Tarih diyor ki, Türkleri hile yapmadan yenen olmamıştır.
Ergenekon destanına göre de, kendi aralarında birleşen ve hile yapan düşmanlar İl Kağan’ın liderliğini yaptığı tüm Türkleri öldürürler. Ama Kayı ile Dokuz Oğuz esir düşerler. Bir süre sonra ikisi de eşlerini alıp kaçarlar ve düşmanın bulamayacağı, sarp kayalıklar arasında bir yere gidip burayı yurt edinirler. İşte Ergenekon bu yurdun adıdır.
Aradan yüzyıllar geçer, Türkler çoğalırlar ve Ergenekon’a sığmaz olurlar. Ama dağların arasındaki yurtlarından çıkmak imkânsızdır. Tanrı onlara bir yol gösterici gönderir. Onlar Bozkurt’u takip ederler ve geniş ovalara, yaylalara açılıp yeniden dünyaya hükmederler.
Destan bu ya, Türklere kumpas kurmadan, hile yapmadan, fitne saçmadan onları yenemezsiniz.
* * *
Destanın 21. Yüzyıl uyarlaması gibi bir süreci yaklaşık dokuz yıldır yaşıyoruz; Ergenekon davaları. İlginçtir, davanın başlaması ile sonlanması arasında tam dokuz yıl geçti. Türkler için kutsal sayılan dokuz sayısı gibi ve destandaki Ergenekon’a sığınan “Dokuz Oğuz” gibi.
12. Haziran.2007 tarihinde İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduya bombalar konuldu, tutuklamalar oldu, Türk’e hile yeniden başladı.
Hile öylesine ustaca planlanmıştı ki, yeraltı dünyasının adamları ile gazeteciler, adi suçlular ile askerler, karanlık adamlar ile avukatlar bir kapta harmanlanmış, karmaşık ve karanlık bir hikâye ile halkın önüne konulmuştu.
Deliller uyduruldu, silahlar konuldu, bilgisayar kayıtlarına virüsler atıldı, evlere-bürolara sahte belgeler bırakıldı.
Hile öylesine pervasız bir boyuta getirildi ki, Ordunun başı terör örgütü lideri ilan edildi. Haliyle ordumuz da terör örgütü. Asker tutsaktı, düşman davul zurna ile yurdu basıyordu.
Geçtiğimiz günlerde bu hile “Bozuldu”.
9. yılın sonunda Yargıtay 16. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Genelkurmay Başkanının Yüce Divan'da yargılanması gerektiğine ve Ergenekon terör örgütünün varlığına ilişkin somut delilin bulunmadığına karar verildi.
Türkler bir kez daha Ergenekon’dan çıktı.
Şimdi hileyi yapanlar düşünsün…
