Yozgat'a 16 kilometre uzaklıkta bulunan Kırıksoku Köyü sakinleri sanatçı kimlikleri ile dikkat çekiyor. Yaklaşık 2 asırdır davul ve zurna çalan, söyledikleri türkülerle ve sesleri ile ön plana çıkan köylüler, Ramazan ayında insanları sahura uyandıran davulcular olarak da görev yapıyorlar.
 

BİR GELENEĞİN SON TEMSİLCİLERİ
Geceleri belediyenin tahsis ettiği otobüsle Yozgat’a gelip ramazan davulu çalan Kırıksoku köylüleri, bir geleneğin son temsilcileri. 17 haneden oluşan köyde her evde davul ya da zurna çalabilen yetenekli bir sanatçı bulunuyor. Onlar için sanat önce vazgeçilmez bir gelenek, daha sonra bir geçim kaynağı.


TEKNOLOJİYE DİRENİYORLAR
Her alanda olduğu gibi teknoloji sanatçı köylülerin dünyasında da yok edici bir faktör. Fakat inatla ve aşkla bu sanatı icra ediyorlar.  4 yaşındaki Arda elinde davulu, 70 yaşındaki Hüseyin Amca bozlak türküleri ile köyün dün ve bu gün arasındaki en önemli bağlantı noktası.


NEŞET ERTAŞ 6 AYLIKKEN GELDİ
Bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş’ın 6 aylıkken gelip, ömrünün 10 yılını geçirdiği köyde yaşayanların türkülerinde bozlak esintisini hakim.


BABADAN OĞULA GEÇEN BİR SANAT
Yaklaşık 25 yıldır davul ve zurna çalan Haydar Aslan; "Bu sanat babamda bana, benden de oğluma geçecek tarihi iki yüz, üç yüz yıl ötesine dayanan belki de daha fazla bir geçmişi bulunan bir sanat.  Çocuklarımıza da bu sanatı öğretmeye çalışıyoruz. İyi bir zurnacı için 10 senelik geçmiş olması gerekiyor. Davul çabuk öğrenilir ama zurna nefes ve yeteneğe bağlı" dedi.
İcra ettikleri sanatın teknolojiye karşı mücadele ettiğini anlatan Aslan, davul ve zurnanın yerini alan elektronik sazların üstünlüğüne dikkat çekti.
Aslan, sanatın artık geçim kaynağı olmaktan çıktığını belirterek; "Köyümüzde bu sanata her evde icra eden biri bulunuyor. 17 ev var 17’sinde de zurna çalan yoksa da davul çalan var. Fakat tek başına bu işi yapmak artık insanlara kazandırmıyor. Ramazan aylarında Yozgat'a gidiyor aynı zamanda davul çalışıyoruz" diye konuştu.


20 YILLIK ZURNA İLE FARKLI SESLER ÇIKARIYOR
Kullandığı zurnanın 20 yıllık geçmişe sahip olduğu bilgisini veren Aslan, zurna ile çaldığı değişik melodiler hakkında şunları aktardı: "Gelin çıkarma, gelin götürme havası, oyun havası, halay havası ayrı ayrı çalınıyor. Düğünlerde talebe göre ya da biz insanlara melodiyi sunuyoruz. Bazı düğünlerde rast geliyoruz halay çektiriyoruz, halaycı da bulamıyoruz ama güzel halaycı bulursak oynatıyoruz. İnsanlar saza alışmışlar saz çalışıyor onlar oynuyor. Ama inatla da sürdürüyoruz. Yoksa bu sanatın bitme durumu var. Bizim köyde de biterse kalmaz. Bu bir kültür. Elimdeki zurna 20 yıllık var. Ağıt havası, halay havası, oyun havası çalıyoruz duruma göre bu zurna ile."


ERTAŞ'IN ÇOCUKLUK ARKADAŞI BİR BOZLAK SES...
Kırıksoku Köyü'nde yaşan 78 yaşındaki Hüseyin Taş, bozkırın tezenesi Neşet Ertaş'ın köyde yaşadığı yıllarda arkadaşlık ettiğini söyledi.
Ertaş'ın gençlik yıllarında da bağlaması ile kendine hayran bıraktığını anlatan Taş; "Neşet Ertaş benim arkadaşımdı. Ben ondan büyüğüm ama çocukken birlikte oynardık, arkadaşlık yapardık. Neşet Ertaş güzel saz çalardı. Bir saz çalardı, sazı eline aldığında çıkan nağmeler yürekleri işlerdi. Babası Muharrem Ertaş vardı o da saz çalardı. Ondan sonra babası öldü, sonra Neşet de öldü. Allah rahmet eylesin" diye konuştu.

Sanatçılığın köyde iki asırdır süre gelen bir zanaat olduğunu kaydeden Taş, kendisinin de 15 yaşında davul çalmaya başladığını, türküler söylediğini belirtti.
Taş, göçle birlikte sanatı icra edenlerin sayısında da azalma olduğuna dikkat çekerek, her şeye rağmen davul ve zurnanın toplum hayatında olması gerektiğini sözlerine ekledi.
30 YILDIR RAMAZAN DAVULU ÇALIYORUZ
Kendisi zurna, oğlu da davul çalan Ahmet Aslan da, yaklaşık 30 yıldır Yozgat'ta ramazan davulu çaldıklarını söyledi.
Her gece belediye otobüsünün kendilerini köyden alarak, Yozgat'ta mahallelere dağıttığını belirten Aslan; "Aşağı yukarı 30 yıldır Yozgat’ta Ramazan davulu çalarız. Belediye Allah razı olsun araba gönderiyor, şoför tutuyor. Halktan topluyoruz parayı. Belediye de yardımcı oluyoruz"
"Bu ileri bir sanat olmadığı için çocuklarımıza öğretmiyoruz" diyen Aslan, şunları söyledi: "Bu sanat artık insanı aç bırakıyor, kazandırmıyor. Çiftçilik, hayvancılık yapmasak, üreticilik yapmasak sanat kimseyi ne zengin yapmış ne de fakir. Karnımızı zor doyuruyor" diye konuştu.
4 YAŞINDA MİNİK DAVULCU
4 yaşındaki Arda Yılmaz, köyün en küçük sanatçılarından. O da babası, ağabeyi, dedesi gibi elindeki davula nağmeler verip, sanatçı olmak için yola çıktı.
Köy meydanında küçük davulu ile zaman zaman büyüklerine eşlik eden Arda, gayreti ile şimdiden umut vaat ediyor.

 

Editör: TE Bilişim