Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya Medresesi’ne müderris olarak atanan Ali Kuşçu, Osmanlı Devleti’nde bilimin yaygınlaşmasına büyük katkılarda bulundu. Özellikle astronomi ve matematik alanındaki çalışmalarıyla Osmanlı ilim çevrelerinde derin izler bırakan Kuşçu, bilimsel kariyerini Türk-İslam dünyasının en önemli alimlerinden biri olarak taçlandırdı.

BİLİME ADANMIŞ BİR HAYATIN BAŞLANGICI: SEMERKANT'TAN İSTANBUL'A

Asıl adı Alaeddin Ali olan Ali Kuşçu’nun doğum tarihi ve yeri kesin olarak bilinmemekle birlikte, 15. yüzyılın başlarında Semerkant'ta dünyaya geldiği rivayet edilir. Babası Muhammed, Timurlu Sultanı Uluğ Bey’in sarayında doğancıbaşı olarak görev yapıyordu. Aileye "Kuşçu" lakabının verilmesi, babasının bu görevi nedeniyle gerçekleşmiştir. Semerkant gibi dönemin önemli bilim ve kültür merkezlerinden birinde yetişen Ali Kuşçu, ilk eğitimini burada aldı.

Ali Kuşçu'nun eğitim hayatı, dönemin önde gelen alimlerinin gözetiminde başladı. Semerkant'ta Bursalı Kadızade-i Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Uluğ Bey gibi ünlü alimlerden matematik ve astronomi dersleri aldı. Bu üç büyük ilim adamından aldığı dersler, onun bilimsel kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu. Matematik ve astronomide hızla ilerleyen Kuşçu, hem bilimsel çalışmalarıyla hem de zekasıyla dikkatleri üzerine çekti.

Ali Kuşçu (4)

İLİM YOLCULUĞU: KİRMAN’DA GEÇEN YILLAR VE İLK ESERLER

Semerkant’taki eğitimini tamamladıktan sonra ilmini daha da derinleştirmek amacıyla Kirman’a giden Ali Kuşçu, burada dönemin önemli ulemalarından dersler alarak bilgisini pekiştirdi. Kirman’da bulunduğu süre içinde bilime olan tutkusunu sürdürerek birçok önemli esere imza attı. Bu dönemde kaleme aldığı ve İslam dünyasında büyük yankı uyandıran eserlerinden biri, "Şerh-i Tecrid" adlı eseri oldu. Ali Kuşçu, bu çalışmasını dönemin güçlü hükümdarlarından biri olan Ebu Said Han’a sundu ve büyük takdir topladı.

Kirman’daki eğitimi sırasında ayrıca ayın şekillerini konu alan bir tez niteliğindeki "Hallü Eşkali’l-Kamer" adlı risalesini yazdı. Bu eseriyle ayın evrelerini detaylı bir şekilde inceleyen Kuşçu, bilimsel yetkinliğini bir kez daha kanıtladı. Daha sonra Semerkant’a dönen Kuşçu, bu risalesini hocası Uluğ Bey’e sundu ve onun takdirini kazandı.

Ali Kuşçu (5)

SEMERKANT GÖZLEMEVİ’NİN MÜDÜRÜ VE ÇİN YOLCULUĞU

Ali Kuşçu’nun hocası Kadızade-i Rumi’nin vefat etmesinin ardından, Semerkant Gözlemevi’nin müdürü olarak atandı. Bu görev, Kuşçu’nun astronomi alanındaki çalışmalarını derinleştirmesi için önemli bir fırsat sundu. Uluğ Bey ile birlikte "Uluğ Bey Zici" adlı astronomi cetvelinin hazırlanmasına büyük katkı sağladı ve bu eserin tamamlanmasında aktif rol oynadı.

Bilim dünyasında büyük yankı uyandıran çalışmaları neticesinde Uluğ Bey, Ali Kuşçu'yu Çin’e bir diplomatik görevle gönderdi. Çin’e yaptığı bu ziyaret, onun bilimsel kariyerine yeni bir perspektif kazandırdı. Bu yolculuğu sırasında da bilimsel çalışmalarına devam eden Kuşçu, Çin’de bulunduğu sürede bir eser daha kaleme aldı.

TEBRİZ’E YOLCULUK VE UZUN HASAN İLE İLİŞKİSİ

Uluğ Bey’in oğlu tarafından öldürülmesi, Ali Kuşçu’yu derinden etkiledi. Bu acı olayın ardından Semerkant’tan ayrılma kararı alan Kuşçu, hac vazifesini yerine getirmek amacıyla Tebriz’e gitti. Tebriz’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından büyük bir ilgi ve saygıyla karşılanan Ali Kuşçu, burada kaldığı süre zarfında bilimsel çalışmalarına devam etti. Uzun Hasan, bilimsel yetkinliği ve derin ilmi bilgisiyle tanınan Ali Kuşçu’ya büyük hürmet gösterdi.

Bu dönemde, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan arasında yaşanan gerginlikleri çözmek amacıyla Ali Kuşçu’ya bir diplomatik görev teklif edildi. Uzun Hasan’ın bu teklifini kabul eden Ali Kuşçu, Osmanlı Devleti’ne elçi olarak gönderildi. İstanbul’a geldiğinde, Fatih Sultan Mehmet onun ilmi yetkinliğinden son derece etkilenmiş ve İstanbul’da kalması için büyük bir çaba sarf etmiştir.

Ali Kuşçu (3)

FATİH SULTAN MEHMET İLE İSTANBUL’DA BULUŞMA

Ali Kuşçu'nun İstanbul’a gelişinin ardından, Fatih Sultan Mehmet ona büyük bir ilgi göstermiş ve onun bilime katkıda bulunması için İstanbul’da kalması gerektiğine inanmıştır. 1472 yılında İstanbul’a tekrar gelen Ali Kuşçu, Fatih Sultan Mehmet tarafından büyük bir törenle karşılanmış ve Ayasofya Medresesi’ne müderris olarak atanmıştır. Kuşçu’nun İstanbul’a gelişinde Fatih’in kadırgalar donatıp onu karşılamak için alimlerden oluşan bir heyet göndermesi, Osmanlı padişahının bilime ve ilim insanlarına verdiği önemin bir göstergesidir.

Mazhar Alanson'un kızı Eda Alanson kimdir ve neden öldü? Mazhar Alanson'un kızı Eda Alanson kimdir ve neden öldü?

Fatih Sultan Mehmet’in 1473 yılında Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’a karşı gerçekleştirdiği seferde Ali Kuşçu da padişahın yanında yer almıştır. Sefer dönüşünde Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya Medresesi’ne müderris olarak atanmış ve burada astronomi ve matematik dersleri vermeye başlamıştır. Kuşçu’nun dersleri, dönemin ileri gelen bilim insanları tarafından da büyük ilgiyle takip edilmiştir.

İSTANBUL’UN ENLEM VE BOYLAMINI TESPİT EDEN ALİM

Ali Kuşçu, Ayasofya Medresesi’ndeki görevine devam ederken, İstanbul’da bilimsel çalışmalarına da hız kesmeden devam etmiştir. İstanbul’un boylam ve enlem derecelerini hesaplayan Kuşçu, şehrin boylamını 60 derece yerine 59 derece olarak düzeltmiş, enlemini ise 41 derece 14 dakika olarak belirlemiştir. Fatih Sultan Mehmet’in emriyle İstanbul’daki Semaniye Medreseleri’nin müfredatını düzenleyen Kuşçu, ayrıca Fatih Camii’nde bir güneş saati yaparak bu alandaki becerisini de ortaya koymuştur.

ÖLÜMÜ VE GERİDE BIRAKTIĞI MİRAS

Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Vefatının ardından Eyüp Sultan Türbesi civarına defnedilen Ali Kuşçu, geride bıraktığı eserleri ve yetiştirdiği öğrencileriyle Osmanlı bilim dünyasında derin izler bırakmıştır. Onun öğrencileri arasında torunu Mirim Çelebi ve ünlü alim Molla Lutfi de yer almaktadır.

ESERLERİ: ÜÇ ALANDA DERİN BİLGİLER

Ali Kuşçu’nun eserleri üç ana başlık altında toplanır: Astronomi ve Matematik, Kelam ve Usul-i Fıkıh, Dil ve Gramer. Astronomi ve matematik alanında kaleme aldığı başlıca eserleri arasında "Risale fi’l-Hey’e", "Risale fi’l-Hisab", "Er-Risaletü’l-Fethiyye" ve "Şerh-i Zic-i Uluğ Bey" bulunmaktadır. Bu eserleri, onun astronomi ve matematik alanındaki derin bilgisini ortaya koymaktadır.

Kelam ve usul-i fıkıh alanında ise "Eş-Şerhu’l-Cedid ale’t-Tecrid" ve "Haşiye ale’t-Telvih" adlı çalışmaları, onun İslami ilimler konusundaki yetkinliğini gözler önüne sermektedir. Dil ve gramer üzerine ise "Şerhu’r-Risaleti’l-Vaziyye" ve "Risale fi Vazi’l-Müfredat" gibi önemli eserler vermiştir.

Ali Kuşçu’nun bilimsel mirası, Osmanlı Devleti’nde bilime ve ilme verilen önemi simgelemekte olup, onun çalışmaları hem Osmanlı medreselerinde hem de bilim dünyasında büyük yankı uyandırmıştır.

Kaynak: Haber Merkezi