ÖĞRETMEN, Salihe:
-Şey... efendim iyi misiniz? Bir anda benziniz soldu da, dedi.
Salih kendini topladı:
-Ahmet’im!!!... dedi.
Öğretmenle Salih birlikte otobüsten inerek muhtarın odasına doğru yol aldılar.
Salih:
-Öğretmen bey kusura bakma, aceleyle sana hoş geldin bile diyemedim.
Bir anda başım döndü, yaşlandık herhalde Öğretmen... diyerek gülümsedi.
İçindeki sızılar… küçükken kaybolan… oğlu Ahmet Gül’e karşı olan sevgisini ve hasretini oğlunun adaşı Ahmet Öğretmenden gizlemeye çalışıyordu.
Birlikte geldikleri muhtarın odasında muhtarın yönlendirmesiyle Ahmet Öğretmeni Huri Nenenin ölümünden dolayı boşalan evine yerleştirdiler.
Sevgi dolu genç ve utangaç biriydi Ahmet Öğretmen. Çocukları çok seven, hep onlarla oynamayı ve ilgilenmeyi tercih eden biri olmalıydı ki, bu yüzden Öğretmenliği… seçmişti.
Sararan yapraklar hazan gülleri gibi sararıp soluyordu. Bir ses:
-Küçük Öğretmen, dedi.
-Küçük Asker olur da, küçük Öğretmen olmaz mı? dediler:
-Babası da çok zenginmiş...
Deli midir nedir, öğretmenlik için köyü seçmiş.
Herkes şehre kaçıyor, bu Öğretmen tozlu tufanlı köyü tercih ediyor...
Aradan geçen günler Ahmet Öğretmenle köy halkının ve öğrencilerin kaynaşmalarını, bir birlerini tanımalarını sağlıyordu.
Küçük Mustafa koşarak ve telaşlı bir şekilde;
-Öğretmenim, Ahmet Öğretmenim!... dedi ve soluk soluğa nefes alarak durakladı, Muhtar Emmi seni çağırıyor.
Ahmet Öğretmen Mustafa’ya:
-Sakin ol, önce derin bir nefes al, diyerek Mustafa’nın hızını kesip sakinleşmesini sağlıyordu.
Mustafa’nın elinden tuttu:
-Gel birlikte gidelim, dedi ve birlikte yürüdüler.
Öğretmen, Mustafa ya:
-Seni bu kadar telaşlandıran nedir? diye sordu.
Mustafa:
-Bilmem, dedi ve nefes tazeledi.
-Muhtar Emmi bana, “Koş, Ahmet Öğretmenini acele çağır, muhtarın odasına gelsin” dedi, çok önemliymiş...
Ahmet Öğretmen bir an endişelenerek;
-Hayırdır inşallah, dedi ve adımlarını hızlandırarak muhtarın odasına geldiler.
Muhtar:
-Buyur Öğretmen bey, diyerek Ahmet Öğretmeni kapıda karşıladı.
-Sen de mi geldin Mustafa? dedi.
Muhtarın odasına geçtiler.
Muhtar:
-Otur Öğretmen bey, sizi telaşlandırdık.
-Su ister misiniz?
Öğretmen:
-İyi olur, diyerek bir bardak suyu üç nefeste içti ve yanında bulunan sandalyeye yarım bir şekilde oturdu.
Muhtar:
-Yenice Köyü’ne gitmiştim. Orada Okul Müdürü.
Rafet Öğretmenle karşılaştım.
Öğrencilerden birisi dün akşamdan beri kayıp, onu arıyorlar.
Bir türlü bulamıyorlarmış. Bana rica etti, “Öğretmene söyle, okuldaki öğrencilerden ve köy halkından da rica edin, iki köyün bağlarının birleştiği yerde buluşalım, el ele vererek. Köy arazisine yayılıp bakmadık taş altı ve ağaç dibi bırakmayalım...” dedi.
Ne olur biraz acele edelim...!
Selam ve dua’larımla.