AYLAR... bereket dolu yılları, beyaz gelinlik… giymiş Kış’ları acı ve ızdırap… dolu geçen yıllar yarış edercesine birbirini kovaladı.
Saman… altından çok sular… geldi, geçti ve her gelen yeni yıl yanında yenilikler getirdikleri kadar götürdükleri de oluyordu.
Evin bahçe kapısına geldi ve belini hafif doğrultarak;
-Çok yaşlanmıştı… dedi.
Bahçe kapısını hafif araladı ve içeriye girmek istedi, olmadı.
-Yok yok içeri giremem, diyerek mırıldanmaya devam etti:
-Seni çok özledim Huri Nene...
Ne güzeldi... Yanına geliyordum, içimdeki sabır ağacını… suyunla suluyor, yüzündeki gülücüklerle de açan gülleri… deriyordum.
Yıllar ne de çabuk gelip geçiyor.
Bir varsın, bir yoksun Huri Nenem...dedi.
Ve ekledi:
-Allah gani, gani rahmet eylesin, diyerek.
Huri Nenesinin evine girmekten vazgeçti ve gözyaşlarını da gizleyerek oradan ayrıldı.
***
Evleri yıkılmış bacalar sönmüş.
Bülbülün yurduna baykuşlar konmuş.
Beylerin yerini hoyratlar almış.
Düzenler bozulmuş benim köyümde.
***
Kulağına gelen bir ses Salih’i… kendine getirdi.
O ses muhtarın sesiydi.
-Salih buraya gel... diye uzaklardan sesi yankılanıyordu. Salih çağrıldığı yere doğru süzülerek yürüdü.
Muhtar:
-Salih bugün köy otobüsü geldiğinde yanına git. İlkokula yeni bir öğretmen gelecek onu karşıla, dedi.
Muhtardan aldığı emri… aklına kilitledi.
-Otobüsün gelmesine daha zaman var, ikindi Namaz’ımı kılayım, dedi.
Ve okunan Ezanın ardından cömaatla birlikte ikindi Namazlarını eda eylediler.
Namaz çıkışı muhtardan aldığı emri hatırlayarak;
-Otobüs gelmiştir herhalde, diyerek adımlarını hızlandırdı.
Düşüncelerinde yanılmamıştı.
Otobüs henüz yeni gelmiş, içinden yolcular iniyor ve herkes bagajlarını ayırıyordu.
Salih, otobüsün etrafında bir tur attı ve daha önce görmediği, tanımadığı o Öğretmenle karşılaşamadı.
“Bir de otobüsün içine bakayım” dedi.
Otobüsün merdivenlerinden zorlanarak içeri geçti ve genç, yakışıklı bir delikanlıyla… karşılaştı.
Salih bir anda heyecanlanarak;
-Sen, sen o Öğretmensin, dedi.
Otobüsün içinde kalabalığın biraz dağılmasını bekleyen genç, oturduğu koltuktan yorgun ve utangaç bir tavırla ayaklandı. Salih’e:
-Ben bu köye… gönderilen Öğretmenim, diye sözlerini titreterek, Ahmet… Ahmet!! Öğretmenim... dedi.
Salih’in içinde bir anda fırtınalar… koptu.
Otobüsün içindeki mazot kokusu Salihi uçurarak gökyüzüne savurdu ve bulutları da yanına alarak uzaklara, çok uzaklara götürdü.
Selam ve dua’larımla.
---------------------
(devamı var.)