Eğitim, bir toplumu oluşturan her bir bireyin sorumluluk alanıdır. Hele de akademisyenler için veballi bir alandır. Her bir akademisyen, eğitime doğrudan ya da dolaylı biçimde katkı vermekle yükümlüdür. Eğitim, oldum olası duyarlılık içinde olduğum bir konudur. Bu konuda öğrenci, öğretmen, yönetici, halk ve sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli temas içinde olmak gerektiğini düşünmekteyim. Türkiye’de bütün kesimlerin eğitimle ilgili bilgilendirilmeye ihtiyacı vardır. Uzun süredir öğretmenler için değişik konularda eğitim etkinliklerinde yer almaya çalışıyorum. Yaptığımız eğitim etkinliklerinin ne denli faydalı olduğunu ve etkilerini hem kısa vadede hem de uzun vadede görebiliyorum.
Proje döngüsü yönetimi, proje danışmanlığı ve STEM yaklaşımı başta olmak üzere çok farklı konulara yer verdiğimiz programların ilgi çekici olduğunu da görüyoruz. İşini içtenlikle yapan ve idealist öğretmenlerin çabalarını artırması yönünde heveslendiren içerikteki programlarda teknik bilgilerin yanında yenilikçi bilgiler de paylaşıyoruz.
Bu bağlamda Yozgat’ın Sorgun ilçesinde pek çok etkinlik gerçekleştirmiştik. Bunlardan birinde Hakan Özbay ile ayaküstü sohbet ederken yeni bir yola koyulacağımızın işaretlerini almaya başlamıştım. Sorgun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün öncülük ettiği “Matematik ve Fen Öğretmen Çalıştayı (MaSDiV Çalıştayı)” için 7-8 Eylül 2019 tarihlerinde Yozgat Bozok Üniversitesi Sorgun Meslek Yüksekokulundaydık. Hacettepe Üniversitesi STEM & Maker Lab. Başkanı Prof. Dr. Gültekin Çakmakçı, Aksaray Üniversitesinden Doç. Dr. Hasan Özcan ve Yozgat Bozok Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Emine Özgür Şen ile birlikte 80 civarında öğretmenimize eğitim verdik. O tarihlerde Sorgun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevini yürüten Hüseyin Ekinci yine çok başarılı bir koordinasyonla programı yürütmüştü. STEM konusunda farkındalık, bilinçlenme ve etkinlik geliştirme bakımlarından oldukça faydalı bir program olmuştu.
Bu tür programlar, eski dost ve arkadaşlarla da buluşma fırsatı doğuruyor. İşte Hakan Özbay da öyle bir arkadaşımız, dostumuzdur. Öğretmenlik mesleğini yürekten gelen duygularla besleyen, insana hizmetin kutsiliğini bilen, her bir çocuğun değerli olduğunun farkında ve “geleceğin mimarları” olarak gördüğü çocuklar için ve dahi onların aileleri için de yapabileceğini fazlasıyla yapmaya çalışan bir eğitim neferidir kendisi. Görev yaptığı okulda çevresine duyarlı ve öğretmenlerin uyum içinde çalışmasının atmosferini oluşturmaya çalışan, hassasiyetli bir Anadolu insanıdır. Bu çok doğal çünkü kendisi öyle yetişti, yetiştirildi. Merhum babası da bir öğretmendi. Kendisi öğretmen lisesi çıkışlı olan Hakan Özbay, ilkokulu Şefaatli’de tamamladıktan sonra ortaokul ve lise eğitimini Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Pazarören’de yatılı olarak okumuştu. Eski köy enstitüsü kültürünün saygıyla anıldığı ve her bir öğrencinin öğretmenlik mesleği ile eğitime yüksek duyarlılıkla yetiştiği bir okuldu. Yani Hakan Özbay da “çiğitten eğitimci” diyebileceğimiz kişilerden. Mimarsinan Öğretmen Lisesinde “Mimar olacak hepimiz!” telkinleriyle büyüdük. Aynı dönemlerde birlikte okumuştuk…
Sorgun’daki eğitim etkiliğinde ziyaretimize gelmiş ve çay / kahve eşliğinde sohbet ederken “Bu tür eğitimlerin köy okullarındaki öğretmenlere verilmesi lazım.” demişti. Daha cümlesini bitirmeden, o anı beklercesine cevap vermiş “Tamam!” demiştim ve eklemiştim: “Yapacağız ama köyde yapacağız. Hafta sonu yapacağız. Eğitim-öğretim aksamayacak şekilde yapacağız. İstekli öğretmenlerle yapacağız.” Planlamamızı yaptık. O tarihlerde Hakan Özbay, Sorgun Faraşlı Ortaokulu Müdürlüğünü yürütüyordu. Faraşlı şirin bir Anadolu köyü Sorgun’a bağlı ve ilçeye 36 km, Yozgat’a ise 69 km mesafededir. Gülşehri Beldesi’ne bağlı mahalle statüsündeki köy, yamaçlık bir yere kurulmuş toplu köy tipindedir. Köy nüfusu 1990’lı yıllarda 1000’den fazla iken 2000’li yıllara gelindiğinde bu rakamın altına düşmüştür. Yaz ve kış mevsimlerinde ikamet eden nüfus değişiminin fazla olmadığı izlenimi verse de göç sebebiyle yerleşik hayatı köyde geçirenler için hâlen ilçe ve şehirlere bağlı yaşam koşulları oldukça baskındır. Bu durum da göçü artıran faktörlerden birisidir diye düşünüyorum. Tarım ve hayvancılıkla iştigal edilen Faraşlı’nın iki yanı küçük dere yatakları, tepeliklerdeki meşelik alanları ile farklı bir güzelliğe sahip olup mikroklima özellikleri incelenmeye, araştırılmaya ve akademik çalışmalara konu edilmeye değer niteliktedir. Üzümü ve pekmezi ile de çevrede tanınan bir yerdir.
Faraşlı’ya belli aralıklarla doktor gelerek sağlık hizmeti vermektedir. Köyün bir camisi vardır. Köyde bulunan okulda anasınıfı, ilkokul ve ortaokul düzeyinde eğitim hizmeti verilmektedir. Okulun kadrosu daha çok genç öğretmenlerden oluşmaktadır. Planladığımız üzere okulda proje faaliyetlerinin güçlendirilmesine katkı vermek amacıyla öğretmenlere yönelik olarak, “Proje Fikri Geliştirme ve Yazma Teknikleri” isimli eğitim semineri için 5 Ekim 2019 Cumartesi günü Faraşlı köyünde eğitim fedaisi 20 genç ve idealist eğitimciyle bir araya geldik. Komşu köydeki öğretmenlerden de katılım oldu. Hepsi de çok kıymetli insanlardı. Hem yöre hem ülke hem de insanlık adına ortak kaygılar taşıyorlar. O gün benim için harika bir gündü.
Öğretmenlerle sohbet ettik. Proje hazırlama ve yürütme süreçlerini öğrenmeye ilgi duyan öğretmenlerdi. Sorularına ayrıntılı cevaplar vermeye çalıştım. Eğitim kapsamında; proje fikri üretimi ve proje yazımında göz önünde bulundurulması gereken temel hususları ele aldık. Proje yazımı için fikrin gerçekçi bir temele oturtulması bakımından önemli olan yöntemlerden SWOT analizi ile mevcut durumun nasıl tespit edilebileceğine dair küçük bir uygulama atölyesi de oluşturduk. Gruplar hâlinde, katılımcı öğretmenlerden proje fikri geliştirmelerini isteyip proje yazımında özen gösterilmesi gereken ince noktaları irdeledik ve nitelikli proje yazımı bakımından takip edilecek stratejileri anlattık. Bir akademisyen olarak bir köy okulunda hafta sonunu değerlendirmenin huzurunu yaşadım.
Proje faaliyetlerini artırmak isteyen pek çok okul var. Hatta bütün köy okulları ve oralarda görev yapan öğretmenler bir şeyler yapmak istiyor. Küçük dokunuşlara ve teknik bilgi desteğine ihtiyaçları var. O bakımdan okulda ilk kez bir akademisyenin böyle bir eğitim veriyor olmasının ne kadar değerli olduğu da herkesin malumudur. Amatör ruhla ama profesyonelce işler yapmak gerekir.
Bu bir ilkti ve devamı da gelecekti. Öyle de oldu. Her öğretmenle ayrı ayrı konuşma fırsatım oldu. Okulun matematik öğretmeni Gamze Uludağ ile konuştuk mesela; okulu, öğrencileri ve mesleğiyle ilgili hayalleri olan bir öğretmen. Okuldaki öğrenci sayılarının azlığına ve azalışına değindik.
Öğrenci azlığı eğitim öğretimin aksamasına ve yerinde eğitim hizmetinin verilmesine engel olmamalı aslında. Çözümler aranmalı, mevcut çözümler geliştirilmeli ve yeni yaklaşımlar uygulanmalıdır. Bu konuları ayrıca ele almakta fayda görüyorum.
Faraşlı’da o zamanlar 100 civarında öğrenci vardı. Bana göre bu olumsuzluk değil aksine fırsattı. Maalesef pek çok ezberimiz var. Terk etmemiz gereken ezberler. Bunlardan birini daha konuştuk aslında. Öyle sanıyorum ki söylediklerim, Gamze Uludağ’a da farklı geliyor ve onu yeniden düşünmeye sevk ediyordu. Mevcut öğrenci sayısıyla birebir eğitim verebileceklerini, her öğrenciyle ayrı ayrı ilgilenme imkânlarının olduğunu, öğretmenlerin ders dışında da farklı sınıftan öğrencilerle selamlaşıp sohbet edebileceğini, her öğrencinin her gün 3 veya 4 farklı öğretmenle merhabalaşmasıyla müthiş bir motivasyon kazanabileceğini ve okulun “özel okul” gibi olduğunu, bir “kolej” gibi olduğunu, “butik okul” niteliğinde olduğunu ifade ettim.
O gün doğan, bizim için yeni ve her geçen gün gündeme taşıyacağımız bir niteleme, düşünce, anlayış ve yaklaşım olarak “köy koleji” kavramı gündemimize girmiş oldu. Faraşlı’dan sonra bir şeyler değişecekti… Okul kütüphanesinden de bahis açılmıştı ve kitap desteğine ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştı. Yine bir ilk gerçekleşecekti ve örnek alınmaya değer bir dayanışma yaşanacaktı. ODTÜ mezunu biri olarak aynı üniversiteden mezun olan bazı arkadaşlara konudan bahsettiğimde, konuya ilgiyle yaklaştılar ve bir kampanya düzenlediler, kısa adı ODTÜBİRDER olan Orta Doğu Teknik Üniversiteliler Derneği çevresinden mezunların desteğiyle okul için kitaplar temin edildi ve bu kitaplar Faraşlı Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenlerinin istifadesine sunuldu. Okul öğretmenleri tarafından belirlenen ve ihtiyaç talebinde bulunulan kitapların tamamı karşılandı. İçinde temel eserlerden örneklerin de yer aldığı 300’den fazla kitap teslim edildi. ODTÜBİRDER Başkanı Harun Yönügül, gerçekleştirilen bu kampanyayı önemsediklerini, ODTÜ mezunları olarak doğrudan müdahale edilebilecek, yetişilebilecek, katkı verilebilecek konularda sorumluluk almayı temel bir görev saydıklarını ifade etti.
Bu hediye kitapları, okula bizzat giderek teslim etmiştim. Bunu da güzel bir etkinlikle yapmıştık. "Faraşlı'dan ODTÜ'ye nasıl gidilir?" metaforik başlığı altında 25 Ekim 2019 Cuma günü Faraşlı’da öğretmen, öğrenci ve velilerle bir araya geldik. Söyleşi, sohbet tadında bir seminer verdim. Bir sınıf, salon gibi düzenlendi. Ön sıralarda ilkokul öğrencileri, arkada ortaokul öğrencileri ve en arkada da veliler oturuyordu. Yanlarda ise öğretmenler ayakta dinliyordu. Heyecanlı bakışlar arasında, o bakışlardan aldığım ilhamla konuşuyordum.
Kolay anlaşılır bir dil kullanmaya ve en karmaşık konuları dahi yöresel ağızla ele almaya çalıştım. İlkokul öğrencilerine yönelik konuşurken üniversiteler hakkında bile bilgi verdim. Onlar için yeni olan temel bazı kavramları, özenle ve etkileşimli bir üslupla anlattım. Henüz birinci sınıfta olan çocukları tahtaya kaldırarak öğrendikleri rakam ve kelimeleri yazmalarını istedim. Her birini ayrı ayrı alkışlatarak yerlerine aldım. Büyüdüklerinde yapmak istedikleri mesleklere nasıl sahip olacakları konusunda bilgiler verdim. İlkokul öğrencilerini dışarı çıkartarak ortaokul öğrencilerine yönelik kariyer, başarı, strateji ve öneriler içeren bir konuşma yaptım. Öğrencilerin sorularına cevaplar verdim. İleride yapmak istedikleri işleri şimdiden bilmeleri gerektiğini anlattım. Ülke gerçekleri göz önüne alındığında vatan, millet ve insanlık sevgisiyle dolu bireylerin çok iyi yetişmesi gerektiği konusunda değerlendirmelerde bulundum. Bir müddet sonra ortaokul öğrencilerini de dışarı alıp velilerle sohbet ettik. Eğitime ilişkin düşüncelerimi onlarla paylaştım, çocukların iyi yetiştirilmesi için sadece işin okula ve öğretmenlere bırakılamayacağına değindim. Çocukların mizacına, karakterine ve kişiliğine uygun bir gelişim sürecinin önemine, nitelikli bireyler yetiştirme bakımından yetişkinlerin rolüne dair vurgular yaptım. Köy halkının ilgiyle izlediği toplantıda, katılımcıların farklı konulardaki sorularına da cevap vermeye çalıştım.