HENÜZ İlkokula bile gitmiyordum, Yerköy ilçesinin Karaşar Mahallesi Selvi Caddesi'ndeki evimizin bahçesinde beslediğim köpeğimin ismi 'Tonton' idi. Şimdiki gibi her köşe başında bir veteriner yoktu. Hükümetin veterineri vardı, Kaymakamlık binasında. O da haftada bir gün Çarşamba günleri öğleden sonra sokak hayvanlarıyla ilgilenip, aşılarını yapıyordu. 

Aşı yaptırabilmek için belediyeden izin alıp, veterinere gidiyordun. Aşılar tamamlandıktan sonra belediye köpeğin boynuna 'tasma' adı verilen, aşılı ve zararsız olduğunu simgeleyen bir madalya takıyordu. Buna rağmen, Tonton'u belediye ekipleri zehirledi. Mahallemizde komşumuz olan Zabıta Amirine şikayet ettim, aşılı olduğunu, boynunda tasması bulunduğunu söyleyip, günlerce ağladım. Sonrasında bahçemize gömdüm. O günden sonra evde köpek ve kedi beslemedim, kuş, tavuk, tavşan gibi hayvanları beslediğim oldu.

Şimdi belediyelerin işi o günlerle mukayese edildiğinde çok daha kolay. Sokak hayvanlarını telef etmek için özel ekipler kuruluyordu. Ellerinde tüfek veya zehirli yiyecekle dolaşan belediye görevlileri vardı. Sokakta bir hayvan görseler pusuya yatıyorlardı. Telef edip, çöplüğe atıyorlardı. Şimdi iş daha kolay...

Belediye hayvanları kısırlaştırabiliyor. Bakımını yapıp tekrar doğal ortamlara bırakıp, yiyeceklerini verebilme  imkanına sahip. Böylece hayvanların saldırgan olmaları önleniyor. İnsanların hayvanlardan korkmalarına gerek kalmıyor. Lakanta atıklarınının bırakıldığıçöplükler kokmuyor, sinek dolmuyor.