ÖN YARGI; “bir kimse ya da bir şeyle ilgili olarak belirli koşul, olay ve görüntülere dayanılarak önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz düşünce”, bir başka deyişle “peşin hüküm”dür. Bunu bir tür saplantı olarak belirtmek yanlış olmaz.

Ön yargı, akıl yürütmeden yoksun bir düşünce biçimidir. Bu nedenle ön yargılı kişi koşullanmış, bir düşünceye saplanıp kalmıştır. Beyninde kalıplaşan bu düşüncenin dışına çıkamaz, ondan bir türlü vazgeçemez. Tüm değerlendirmelerini bu çerçevede yapar. Deyim yerindeyse kişilere ve olaylara at gözlüğüyle bakar.

Ön yargı bir düşünce alışkanlığıdır. Bu nedenle insanın beynine kelepçe vurur. Onun başka türlü düşünmesini engeller. Albert Einstein’in dediği gibi, “Bir ön yargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur.

Ön yargı bilgisizliğin dışa vurmasıdır. Bir konuda yeterince bilgisi olmayan kişi çevresindekilerden çabuk etkilenir. Onlar tarafından kolayca koşullandırılıp yönlendirilir.  

Azra Kohen,Ön yargı düşüncenin en büyük hastalığıdır.” diyor. Haksız mı?.. Hiç tanımadığınız biri  ya da hiç bilmediğiniz, yabancısı olduğunuz bir düşünce  hakkında başkalarından duyduklarınızla, ister olumlu isterse olumsuz olsun, bir yargıya varmanız doğru bir davranış mıdır? 

Ön yargı, kimi zaman büyük yanlışlık ve haksızlıklara yol açar. Çevremizde ön yargılarla suçlanan, iftiraya uğrayan, sürülen, işten atılan pek çok kişi görüyoruz. Harper Lee’nin, “Zulüm ön yargılı insanlardan kaynaklanır.” sözünü bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Bir Kızılderili atasözünde, “Bir kişi hakkında karar vermeden önce üç güneş batımı bekle.” deniyor. Çok hoş bir öğüt. Çünkü  biri  hakkında düşünmeden, bir süre gözlem yapmadan karar vermekle o kişinin yaşamını alt üst edebilir, geri dönüşü olmayan olumsuzluklara neden olabiliriz.

Bir kimse ya da bir şeyle ilgili olumlu ön yargılarda da bulunulabilir. Ama bu durum, ön yargının iyi olduğu anlamına gelmez. Olumlu da olsa sonuçta ön yargı vardır. Hakkında olumlu ön yargılar beslediğimiz kişi ve durumlar, ya sandığımız gibi değilse ya bu konuda yanılıyorsak?.. Demem o ki, olumsuz da olumlu da olsa ön yargı yanlış bir düşünme yöntemidir.
 

Doğan Cüceoğlu diyor ki: “Ön yargı, arı soktu diye bal yememektir.” Fazla söze ne gerek. Ön yargı işte böyle güdük bir düşüncedir. Bu nedenle kişileri, olayları, kısacası karşılaştığımız her durumu beyin süzgecimizden geçirip değerlendirmeli; ondan sonra bir karara varmalıyız. Doğru düşünmenin yolu budur. Aşağıdaki öykücük bunu en güzel biçimde anlatıyor:

Bir bilgeye,
Bu dünyada en çok kimi seversiniz?” diye sorarlar.  
Bilge de,
Terzim.” diye yanıt verir.
― Neden?
― Her gittiğimde ölçümü yeniden alır ve beni öyle değerlendirir. Diğerleri ise ilk kez gördüklerinde bir kez karar verirler ve beni her zaman öyle değerlendirirler.

Gerçeğe ulaşmak, doğru yargılara varmak için beynimize set çeken ön yargılardan kurtulmamız gerek. “Ödemeyi peşin yapın, ama hükmü peşin vermeyin.” Benden söylemesi…