Gökyüzünün ay örgülü saçlarından kopardım
seni.
Ayrılığa gebe düşlerdendi beslendiğin,
Sancıların çiçeğe durduğu düşlerdendi.
Büyüdü hasret…
Gelmedin…!
Helal olsun sana! Helal, ne deyim…
Ben ki kasırgaydım; dindirdin ya sen.
Olmaz denilen şey olurmuş meğer.
Yıldızları gökten indirdin ya sen!
Bekledim de zamanlara devrolurken aklım,
Sen özlendin, özlemedin.
Bir yaz yağmuru sabırsızlığında,
Boşalmıştı gözlerim her defasında.
Gelmedin…!
“Ben aşkta ölmeden ölürüm” dedin.
“Bir vakit şafakla gelirim” dedin.
“Gönlünde ebedi kalırım” dedin.
Durmadın kavlinde, kandırdın ya sen!
Başakların secdesi gibiydi beklemelerim…
Seherde bülbüllerin zarından kopardım
sevdaları en kutsalından.
Şahitti zaman.
Kıyamete kırk kala titrerken,
Yine bir şairin yüreğinde gebelendi düşlerin.
Gelmedin…!
Bilmezsin sen,
Bilmezsin sabah ayazlarını,
Bilmezsin, ceplerimde saklanan onca ıslık
sesiyle dalgalanmışken utangaçlığım,
Ardı.
Yardı, karardı.
Hasret hasret eklendin…
Sen kahır meleği,
Gelmedin…!
Gelmedin ya, başım öndeyim şimdi,
Kim ne bilsin? Hangi yöndeyim şimdi.
Bugünde, yarında, dündeyim şimdi.
Kıblemi o yana döndürdün ya sen!
Bir söğüt dalından astım,
Tüm göçebe ozanlardan artakalan ne kadar
ağıt varsa…
Ya da hoyrat…
Yılkı atlarının yelesinden sıralanmış mızrapsız
titreyen onca can…
Kirpiklerin örceşen busesinde,
Gergin, kirişe çalan kaşlarından asılan,
Ve hasretini taşıyan dilimin kavruk halinden,
Onca türkülendiğin,
Dile vurup dille gelen hasretin…
Gelmedin…!
Uykular mı geldi de kapımı çalan,
Direnen eşkıya eşkiya.
Birde müebbete boyun büken ufuklar var,
Kırılmış kalemi kaderin…
Bilmedin ki,
Beklemek boynuma yafta…
Maviye çalan düşlerimi hançerledin.
Yazık ki,
Gelmedin…!
Beni zemheride yandıran gözler,
Ağustosta beni donduran gözler,
Güneşi doğmadan söndüren gözler,
Aşkı musallaya bindirdin ya sen!
Bilmedin,
Bilemedin zorlama.
Zorlama… !
İnada yenik sızılar beslenir mesafelerden.
İhanet kim…(?)
Biz miyiz yoksa
Zaman mı…?
Gelmedin…!
Bildiğim bu…
AHMET COŞKUN