Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Hayrullah Yazar, 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nün geçmiş yıllardan çok farklı, çok derin anlamlar içerdiğini belirterek, eskiden alışkanlık olarak kabul edilen sigara içiciliğinin günümüzde tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görüldüğünü söyledi.
    9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü münasebetiyle yazılı bir açıklama yayımlayan Yrd. Doç. Dr. Hayrullah Yazar, yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde sigara içenlerin beyninde dopamin hormonunun ve tüm vücutta yaptığı bağımlılık hastalığının tespit edildiğini söyledi.
    Dünya Sağlık Örgütü’nün son yaptığı çalışmalar neticesinde ortaya çıkan bu gerçeğin ülkemizde de pozitif katkılarının iki temel yaklaşımla ortaya çıktığını belirten Yazar;
    “Bunlardan ilk olanı sigara içilmesi ile ilgili yasal düzenlemeler, ikincisi ise; sigara içiciliğinin artık S.Bakanlığı tarafından bir hastalık olarak kabul edilmesi olmuştur.
Bu durumun doğal sonucu olarak’ ta tüm Türkiye de “sigara içiciliği hastalığına” yakalanan hastalara yeni tedavi merkezleri kurulmuş ve merkezlerin personel sayıları artırılmış, hatta masraflarının devlet bütçesinden ödenmesi kararlaştırılmıştır.
    Bir akademisyen olarak tüm bu güzel gelişmeleri memnuniyetle izlerken, toplumun tüm katmanlarında hala sigara içiciliğinin yaygınlaşmasını ise kaygı verici bulduğumu belirtmek isterim. Pasif sigara içiciliği ile ilgili araştırmalar yapan, sigara bıraktırma kurslarına katılan  birisi olarak, gelinen noktada neden insanların hala ısrarla sigara içtiğini anlamakta güçlük çektiğimi’ de vurgulamak istiyorum. Acaba toplumlara sunulan çözümler, bu işin özüne inmek yerine sadece, sonucuna yönelik palyatif içeriklimi? sorusunu kendime sormadan edemiyorum. Bir an için insanların bilgi eksikliğinden dolayı sigara içtiklerini düşünecek olsak, bu kadar sağlık ordusunun başta hekimler olmak üzere, neden hala sigara içtiklerini nasıl açıklayacağız. Demek ki başka bir yaklaşım tarzı geliştirilmesi gerekiyor, peki bu ne olabilir?
            Sorumuza cevap vermeden önce, sigara içiciliği hastalığının anlaşılması açısından, konu ile paralellik arz’ ettiğine inandığım, son zamanların en güncel konularından birisine değinmek istiyorum. Küresel iklim değişiklikleri hepimizin malumu, özellikle son yaşanılan sel felaketleri düşünülünce, sanırım herkes tarafından artık kabul edilen acı bir gerçek. Tüm ürkütücü-korkunç tablolarına rağmen iklim değişiklikleri, doğal dengenin bozulması ile ortaya çıkan bir sonuç olarak karşımızda durmaktadır. İklim değişikliklerine çözüm olarak sunulan meşhur Kyoto protokolü detaylarına hiç girmeyeceğim, ama temel mantığına vurgu yapmak istiyorum. Kyoto protokolüne göre, bu değişikliklerin temelinde yatan tabiattaki doğal dengeyi bozan şey, başta CO2 olmak üzere 5 çeşit sera gazının artışı ve bu gazların atmosferdeki tahribatı sonucu oluşan ısı farklılıkları. Sonuçları malum, sel felaketleri, kuraklıklar, aşırı-dondurucu soğuklar, öldürücü sıcaklıklar,gibi..
    Denilebilinir ki, konumuzla bu durumun ne ilgisi var, tabiattaki doğal dengenin bozulması ile sigara içiciliği hastalığının ne alakası var. Daha önceleri yazdığımız makalelerde “bireylerin doğal beslenme uzmanları olması” konusundan bahsetmiştik.  Bize göre nasıl ki, tabiatta bir denge varsa ve bu denge bozulunca malum olaylar oluyor ise, işte insanın yaratılışında’ da bir denge var. Tıp biliminde homeostasis şeklinde isimlendirilen bu denge bir bütünlük arz’ etmektedir, yani atmosferdeki kara delik ne ise insanlarda’ da bozulan bütünlük aynı şeydir. Nasıl ki, tabiattaki denge bozulunca istenmeyen sonuçlar ortaya çıkıyor, işte insan vücudunda’ ki dengede bozulunca, aynı şekilde istenmeyen şeyler ortaya çıkıyor. Tam bu noktada, meseleye farklı bakış açısı sunan ve yeni bir yaklaşım tarzı olan “bireylerin doğal beslenme uzmanları olması”, önerisi çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu yaklaşım tarzı, tüm insanlığı kuşatan bir bakış açısı sunmaktadır. Bu bakış açısı, Batıda ve Amerika da giderek popüleritesi artan, Life Style Medicine / yaşam tarzı tıbbı olarak kendini göstermektedir. Son yıllarda sayıları giderek artan “life style medicine” çalışmaları, inceleme ve araştırmaları, sayıları giderek artan web-sahifeleri, hatta yeni bir tıp bilim dalı olarak kabul edilmesi çalışmaları düşünülünce, sanırım ne demek istediğimiz anlaşılacaktır.  Birkaç yıldır takip etmekte olduğum bu ve benzeri çalışmalarda gördüğüm şey şu ki; life style medicine çalışmaları ile “bireylerin doğal beslenme uzmanları olması” yaklaşım tarzları, bir birleri ile örtüşmekte ve insanlığa daha kalıcı daha doğal (natural), çözümler için yeni bakış açıları sunmaktadır” diye konuştu.    
Editör: TE Bilişim