102 bin öğrenci, 5 bin 599 eğitim çalışanıyla 12 Eylül günü başlayan yeni eğitim yılının öğrencileri, velilere ve Yozgat’a hayırlı, uğurlu olması temennisinde bulunan Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Abdullah Neşeli; “Yozgat Eğitim Bir Sen Şubesi olarak yeni dönemde; eğitimde kalitenin artması, ilimizin her köşesinde eşit şartlarda modern eğitim sistemlerinin uygulanabilir olması ve bilginin yön verdiği dünyada ilimiz öğrencilerinin de bilgiye egemen öğrenciler olarak yetiştirilmesi için yapılan çalışmalara olan inancımız dün kinden daha fazladır” dedi.
    Yozgat Valisi’nin bilgiye egemen başarılı öğrencilerin yetiştirilmesi için üstün gayret gösteren, geçmiş çalışmalarıyla eğitim sorunlarının üstesinden gelmiş eğitim şuralarıyla katkı sağlayan bir yönetici olduğuna dikkat çeken Neşeli şunları söyledi: “2011/2012 Eğitim-Öğretim yılında da eğitim gönüllülerinin yapacağı  üstün çalışmalar; ulusal düzeyde yapılan sınavlarda ilimizi üst sıralara taşıyacak, fikir üreten, eleştirel düşünen, kendine güvenen, teknolojiye hakim, araştırmacı, değerlerine sahip çıkan, sorumluluklarının bilincinde, saygı abidesi gençlerin yetişmesine katkı sağlayacaktır.
    Bizler dünde olduğu gibi sloganik değil gerçekçi eğitim projeleri ile eğitim sürecine dahil olmaya devam edeceğiz. Osmanlı da eğitim ve sağlık nasıl vakıflar sayesinde yükselmiş ise sayıları binlerce olan eğitim gönüllüleri, akademik üyelerimizle Yozgat eğitim kalitesinin ve öğrenci başarısının en üst seviyelere çıkartılması için proje üretmeye devam edeceğiz.
    Kendisini eğitime adamış, sonsuz sevgi ve sabırla çocuklarımızı geleceğe hazırlayan emeğini esirgemeyen değerli eğitimciler sendikamızca takdire şayan birer şahsiyetlerdir. Tüm Yozgat halkından da hak ettikleri değeri  bulacaklarına inanıyor bu emek ordusuna Yozgat halkı adına sonsuz şükranlarımızı arz ediyorum.”
    Eğitim gönüllülerinin her zaman destekçi, hakların takipçisi ve sözcüleri olmaya devam edeceği sözünü veren Neşeli; “Bu eğitim öğretim yılında da Milli Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu kanun ve yönetmelikleri takip ettiğimizi;aşağıdaki ifade edilen  bazı mali ve sosyal hakların takipçisi olmaya devam edeceğimizi ifade etmek istiyor ve bazı örneklendirmeler yapmak istiyorum.
    652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yeniden düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikleri bir iki nokta hariç olumlu karşılamaz. Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının hantal yapısını ortadan kaldırmaya yönelik daire başkanlığı, genel müdürlük, müsteşar yardımcılığı gibi üst yönetim ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü kadrosunun daha esnek istihdam şekline dönüştürülmüş olmasını önemsemekte ve eğitimi olumlu yönde etkileyeceğine inanmaktayız.
    Genel İdare Hizmetleri sınıfında ek ders alanlara makam tazminatı verilmesi ve ek ders ücretinin sadece derse girenlere verilmesi talebimizin de yeni değişiklikle “ek ödeme” ve “ek ders” ayrımı ile dikkate alınmış olması memnuniyet vericidir. Genel idare hizmetleri sınıfında şef, şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü, il eğitim denetmenleri kadrolarında görev yapan çalışanların ücretleri, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında emsali kadrolarda görev yapanlardan az olmamak kaydıyla ek ödeme yapılması için taleplerimizi ısrarla devam ettireceğiz. Ayrıca VHKİ, memur, teknisyen, hizmetli, şoför, kaloriferci gibi kadrolarda görev yapanlar da ek ödemeden yararlandırılması için çalışanların sözcüsü olmaya devam edeceğiz
    İl milli eğitim müdürü, ilçe milli eğitim müdürü gibi hizmet noktalarında görev yapanların yer değiştirmeleri, hizmet süreleri, performans ve yeterlikleri dikkate alınarak, bölge hizmeti ve rotasyon şartı düzenlemesini bir başka önemli yenilik olarak görüyoruz.
    Öğretmenlere eş durumu, sağlık, eğitim gibi zorunlu nedenlerden tanınan özür grubu tayin hakkının, yılda iki kez yapılırken, 652 sayılı KHK düzenlemesi ile yılda bir kez yaz tatillerinde yapılacak olması kabul edilemez buluyoruz. KHK’da mağduriyete kapı aralayan, aile bütünlüğünü engelleyen bu düzenlemenin ortadan kaldırılması için gayret edeceğiz.
    Ayrıca yüksek lisans, doktora gibi akademik kariyer yapmak isteyen eğitim çalışanlarının öğretim özrü tayin hakkı ile ilgili istismarı engellemek için düzenleme yapılacağına ilişkin açıklama tedirginlik oluşturmuştur. Eğitimcileri akademik çalışmaya özendirmek ve bunu kolaylaştırmanın faydalı olacağına inanmaktayız.
    Sendika olarak, öğretmenlerin özür durumuna bağlı yer değiştirmelerine getirilen kısıtlamaya karşı süreç içerisinde her türlü demokratik ve hukuki mücadelemizi devam ettireceğiz.
    Eğitim sistemimizin değerlerden, karakter eğitiminden çok test çözmedeki başarıyı kıstas alması hep tartışma konusu olmuştur. Yeni eğitim-öğretim yılında gerek geride kalan 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda getirilen değişikliklerin gerekse gündemde olan sivil anayasa taleplerinin çerçevesinde eğitim müfredatı içeriğinin masaya yatırılmasını, eğitim sistemimizin karakter, ahlak ve değer kazandıran bir muhtevaya kavuşturulmasını talep edeceğiz.
    Öğretmenliğin gelir düzeyi ve statüsünün yükseltilmesine dönük çalışmalara hız verilmelidir. Katkı düzeyi yüksek öğretmenler ödüllendirilmeli, ayrıca zorunlu hizmet alanlarındaki eğitim kurumlarında görev yapan eğitim çalışanlarına zorunlu bölge hizmet tazminatı ödenmelidir.
    Eğitim çalışanlarına ödenmekte olan ek ders ücreti en az 12 TL’ye çıkarılmalı; ek ders ücretleri vergiden muaf tutularak, vergi matrahına dâhil edilmemeli, okul yöneticilerinin 6 saat derse girme zorunluluğu ‘6 saate kadar derse girer’ şeklinde değiştirilmelidir. İş yükünden dolayı 6 saat zorunlu derse düzenli giremeyen yöneticilerimiz, ‘yedeği olmayan öğrencilerin eğitiminde istenmeden oluşan boşluktan dolayı vicdan muhasebesi yapmak zorunda kalmaktan’ kurtarılmalıdır.
    İkili eğitim yapan okulların yöneticileri haftada 40 saatten fazla çalışmaktadır. Söz konusu okul yöneticilerinin çalışma süreleri dikkate alınarak, ek ders ücretlerinde artış yapılmalıdır.
    KHK ile ‘ek ders’ ve ‘ek ödeme’ ayrımı yapıldığından, Maliye Bakanlığı’nda bekleyen Ek Ders Taslağı yeniden gözden geçirilerek öğretmenlerin hak kayıpları karşılanmalıdır.
    28 Şubat dayatmalarından olan biri olan ‘Kur’an kurslarına yaş sınırlaması getiren düzenlemenin’ Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmasını yerinde ama geç kalınmış bir karar olarak değerlendiriyoruz.
    Çıraklık eğitimini sekteye uğratan anakronik uygulamaya da ivedilikle son verilmelidir. Eğitimin kesintisiz hale getirilmiş olması nedeniyle hem mesleki eğitim hem de din eğitimi yara almaya devam etmektedir. 28 Şubat sürecinin eğitimin ruhuna aykırı günümüze kadar süregelen dayatmaları eğitimden temizlenmeli, meslek ve din eğitiminin önündeki engeller kaldırılmalı, seçmeli din eğitimi dersleri ile halkın taleplerine cevap verilmelidir.
    Meslek liseleri aleyhine uygulanan ‘katsayı’ uygulaması hala devam etmektedir. YÖK’ün bu uygulamayı kaldırmaya yönelik yeni yaklaşımlarını destekliyor ve çözümün gecikmemesini istiyoruz. Eğitimin prangaları olarak adlandırdığımız bu kısıtlamaların bu ülkenin kaderi olmaması için Eğitim-Bir-Sen olarak ısrarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
    Üniversitelerde GİH sınıfı çalışanlarının ve akademik personelin sorunlarının çözümü kolay olmamaktadır. Üniversite yönetimlerinin sendikaları paydaş olarak görme ve çözüm ortağı olarak kabul etme alışkanlıkları maalesef gelişmemiştir. Disiplin kurullarında yargısız infazlar engellenememektedir. Kamuda olduğu gibi, üniversitelerin de disiplin kurullarında mutlaka sendika temsilcileri bulunmalıdır.
    Genel idare hizmetleri, yardımcı hizmetler ve teknik hizmetler sınıfı çalışanlarının atama ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik çalışması başlatılmış, taslak oluşturulmuş fakat yönetmelik bir türlü çıkmamıştır. Yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının görev tanımları yapılarak, personelin atama ve yer değiştirme işlemlerinin amirlerin keyfi uygulamalarına bırakılmaması için yönetmelik bir an önce çıkarılmalıdır.
    Bir yılda 11 ay çalıştırılan ve ücret alan, aile yardımı alamayan, iş güvenceleri olmayan, aldıkları yetersiz ücret ile ayakta durmaya çalışan 4/C’li personelde, 4/B sözleşmeli personelin kadroya geçişi ile birlikte haklı beklenti oluşmuştur. Kamuda farklı istihdam şekillerinden vazgeçilerek, kurum içerisinde aynı işi yapan personel arasındaki ayrımcılığa son verilmeli, 4/C’li personel için de bir yıl 12 ay olmalıdır” şeklinde konuştu. 

Editör: TE Bilişim