İBN'İ Haldun Mukaddime adlı eserinde “Toplumların varlıklarını refah ve güven içinde devam ettirebilmeleri, öncelikle kendi içindeki millet olma bilincini geliştirmesi ve bir arada yaşama şuuruna sahip olmasına bağlıdır. Çünkü ortak değerler üretip bunlara göre sosyal, siyasal ve iktisadi hayatlarını düzenleyemeyen, diğer bir ifade ile millet bilincine sahip olmayan toplumların ne tarihte, ne de bugün etkin olabildiklerine şahit olunmamıştır.” Der.

Bu çerçeve de Türk milletinin değerler manzumesi Türklük şuuruna sahip olunmasını sağlar. Bunun tam karşılığı da değerlerine sahip çıkmayan/çıkamayan, onu savunmasız bırakan millet bunun acısını mutlaka çeker.

Devletler bu önemli konu üzerinde politika üretip takip etme evresine geçmezse, milleti meydana getiren fertlerde basit bahanelerin arkasına sığınıp es geçerse, o zaman ortaya “tabiat boşluk kabul etmez” gerçeğiyle, yabancı kültürler o boşluğu doldururlar.

Türk insanın dışardan gelene sıcak bakması, hoş karşılanması yenilik, medeniyet adıyla ilgisini çekmesi önemli rahatsızlığımızdır.

Bize tanıtılan, propagandası yapılan her şey ilgimizi çeker. Bunu yaparken de gerekçelerin en kolayı hazırdır. Dünya medeniyetine açık olmak gerek denir. Doğrudur açık olmak gerekir ama bu kendi medeniyetini, kültürünü dışla anlamına da gelmemelidir.

Reklam, film, hikâye, roman, basın yayın, televizyon gibi çeşitli propaganda yollarıyla telkin edilenler savunma mekanizmasının zayıflığı nedeniyle kabul görürler.

Basit bir örnek; sadece büyük şehirlerimizde değil, az gelişmiş bir ilimizin az gelişmiş bir ilçesinde bile mutlaka yabancı isimli bir işletme bulmak mümkündür. Ama şu da bir vakıadır ki o ismi okuyan, gören değil o ismi mağazasına, işletmesine isim olarak koyanlar bile, söz konusu o ismin manasını bilmezler. Yabancı isimli işletmeye, mağazaya AVM ye gidenler bile gittiği yerin adının manasını düşünmediğine inanırım.

Buna karşılık Türkiye dışında hangi ülkeye giderseniz gidin, o ülkenin vatandaşları tarafından işyerine Türk isminin konmasına rastlamak çok çok zordur.

Kültür değerlerimize karşı yapılan hatalar, ortak milli değerlerimize olan şuursuzluk hali Allah korusun, bir milleti istiklal ve istikbal arayışına kadar götürür.

İbn’i Haldun aynı eserinde önemli bir tespitte daha bulunur. “Başka bir milletin kahır ve şiddetine katlanan toplumlarda şecaat ve asalet gibi özelliklerini kaybettiği, hareketsizlik ve tembelliğin zuhur ettiğini” söyler.

Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı gerçeğinin bilincinde, değerlerimize sahip çıkarak istiklal ve İstikbal kaygısına düşmeden Büyük Türk devleti olma yolunda adımlar atmamızı nasip eder inşallah.