HAVA  açık,  gönüllere  huzur  dağıtıyor. Yıldızlar  henüz  uykuda. Güneş  yakıcı  sıcaklığıyla  sevdikleriyle  buluşan  Sevgililere  muhabbet  ışınları  gönderiyordu. 
Duygu  selleriyle  dolu  dolu  geçen  yolculukla  Ankara’ya  yaklaşmıştı.  Kısa  bir  mola  vermek  istedi. Yol  kenarında  bir restorana  uğradı. 
Abdest tazeledi ve vakit Namazı için Rabbi’nin  divanına durdu. Aç karnını doyurmak için lokantada  patlıcan musakkası yiyerek karnını doyurdu.
Ruhunu  ve  karnını  doyurduktan  sonra;
-Arabamızın da   karnını  doyuralım, diyerek  araba  için benzin  aldı. Geride kalan sessiz yolculuk arabadan gelen bir takım seslerle  bozuldu.
Elleriyle arabanın göğsüne hafif dokunarak;
-Yeni  benzin karnını ağrıttı herhalde, diye  mırıldandı.  Arabasını  sağa  çekti.  Motordan  hırıltılar geliyordu. 
Arabayı istop  edip,  ön kaputu  açtığında  buhar  dumanlarıyla  karşılaştı.  Arabayı  soğumaya  bıraktı ve  uzun  dinlenme sonunda;
-Motor soğudu, diyerek marşa bastı, araba çalışmadı. Bir daha, bir daha denedi, olmadı.
Mahalle aralarına doğru arabayı  iteklemek için yoldan geçenlerden yardım istedi.
İstedi  istemesine  ama  ne  yapmışsa  arabadan   ses  çıkmıyordu. Hafta  sonu   olduğu   için  her taraf   kapalıydı.   Usta  aradı  ama  bulamadı.  Gece  geç saatler  oldu.
Canı sıkıldı. Bir an sabrını ve şükrünü unutarak  öfkelenmeye başladı. Arabanın  içinde dalgın dalgın  otururken bir ses;
-Hayırlı  geceler,   sizi  uzaktan  saatlerdir  seyrettim. Size  yardım  etmek  istiyorum,  dedi.
Yorgun  ve  bitkin  bakışlarla  yanına  geleni  şöyle  bir  süzdü.
-Hoş geldin. Araba  hararet  yaptı.  Motoru  buz  gibi  soğuttum  ama yine de çalışmıyor.  Bir  usta  aradım,  hafta  sonu  olduğu  için  usta yok. Ne  yapacağım  bilemiyorum... diye  öfke  yelleri  estirdi.
Tekerlekli  sandalyesiyle  gelen  engelli  kişi;
-Benim  ismim  Hamdi.  Oturduğum  ev  şu  ilerde,  buyur  birlikte  eve  gidelim.  Senin  için  yemek  hazırlattım  acıkmışsındır,  aç karnımızı  doyuralım.  Bir  arkadaşım  var  araba  tamircisi,  ona  bir  telefon  ederiz,  bu  işi  ustasına  bırakalım. Ne  olur  benden  çekinme,  gönülden,  yüreğimden  söylüyorum.  Beni  dostun  bil,  dedi.
Yeni  kazandığı  Hamdi  dostunun  dediklerini  yapmaktan  başka  bir  çare  olmadığını  düşünerek  birlikte  Hamdi’nin  evine  gittiler. Bişeyler atıştırarak  karınlarını  doyurarak  birbirlerini  tanıdılar.
Hamdi  telefon  ahizesini  kaldırarak  araba  tamircisi  arkadaşı  Salih  Ustayı  tatlı  uykusundan  uyandırarak olanları  anlattı. 
Aradan  fazla  bir  zaman  geçmeden  usta  geldi. Öğretmenin  arabasını  çalıştırdılar. 
Salih  Usta  emeğinin  karşılığını  aldı,  alın terini  sildi. Hamdi,  ihtiyacı  olan  birinin  yardımına  koşarak birine  yardım  etmenin  mutluluğunu  sergiledi. 
Öğretmen, yeni  bir  gönül  dostu  kazanmanın  sevgisini  yaşarken;
-Dostum  Hamdi, diye  kucaklaşıp  birbirlerinin  dost  terlerini  kokladılar. 
Günler  birbirini  kovalarken  haftalar  ve  aylar da   acı- tatlı  Sevgi  gülleri  açıyorlardı. 
Öğretmen,  yeni  edindiği  arkadaşı  Hamdi  ile  sık  sık  görüşüp  dostluklarını  perçinliyordu.
“Sık  muhabbet  tez  ayrılık  getirir” söz  bulutlarını  gönül  alış  verişleriyle  dağıtıyorlardı. 
Öğretmen,  Hamdi’ye  telefon  etti:
-Müsaitsen  hemen  hazırlan,  gelip  seni  arabayla  alıp  gezmeye  götüreceğim.  Birlikte  piknik  yapar  bol bol  sohbet  ederiz,  dedi.
Hamdi’nin  içinde  kuşlar  cıvıldaşarak  uçuştular. Bu  teklife  çok  sevindi  çünkü  çoktan  beri  mahalle  dışına  çıkmıyordu.
-Kuşların  süzülerek  uçuşlarını  seyredeceğim.  Rüzgarın  kulaklarıma  getirdiği  çekirgelerin  sesini,  Çakır  dikenlerinin  takla  atarken  çıkardığı  o  melodileri  dinleyeceğim, dedi ve ekledi:
Selam ve dualarımla...
(Devamı var)