ÜLKEMİZDE nüfus verileri uzun yıllardır dikkat çekmeye devam ediyor. Nüfusun hızla artması pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Bunlardan en önemlileri beslenme sorunu ve işsizliğin artması. Bu sorunların çözümü için, öncelikli yapılması gerekenler, tarımsal ithalattan vazgeçilmesi, tarımsal faaliyetlerin modern tekniklerle yapılarak üretimin artırılmasıdır. Bu konuda birçoğunuz bana katılacaksanız diye düşünüyorum. Sorunlar, bunlarla da sınırlı değil tabii. Ülkemizde ve özellikle ilimizde, tarımsal faaliyetlerin yapıldığı alanlar çeşitli nedenlerle sürekli azalıyor. Bu azalışa acilen bir çözüm bulunması ve mevcut alanlardan daha fazla ürün alınması için il tarım müdürlüklerine önemli görevler düşüyor.
Bu konuda hükûmetin de toprağa küsen köylüyü toprakla barıştırmak amacıyla onların gelirlerini artırıcı tedbirleri alması gerekiyor. Bunun için gübreleme, sulama çalışmaları ve kültürel mücadeleye paralel olarak bitki koruma tedbirlerinin de kusursuz hâle getirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Ancak ne yazık ki bu tedbirlerin alınmasında geç kalınsa da bugünden tezi yok, işe yarar önlemler için harekete geçmekte de fayda vardır.
Son yıllarda tarımdaki sorunların çözümü için alınan tedbirlerde başarılı olunamadığı bir gerçektir. Söyleneni resmî rakamlarla ifade edersek tarımın gayrisafi millî hasıla içindeki payının yüzde 35’lerden yüzde 14’lere düştüğünü söyleyebiliriz. Bir başka ifadeyle tarımla uğraşanların gayrisafi millî hasıladan aldıkları pay yüzde 60 azalmıştır. Bu, çiftçimiz ve köylümüzün ihmal edildiği anlamına gelmektedir.
Gelişmiş hatta gelişmekte olan ülkeler, çiftçilerine yüksek oranlarda maddi destek sağlamaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri çiftçi ve köylülerin ürünlerine yüzde 35’e varan desteklerde bulunmaktadır. Ülkemiz ise çiftçilerini en az destekleyen ülkeler arasında yer almaktadır. Çiftçimize ve köylümüze destek adı altında sunulanlar, düşük faizli ve vadeli kredilerdir. Hâlbuki diğer ülkelerde destek, elde edilen ürüne verilmekte böylece üretim teşvik edilmekte, çiftçi ve köylünün gelir düzeyi yükselmektedir.
Ürün veren tarlaların, etinden ve sütünden gelir sağlanan hayvanların sayısını artırmak istiyorsak bunun yolunun çiftçi ve köylünün toprağı ile barışmasını sağlamaktan geçtiği kanısındayım. Çiftçi ve köylü toprağı ile barışırsa üretim artacak, ithalattan vazgeçilecek, fiyatlar düşecektir. Hatta bu kez, şehirlerden köylere göç akını başlayacaktır ve sonuçta işsizlik azalacaktır. Çiftçimize ve köylümüze yeterli destek verilirse ülkemiz yeniden kendi kendine yeten bir ülke konumuna gelecektir. Hangi insanımız; pirinç, mısır, buğday, sebze, meyve; büyük ve küçükbaş hayvan ithal etmemizi kabullenir veya bu durumu içine sindirebilir.
İlimizin Tarım Müdürlüğü; sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak, Yozgat ve köylerinde Tarım Bakanlığının desteğini alarak tarımsal projeler geliştirmelidir. Yozgat, Tarım ve Orman Bakanlığımıza yakın verimli topraklara sahip bir ildir. Gelişime yönelik projeler bu sebeple ilimizden başlatılmalı ve diğer şehirlerde de uygulanıp yaygınlaştırılmalıdır. İlk örnek proje çocukluğumuzda yetişen, sofradaki yeri bizim için her zaman ayrı olan, kokusunu, tadını özlediğimiz “kokulu mercimek” olabilir. Yozgat, böylece ülkemizde mercimek üretiminde yine eski konumuna gelebilir ve mercimeği; nohut, mısır vb. ürünler takip edebilir. Küçük ve büyükbaş hayvancılık konusunda da ilimizin coğrafi özellikleri dikkate alınarak projeler geliştirilmelidir. Üretimin artırılması için Tarım İl Müdürlüğümüz, geliştireceği projeleri için üniversitelerden destek alabilir.
Tarımsal bolluk ve ülkemizin, ilimizin bayındır hâle gelmesi ancak köylünün toprağını yeniden sevmesiyle mümkün olacaktır.