DÜNYAYI etkisi altına alan, Çin’den çıkıp akrabalarımıza kadar bulaşan koronavirüse yakalanmamız an meselesiydi...

Hafif nezle gibi başlayan rahatsızlık, daha sonra grip şüphesi ve ardından bıçak gibi kesilen koku ve tat kaybı…

Her yıl bu mevsimde yaşadığım kısa süreli burun akıntısını, soğuk algınlığına yakalandım düşüncesiyle daha sıkı giyinerek atlatmaya çalışırken, birkaç gün sonra bir anda kaybolan tat ve koku kaybı ile covid-19’a yakalanmış olabileceğimi düşündüm ve hemen şehir hastanesine gidip test verdim.

Her ne kadar işim gereği daha önce birkaç kez test vermiş olsam da bu kez pozitif çıkan sonuç beni heyecanlandırdı.

İşimiz gereği insanlarla iletişim halindeyiz. Sosyal mesafe ve maske kuralına hep uyduk. Yapı gereği çok titizim ama işte sakınan göze çöp batar derler ya… 

Sanırım öyle oldu.

Ailede ilk amcaoğlum Erhan eylül ayı sonunda koronavirüse yakalanmıştı -ki Erhan benden daha dikkatlidir. O kadar dikkat etmesine rağmen yaklaşık 10 gün hastalıkla mücadele etti.

Ekim ayı başında bu virüs annemi buldu. Şükür o da Erhan gibi atlattı hastalığı. Ama ne yalan söyleyeyim, korktuk. Hem de çok korktuk…

Çünkü bu belanın kimde nasıl bit etki yapacağını bilemiyoruz. Kimi ayakta atlatıyor, kimi de hastanede tedavi oluyor.

Bugün hastalığımın beşinci günü. Sürekli kendimi dinlemekten, acaba semptomlar artacak mı yoksa azalacak mı diye düşünmekten yoruldum. Bu çok farklı bir psikoloji…

Öyle bir bela ki bu virüs, kimse bu konuda net bir şeyler söyleyemiyor. Tüm dünya koronavirüs konusunda acemi.

Koronavirüsün laboratuvar ortamında üretildiğine inancım daha da arttı. Çünkü başına buyruk, ne yapacağı belli olmayan bir virüs bu…

Bir standardı yok. Resmen insan seçiyor.

Her gün tanıdığımız onlarca insanın hastalık veya vefat haberini alıyorum. Daha da üzülüyorum.

Sosyal medyadaki paylaşımlar, geçmiş olsun ve taziye mesajları ile dolu.

Herkesin acısı ve kaybı var.

Çok üzücü bir durum…

Kaybettiklerimize rahmet dilemekten, dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Nişan, düğün şöyle dursun, cenaze törenlerine bile katılamaz hale geldik.

Geçtiğimiz hafta koronavirüs nedeniyle vefat eden Yozgat’ın naif, kibar beyefendisi Hüseyin Koç’un gittiği bir cenazede virüsü kaptığını öğrenince çok üzüldüm.

Yakın bir arkadaşının oğlunun cenazesine katılmış, sonrasında hastalanmış Hüseyin amca…

Hüseyin amcaya ve ebediyete intikal eden tüm yakınlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Mekanları cennet olsun inşallah…

Önlem almalıyız, aldığımız önlemleri artırmalıyız.

Gerçekten bu virüsün şakası yok.

Bazı kendini bilmezler var ya hani; “bana bir şey olmaz!” diyen o yarım akıllılar! Durum hiç hafife alınacak gibi değil.

Evet bu bela bir şekilde başımıza geldi, çok yakınlarımıza kadar sirayet etti. Bundan elimizden geldiğince uzakta durmaya çalışalım. Sevdiklerimiz için kendimizi uzakta tutalım.

Ben çantamda dezenfektan taşıyor, ayladır maskesiz dolaşmıyorum. Ellerimi sürekli temiz tutuyorum. Ellerim ile yüzümün temasını aylar önce kestim.

Bu kadar dikkatli olmama rağmen koronavirüs beni buluyorsa, herkesi bulabilir.

Başta doktorlarımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımızın Allah yardımcısı olsun.

Bu zorlu mücadelenin en ön safında, çok zor bir süreç yönetiyorlar.

İnşallah bir an önce bu illetten kurtuluruz.

Hastalarımıza acil şifalar diliyorum.

Sağlıcakla…