın nurudur, ilâhî aşk ve akıldır. İnsan, asıl rûhânî gıdasını unuttuğu ve ten gıdasına düştüğü için huzursuzdur ve doymak bilmez. İbrahim Hakkı Erzurumî, midenin orucunu yeme ve içmeden uzak durmak, dilin orucunu lüzumsuz konuşmadan uzak durmak, kalbin orucunu fikir, hayal ve kuruntulardan uzak durmak olarak nitelemektedir. Allah'ın gayrından arınan, Allah'ın sevgisiyle dolan gönül, Hakk'ı bulup halkı yitirir. Beden, duyu organlarıyla görünen, kalp de görünmeyen âlemi idrak eder.  Sözün özü; oruç, sahibini takvaya ulaştıran bir ibadettir. İnsan, bu takva sayesinde cehennem ateşinden korunup cennete yaklaşmış olur. Rabbim cümlemizi muhafaza eylesin. Oruçlarımızı, ibadetlerimizi kabul eylesin. Kendine layık kul, Efendimize (sav) layık ümmet eylesin...