ÜLKE gündemi sanal, sansasyonel haberler uydurularak Türk milleti uyutulmaya çalışılıyor. Tüm bu yaşananlar Yozgat içinde geçerli. 

Salgın bahane edilerek insanları eve kapatmak kimilerine göre günü kurtarmak olsa da, sorunları ötelemek, kiri pası halı altına süpürmekte bir yere kadar.

Küresel salgın sebebiyle iş yerlerine kilit vuran esnaf sorunlarını anlatabileceği bir yetkili bulamaz halde. 

Yozgat’ta işsizlik kronik bir sorun olduğu için herkes kendince bir yol bulmuşa benziyor, kimsenin pek gıkı çıkmıyor. Çünkü herkes işsiz.

Sabit gelirli, emekli insanları saymıyorum bile…

Ne de olsa bu insanlar seçimden seçime hatırlanıyor, sesini çıkardığı zaman da bir şekilde susturuluyor!.. 

Geçtiğimiz seçimlerin arifesinde şöyle bir hadise yaşanmış, kahvehaneyi ziyaret eden bir milletvekili adayı, köylünün birine elini uzatmış, eli boşta kaldığı için öfkelenen siyasetçi, köylünün kimliğini tespit ettirdikten sonra gücünü hissettirmek maksadıyla hangi resmi dairede ne işi varsa köylünün işi çıkmaza girmiştir. 

1940'lı yılların tahıl ambarı, halkının yüzde 80’ni ilkel yöntemlerle çiftçilikle uğraştığı, ürettiği ürünleri Yerköy, Şefaatli istasyonundan Avrupa ülkelerine ihraç ederken, bugün sadece Yozgat değil, ülkenin tamamında Türk çiftçisi can çekişir halde. Toprağı, traktörü, kapısındaki hayvanları dahi, ya bankalara ipotekli veya hacizli durumdadır.

Ülkemizde uzun yıllardan beri iktidarı elinde bulunduran siyasi parti ve yerel yöneticileri güç zehirlenmesi yaşamakta, halkın sorunlarına kulak tıkamakta, sesini yükseltenlerin başında demokrasi kılıcı olarak sallanıp durmaktadır. 

Milletin oylarıyla muktedir olanlar asıl gailesini unutarak halkı susturma gayretine girmişlerdir. Odalar, Borsa yöneticileri, sendikalar ve sivil toplum teşkilatları meydanlara inmek şöyle dursun basın açıklamasını dahi yapamıyor.

Oysa Cumhuriyetin onuncu yılında bizzat ATATÜRK’ün emriyle mesleki teşkilatlanma başlatılmış, köylünün, esnafın, işçi ve işverenlerin sorunlarını yerinde ve zamanında çözmeyi amaçlamışlardı. Bu konuyla ilgili de Yozgat Milletvekili Avni DOĞAN Beyi görevlendirmişlerdi. 

Tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, sendika ve odalar, kısacası bütün STK’lar aracılığıyla Türk milletinin kitlesel hak aramasının önü açılmıştı.

Bugün geldiğimiz noktada ise; “Bizde demokrasi var, ben ne dersem o olur” zihniyeti hâkim. Aynı demokrasi kılıcı, varlığını yerel basın üzerinde de hissettirme gayretinde.

Belediye Başkanı demek; şehrin en emin kişisi olarak tanımlanır. Bu sebeple de yaptığı her işte liyakat, adalet ve asalet büyük önem arz eder. Yozgat gibi küçük bir vilayette “Şehri Emin” olarak görev yapıyorsanız, “güç bende” diyemez, hakkı, hukuku yok sayamazsınız.

Yozgat halkı bu şehri size emanet etmiştir. Size oy versin ya da vermesin, siz bu şehrin Belediye Başkanısınız, Şehrin emin kişisisiniz!..

Hiçbir insanı, hiçbir esnaf ve tüccarı belediye imkânlarından mahrum kılamazsınız.