10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü; Geçtiğimiz Pazar günü kutlandı.

Bugün “Gazete” denildiğinde sermaye patronlarının çıkarları doğrultusunda gündem oluşturduğu, sipariş usulü yazıların yer aldığı, muktedir karşısında halkın gerçek sorunlarını yansıtmak yerine daha fazla nemalanma, çıkar elde etme gayretiyle Türk milletinin sıkıntılarını görmezden gelmekte, suni gündemlerle halkı uyutmaya yönelik içi boş kâğıtlarla karşı karşıyayız.

Oysa gazete doğru işler yaptığında bir ordunun yapamayacağı işleri, millet ve memleket menfaati doğrultusunda silahsız, kansız zafere ulaştırmak aracıydı. Buna en bariz örnek; 25 Aralık 1918 ile 5 Ocak 1920 yılları arasında Adana’nın işgalinde yaşananlara bakmak gerekir.

Aralık 1918... Adana'nın kara günü! Osmanlı devleti için savaşı bitirdiği sanılan Mondros Mütarekesi imzalanalı iki ay olmamıştı ki, Fransız albayı Romieux'nün idaresi altında bir gönüllü ermeni alayı Çukurova'yı işgale başlıyordu. Terhisine girişilen Osmanlı ordusundan bu bölgede kalmış olan birlikleri de İstanbul Hükümeti çoktan geri çekmişti. Şehre yayılan ermeni askerlerini hüzünle seyredenlerden iki genç, acele davranmak zorunda olduklarını anlıyor, Hayat Matbaasına koşuyorlardı. Öğretmen Ahmet Remzi (Yüregir) ile arkadaşı yedek subay Avni (Doğan) hemen bir gazete çıkarmak emelindeydiler. Mondros mütarekesinin imzalanmasından bir gün sonra Ali İlmi tarafından neşrine başlanan FERDA adlı gazete işgali alkışlıyor, bu gazete, böyle bir yabancı kuvvetin Çukurova'ya girmiş olmasının Türkleri memnun etmesi gerektiğini yazıyordu. ”FIRANSIZLAR ŞEHRİMİZE MEDENİYET GETİRECEK” manşetiyle halkı sindirme gayretindeydi.

Terhis kâğıdını Çukurova’da almış olan Yozgatlı Avni ile Ahmet Remzi ise, işgalden kurtulmanın tek yolu bulunduğunu, bunun da silaha sarılmak olduğunu düşünüyorlardı. FERDA neşriyatı ile mücadele azmini yıkma yolunda yürüyordu. Ferda gazetesinin yaptıklarına karşılık yeni bir mücadele ve muharebe zemini doğmuş, ADANA adında bir gazete için imtiyaz müsaadesini almışlar ve 25 Aralık 1918 sabahı yayın bayatına atılmışlardı.

Bir taraftan gönüllü ermeni askerlerinin şımarıklığını hiddetle tenkit eden, diğer yandan da Çukurova'nın Türk olduğunu haykıran, daha ilk sayısında “EŞEĞİN KUYRUĞU HALA ELİMİZDE” manşetini kullanarak, henüz hiçbir şeyin bitmediğine vurgu yapan ADANA gazetesi hemen dikkati çekmişti. Adana için bir ümit kaynağı olabilecek olan yeni gazeteye ilk hücumlar, ''Fransızlar dostumuzdur,'' diyen FERDA'dan ve Ali İlmi'den geliyordu, işgal subaylarından yüzbaşı Andre Konti de HAYAT Matbaasında ADANA’nın sahiplerini buluyor, fikirlerinde değişiklik olduğu takdirde para yardımı görebileceklerini ihsas ediyordu. Böyle vaatler karşısında yürüdüğü yoldan dönmediğini görünce de ADANA’yı, vilâyetten gelen bir emirle kapattırmışlardı. O güne kadar ancak 3 nüsha çıkarabilmişlerdi.
 

Ahmet Remzi ile Yozgatlı Avni susmaya razı olamıyorlardı. Vali Nâzım beye bu defa 'YENİ ADANA' adında bir gazete imtiyazı için başvurmuşlardı. Nâzım bey, işgal kuvvetleri ile hâdise çıkarmadan geçinip badirenin atlatılabileceğine inanıyordu. Fakat kötü niyetli değildi. Gençlerin devamlı ısrarları karşısında bu müsaadeyi de vermişti. Kısa bir zaman sonra yayın hayatına atılan YENİ ADANA, gene karşısında evvelâ FERDA'cıları buluyordu ''Bunlar ittıhadçıdır'' diyerek YENİ ADANA'nın susturulmasını isteyen Ali İlmi'ye cevapları sert oluyordu. Avni (Doğan) YENİ ADANA'nın sekizinci nüshasında ''Kanuna hürmet'' başlıklı yazısında, gazetelerin kapatılmasının kanunlara aykırı olduğunu belirtiyor, daha önce ADANA'yı kapatmış olanları da tenkit ediyordu. 24 saat sonra bir Fransız mangası Hayat Matbaası'nı basıyor, matbaa sahibi Mucavirzâde Mustafa Emin ile Avni (Doğan)'ı tevkif ediyordu, Ahmet Remzi saklanmaya muvaffak olmuştu. Fransızlar, Avni (Doğan)’ı, işgal bölgesi dışına sürdükten bir müddet sonra da Ahmet Remzi, çarşaf altına gizlenerek Adana'dan çıkıyordu.

1919 yılının son aylarında Avni (Doğan) Boğazlıyan Kaymakamıdır, Ahmet Remzi de arkadaşının yanına gelmiştir. Bütün Ümitlerini Sivas'ta başlamış olan harekete bağlıyorlardı. Ahmet Remzi oradan Mustafa Kemal Paşaya aşağıdaki telgrafı göndermişti;

''Sivas'ta Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi Riyaset Merkezi Kayseri veya Niğde'de olmak ve teşkilâtı milliyeyi a teşmile ak üzere Adana Müdafa-i Hukuk Cemiyeti teşkili müsaade ve müzaharet buyrulması müsterhamdır.''

Mustafa Kemal Paşadan müspet cevap gelmesi üzerine, Ahmet Remzi Kayseri'ye gidiyor ve cemiyeti kuruyordu. Öyle bır cemiyet ki, idare heyeti tek bir kişiden ibaret: Ahmet Remzi! O günlerde Adanalı bu gazeteciyi en fazla düşündüren konuların başında, gazetesini hami yapıp da tekrar çıkaracağı meselesi geliyordu. Adana'da vicdanlarını işgal kuvvetlerine satanların gazeteleri, halkın mücadele yıkmak için sistemli neşriyat yapıyorlardı. 

***

Not; Kuvayımllliye aleyhtarı: yapan FERDA Adana’nın kurtuluşundan sonra birden Kuvayımilliyeci kesmiş fakat bu karak bu ani değişikliği sahibi Ali İlmi yüzellilikler listesine girmesine mani olmamıştır.