"ÖĞLEDEN sonraki derslere girmeyelim, çantamızı da alıp kaçalım.’ dedim.  Murat… mırın kırın etti ya sununda kabul etti.  
Okuldan kaçtık. 
 Nereye gidelim, ne yapalım, derken ben bulmuştum. “Sizin ahıra… gidip saklanalım.’ dedim.  
Düşündüğümüz gibi ahıra, hayvanların bağlandıkları ve yem yedikleri musula… uzanıp yattık. 
İçerisi karanlıktı. Hayvanların çıkardığı seslerden korkarak, düşünüyordum. 
Biz neden ve kimden kaçıyorduk?’ artık olan olmuştu.  
Murat… burada ne zamana kadar yatacağımızı soruyordu. Ona mantıklı cevaplar veremiyordum. 
Biz ahırda yatıp duralım, okul zili çalar.  
Öğretmen gelir, bizim yokluğumuzu anlar.  
İki sınıf bir arada okuduğumuz için, öğretmen ablama; 
Salih… ve Murat nerede?’ diye sorar ve bizi bulması için eve gönderir. 
Ablam bizi evde bulamaz.  
Birlikte saklandığımız arkadaşın evine gelir bizi eliyle koymuş gibi ahırda bulur. Çünkü…. 
Çantalarımızı, ahırın… girişinde unutmuşuz.  
Ablam öfkelenerek bize; 
Üzerinizdeki tozları çırpın, doğru okula!” der. 
Okula geldiğimizde ablam sınıfın kapısını  eliyle tıklattı. Öğretmen kapıyı açtı. Bize “Hoş geldiniz” diyerek yerimize geçmemizi söyledi. 
Derse kalınan yerden devam edildi. Daha sonra zil çaldı. Herkes dışarı çıkarken öğretmen, ablama, Murat’a ve bana sınıfta kalmamızı söyledi. Ben çok korkmuştum. 
Öğretmen ablama: 
“Nerede buldun bu kaçakları?” dedi.  
Ablam olan biteni anlattı. Öğretmen çok güldü. 
Daha sonra ablamı ve Murat’ı dışarı gönderdi. 
Öğretmenle baş başa kaldım. Beni dövecek diye korkudan tir tir titriyordum. Öğretmen: 
“Bak Salih…bir daha buna ben zer hatalar yapmazsan, yarıyıl tatilinde seni vilayete gezmeye götürürüm.'' dedi. 
Ben düşünmeden karar verdim,  “evet yaramazlık yok”. 
Dışarı çıktığımda düşünüyordum. 
“Okumak, yani öğretmenlik ne kadar güzel.  
Benim yaptıklarıma bak, öğretmenin yaptıklarına bak.” 

Yarı yıl tatilinde vilayete gideceğim, gezmediğim, görmediğim yerleri göreceğim diye hayaller… kuruyordum. 
Dışarıda lapa lapa kar yağıyor. Kış ağırlığını gösteriyordu. Pazar sabahı kalktım.  
Kar her tarafı kaplamıştı. Elime küreği alıp, evin dış merdivenini ve yollarını açmaya başladım.  
Komşularda evlerinin damındaki karları temizliyorlardı.  
Annem, yemeğin hazır olduğunu, yemeği yedikten sonra bizimde damların karını  temizleyeceğimizi söyledi. 
Eve geldiğimizde, nar gibi  kızarmış soba, sıcacık ev, küçük bulgurdan pişmiş düğürcük… çorbası da hazır.  
Hemen diz çöküp tahta kaşıkla başladık yemeğe. 
Annem “Yavaş oğlum boğulacaksın, önce besmele çek.” diye uyardı. 
Karnımız doymuştu. 
Allah’a verdiği nimetler için şükrettik.  
Annem, ablama sofrayı kaldırmasını, benimle de damları temizleyeceğini söyledi. 
Karları… temizlemek için  kürek ve sığırgıyı…  alıp dama çıktım.  
Evimiz iki katlı olduğu için köyün büyük bir kısmını seyredebiliyordum.  
Köyü ve arazileri yüksekten seyret mek güzeldi.  
Her taraf bembeyaz karla kaplanmış. Manzara çok güzeldi. Gözlerim köyü süzerken mezarlığa takıldı. 
 Kendi kendime sorular soruyordum. 
“Ölüler üşür mü? Babam üşüyor mu? Acaba şu anda ne yapıyor?” derken bir tüfek sesi duydum. 
Yaban güvercinlerine ateş etmişler. Vurulan güvercinlerden birkaçı yakınımıza düştü. Koşup onları aldım. 
Aralarından bir kuşun ölmediğini, yaralı olduğunu görünce, ölen kuşları anneme verdim.  
Yaralı kuşu da ben alıp eve geldim. 
Karyolanın altındaki kullanılmayan kumaş parçaları ile yuva yapıp, yem ve su da koydum. 
Annem damdaki karları temizlemiş, bana öfkelenerek o da geldi. 
“Yaralı kuş ölür, ver onu da keselim, akşama size arabaşı yapalım.” dedi. 
Yaralı kuşu vermedim. 
Akşam oldu, arabaşı da yapıldı. 
Komşulardan gelen misafirlerle o geceyi geçirdik.  
Sabah erken kalkıp, karyolanın altına koştum.  
Kuşu elime aldım, hareket etmiyordu. 
Ölmüştü! Uzun bir süre karyolanın altından çıkamadım. Annem okula gideceksin diye beni oradan çıkardı. 
Okula gidip geliyoruz.  
Okulun bahçesinde, 5. inci sınıfa giden öğrenciler 1,5 metreyi aşkın kocaman bir kartopu yaptılar. Öğretmenler de, okul bahçesinin alt tarafında depo olarak kullanılan bir yer var, oraya inmişlerdi, orayı nasıl sınıf yapacaklarını konuşurlarken ben dışarı çıktım. 
Birkaç arkadaş topladım. Kocaman dev kartopunu yuvarlayarak öğretmenlerin içinde bulunduğu deponun kapısına getirip kapattık.  
Bu arada zil de çaldı. Sınıfa girdik.O dersimiz boş geçti. 
Öğretmenler kartopunu parçalayarak kurtulmuşlar. 
Bize çok kızdılar.  
Bu suçu üstlenen olmadığı için çabuk atlatmıştık.   
Selam ve dua’larımla.