8 Ocak 1996 tarihinde İstanbul’da bir haber takibi sırasında gözaltına alınan Göktepe, güvenlik güçleri tarafından işkenceye uğrayarak yaşamını yitirmiştir.
Bu trajik olay, Türkiye’nin demokrasi, basın özgürlüğü ve insan hakları mücadelesinde önemli bir dönüm noktası olmuş, Göktepe'nin adı hak ve adalet arayışının sembolü haline gelmiştir.
ERKEN YAŞAMI VE GAZETECİLİK KARİYERİNE ADIM ATIŞI
Metin Göktepe, 10 Nisan 1968 tarihinde Sivas'ın Gürün ilçesinde dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren toplumsal sorunlara duyduğu ilgi, onu gazetecilik mesleğine yönlendirdi. Eğitimini tamamladıktan sonra, gazetecilik kariyerine "Haberde ve Yorumda Gerçek" dergisinde muhabir olarak başladı. Bu dönemde, toplumsal olayları ve halkın sorunlarını gündeme taşıyan yazılarıyla dikkat çekti.
1995 yılında, dönemin en önemli gazetelerinden biri olan Evrensel gazetesinin kurucuları arasında yer aldı. Gazetenin ilk çalışanları arasında bulunan Göktepe, Evrensel’de özellikle toplumsal olaylar ve hak ihlalleri konusunda derinlemesine araştırmalar yapan ve halkın sesi olmaya çalışan bir gazeteci kimliği kazandı. Göktepe, gazeteciliğinde her zaman doğruyu arama çabası içerisinde olmuş, halkın ve toplumun sesini duyurmak adına cesur bir duruş sergilemiştir.
İSTANBUL’DA BİR HABER TAKİBİ VE ARDINDAN GELEN FELAKET
8 Ocak 1996’da Metin Göktepe, İstanbul’daki bir haber takibine gitmek üzere yola çıktı. O dönemde Göktepe, toplumsal olayları izlemek ve bu olaylara dair doğru haberler yapmak için sıkça sahaya inen bir gazeteciydi. Ancak bu kez, Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda yaşanan bir olay sırasında, güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı.
Göktepe, gözaltına alındıktan sonra güvenlik güçleri tarafından bir dizi işkenceye maruz kaldı. İstanbul’daki gözaltı merkezinde, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle ağır şekilde dövülen Göktepe, orada yaşamını yitirdi. Yetkililer, ilk başta Göktepe’nin ölümünü “duvardan düşme” olarak açıklamaya çalıştı, ancak yapılan otopsi ve tanık ifadeleri, gerçeği ortaya koydu: Metin Göktepe, gözaltında işkence edilerek öldürülmüştü.
ADALET ARAYIŞI VE MAHKEME SÜRECİ
Göktepe’nin ölümünün ardından, basın camiası ve insan hakları savunucuları, adalet arayışını sürdürdü. Türkiye’nin dört bir yanından protestolar yapıldı, gazeteciler Göktepe’nin ölümüne tepki göstererek hükümeti adalet için harekete geçmeye çağırdı. Bu tepkiler sonucunda, dava süreci başlatıldı.
Metin Göktepe’nin ölümüne ilişkin açılan davada, dönemin beş polis memuru yargılandı. Mahkeme, polisleri "kastı aşan insan öldürmek" ve "faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek" suçlarından suçlu buldu. Sonuç olarak, beş polis memuru yedi yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu dava, Türkiye’de gözaltında bir gazeteci öldürüldüğünde faillerin cezalandırılmasına yönelik verilen ilk örnek oldu.
GÖKTEPE’NİN MİRASI VE ANISININ YAŞATILMASI
Metin Göktepe’nin ölümü, yalnızca bir gazetecinin yaşamını yitirmesi değil, aynı zamanda Türkiye'de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü mücadelesinin de sembolü haline gelmiştir. Göktepe'nin anısı, gazetecilik camiasında ve toplumsal hafızada derin izler bırakmıştır. Onun ölümünün ardından, Göktepe’nin adını yaşatmak adına çeşitli etkinlikler düzenlenmiş, basın özgürlüğü ve hak mücadeleleri üzerine birçok ödül verilmiştir.
Göktepe, hem toplumsal sorunlara duyarlı, hem de halkın haber alma hakkını savunan bir gazeteci olarak tanındı. Cesur ve dürüst haberciliği, birçok gazeteciye ilham kaynağı oldu. Göktepe’nin ölümünün ardından, onun mücadele ettiği ilkeler doğrultusunda birçok basın özgürlüğü ödülü verilmiş, etkinlikler düzenlenmiştir. Bugün, Metin Göktepe’nin adı, basın özgürlüğü ve hak mücadelesinin simgesi olarak anılmaya devam etmektedir.
Metin Göktepe’nin adı, Türkiye’deki basın özgürlüğü mücadelesinin, insan hakları savunuculuğunun ve adalet arayışının en güçlü simgelerinden biri olarak hafızalara kazınmıştır. Göktepe’nin ölümü, Türkiye’deki gazetecilerin karşı karşıya olduğu tehditlere dikkat çekmiş ve basın özgürlüğü adına yapılan mücadeleye önemli bir katkı sunmuştur. Metin Göktepe, yalnızca bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda halkın ve hakların savunucusu olarak da hafızalarda kalmaya devam edecektir. Onun mücadelesi, bugünün gazetecilerine ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.