BİRBİRİMİZE düşünmeden sorarız, ''Ne olacak bu memleketin hali?'' diye. ''Ne varmış memleketin halinde?'' diye karşı bir soruyla devam eder muhabbet. Karşılıklı sorularla birbiri ardına gelir, içerisinden çıkılmaz hal aldığında konu espriye bağlanır. 
Sorunun yanıtını hepimiz biliyoruz. Söylemek istemiyoruz, çekiniyoruz. Çekingenliğimiz korkumuzdan değildir elbet. Memleketin ahvalinde hiç bir şeyin olmamasını nasıl izah edeceğimizi bilememekten kaynaklı. Duvarda asılı bir çerçeve var. Bu çerçeveye bir fotoğraf yerleştirmek veya içerisine bir resim yapmayı hayal ediyoruz. O hayali netleştiremiyoruz. Fotoğraf ile resimin renkleri birbirine karışıyor. ''Ne olacak bu memleketin hali?'' sorusunun yanıtı da böyle bir durum. Bir şeyler var ama sorunu netleştiremiyoruz.
 Tarihi Çapanoğlu Büyük Cami çevre düzenlemesi çalışması. Kaçıncı kez ele alınmasına karşın bir türlü sonuca ulaşılamadı. Öncesi var mı? Bilemiyorum ama rahmetli Salim Bey'den itibaren her dönem seçilen başkanın proje hazırlayıp, uyguladığı gerçeği önümüzde duruyor. Nasrettin Hoca misali ''Bu çorba daha çok su götürür'' diyerek, birisinin yaptığını, diğeri beğenmiyor. 
''Ne olacak?'' sorusu tam da burada devreye giriyor. Tarihi bir yapı var. Bu yapının öne çıkartılıp, çevresinde düzenleme yapılması gerekiyor. Kısa, orta ve uzun vadeli düşünülüyor. Kalıcı olması akla getirilmiyor. Hal böyle olunca da fotoğraf ile resimdeki figürler, objeler birbirine karışıyor. İstenilen güzellik bir türlü yakalanamıyor.