BİR nisan yağmuru sonrası toprak buram buram bahar buğusuna kavuşurken, dağın eteklerinde çiğdemler yer yüzüne çıkmanın sevincine durur. Serçe kuşlarının sesleri hışırdayan kavak ağaçlarının arasında nehrin serin sularına karışır da gider. Bahar bir umuttur herkes için. Her canlı için yeniden yer yüzüne gülümsemektir.   
Kayıp rıhtımlara demir atarken gemiler, gün batımlarında düşer akla sevdanın can yakıcı hali. En ücra şehirlerin bilinmeyen limanlarına uğrak verirken gönül, korsanların saldırısına uğramakta var, ayazı keskin gecede. Haramiler sokağında gezinirken yaşam, bir nefeslik ömür biçerler cellat misali. 
Geceye fısıldadı kadın, perde aralığından, kaldırım kenarında kalmış düşlerine. Korku ve ümidin birlikte yeşerdiği kalpte saklanmayı hayal etti. Bir caddenin köşesinde pinekleyen kara kuru bir kedi yavrusu olmayı, selvi ağacına konan küçük bir serçe kuşu olabilmeyi düşledi karnına aldığı bilmem kaçıncı bıçak darbeleri arasında. 
İlkbaharın soluksuz nefes alışlarında taze bir çayır hayal etti kadın. Eteklerine dolanan çimenlere dokundu. Çimen ve ilk bahar kokusunun tazeliğini taa ciğerlerine kadar çekti. Gözlerini yumdu. Alıç ağaçlarının altından geçti. Bir ikindi sonrası güneş batarken yüksek bir tepenin üzerinde batan güneşe el salladı. 
Gülümsedi kadın. En hüzzam şarkılara eşlik etti, serçe kuşlarının ötüşlerinde. “Kır çiçekleri dermeli” diye düşledi kadın, papatya ve bahar çiğdemlerini avuçlarında tutarken… Taze bir düş düşledi, eskimeyen rüya iklimlerinde. 
Düşler ülkesinde bir kadın geceye fısıldadı, katledilen tüm kadınlar adına…  
Bütün çığlıkları, acıları örter gece içinde barındırdığı gibi. Bir bilinmeze, bir sonu gelmeyecek çaresizliğe hapsolurken, bir kapı tıkırtısına, bir zil sesine, belki de olmayacak bir ola göz kırptı kadın imkansızlığı bile bile. 
Geceye gülümsedi kadın… Yağmur taneleri camı tıkırdatırken, aralık perdeden dışarıya, sokağa göz attı. İki yavru köpek birbirlerine sürtünerek ilerledi kaldırım kenarından. Islanmış tüylerini ara ara titreterek yağmurları üzerlerinden silkelediler. Birbirlerine sokuldular usuldan. Üşüyen bedenlerini birbirlerine sokularak ısıtmaya çalıştılar. İki köpekti bunlar. İnsan değil... 
Geceye “merhaba” dedi kadın. Gırtlakta hapsolmuş, gün yüzüne çıkmayan çığlıklar duyuldu sessizlikler kentinden gelen. Kirpiklerinden damlayan göz yaşlarını elinin tersiyle silerken, bir kayık birde nehir umut etti, umut şehrine giden… 
Kayan bir yıldız olmayı istedi kadın tepelerin ardından denizler ülkesine… 
Mercanlar adasında kaybolmak ve bulunamamak sonsuza değin…
Mevsim son bahar, taze ve yeşeren yapraklar yok şimdi. Ağaçlar sararan yapraklarını yerle buluştururken, bir sonraki yaprak olmayı diledi kadın, hiç solmayan…
Geceye fısıldadı kadın, sessizce attığı çığlıklar arasında… 
Ve sustu kadın tüm suskun kadınlar adına…