ELAZIĞ HARPUT KÜLTÜR DERNEĞİ

            Kültür insanı denilince aklıma önce Harput Kültür Derneğinin emektar başkanı Sayın Süleyman KÜRLÜOĞLU geliyor. Eğitimi, erdemi, görgüsü, donanımı ve eşsiz şahsiyetiyle herkesin gönlünü fetheden bu güzel insan, vizyoner ruhu, fedakar ekibi ve imrenilir projeleriyle Elazığ şehrine öyle bir saygınlık kazandırıyorki, şehrine ve kültürlerine herkesi hayran bırakıyor.

Başkan KÜRKLÜOĞLU hepsi birbirinden çalışkan ve saygın karakterleriyle her gönülde sevilen Hüseyin CEVİZCİ, Dindar ORMAOĞLU, Hasan PİRİNÇCİ, Cahit SANAÇ, Ömer AKTAŞ, Osman KARAMAN, Bünyamin ÖZER ve Halil SEZİKLİ gibi güzel insanlardan oluşan ekibiyle Elazığ’ın plaka numarasını anımsattığı için, her ayın 23’üne denk getirerek birbirinden renkli kültür programları yaparken, hemşehrilerini ve misafirlerini derneklerine toplayıp, memleketlerine has izzetin, ikramın, güleryüzün, edebiyatın, sanatın, sohbetin, müziğin ve bilginin gönülden paylaşıldığı tarifsiz güzelliklere imza atıyorlar. Hemşehri aşkı ve memleket sevdasının yaşatıldığı bu muhabbet ortamından elbetteki kazanan her zaman Elazığ ve Elazığlılar oluyor. Katılan ve katkı sunan her misafire hürmet yarışına giren Elazığlılar, eşsiz cömertlikteki sıcak yürekleri ve güleryüzleriyle töre ve geleneklerinin unutulmadan sürdürülmesi için çocuklarına da kültürlerini özümseterek öğretiyorlar.  

            Programlarının tamamına siyaset, sanat, akademik camia, kültür kurumları, bürokrasi ve iş dünyasından bir çok unvanlı şahsiyet katılırken, alanında uzman duayenlerin nitelikli sunumları ise şehirlerinin ve kadim kültürlerinin tanıtımına, hemşehrilik anlayışı ve geleneksel motiflerine ışık tutuyor ve çok yerinde bir bilinç ve farkındalık oluşturuyor.

            Başkentte devasa bir nüfusa sahip olan Orta Anadolu illerimizin hemşehri dernekleri maalesef çok verimsiz ve niteliksiz ekiplerle sonu mahcubiyetle biten kültürel faaliyetler yaparken, Harput Kültür Derneği eşsiz güzelliklerde örnek projeler oluşturup, daha etkin ve akıllarda kalan harika hizmetler üretiyorlar. Tam amacına uygun, şehirlerine ve insanlarına itibar ve övünç kazandıran hizmetlerinin dahada verimli olabilmesi için ülkemizin en saygın akademisyenlerinden Prof. Dr. Türker EROĞLU, Kültür Bakanlığının ve TRT’nin Türk Halk Müziğinde en büyük otorite olarak gördüğü THM Koro Müdürü Hasan ÖZTÜRK ile adaletli gönlü ve üstün mevzuat bilgisine sahip olan Av. Hüseyin DÜZGÜN gibi değerleri aktif olarak branşlarıyla ilgili dernek danışma kurullarında görevlendirmişler.

            Ayrıca derneğin onursal başkanları olan Prof. Dr. Kerim SUNGUROĞLU, Emekli Albay Lokman TASALI ve 19. Dönem Milletvekili Tuncay ŞEKERCİOĞLU’da vefalı ve fedakar emekleri, maddi ve manevi katkılarıyla derneğe çok şeyler kazandıran, saygıyla dinlenilen, çok sevilen ve güvenilen önderlikleriyle Elazığlıların gönlünün zirvesindeki yerlerini koruyorlar. 

Yeri, yerleşkesi ve eşsiz tarihiyle Harput; binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yaparken, Türklerin Anadolu’ya girişleriyle birlikte 1085 yılından itibaren Orta Asya’dan getirdikleri öz değerleriyle dahada zenginleşmiş ve bölgede anlamlı bir hayat tarzı oluşmuş. Bugünün Elazığ’ı ise örf, adet, töre, gelenek ve görenekleriyle, türkü, mani, deyiş, folklorük motifleri, etnoğrafik aksesuarları ve otantik giysileriyle, halk hekimliği, el sanatları ve akla gelen gelmeyen diğer detay zenginlikleriyle milli kültürümüzün en büyük övünç kaynağı konumunda. 

            Ne kadar şanslıyım ki, Harput Kültür Derneği benim evimin çok yakınında. Ayrıca Dernek merkezleri her etkinlikte tıklım tıklım dolu olmasına rağmen sıcak yüreklerinden akseden emsalsiz samimiyetleriyle tüm aktivasyonlarına ailece davet alıyor ve vardığımızda oturacak bir yer, selamlaşacak onlarca dost bulabiliyoruz. Özellikle de heyecanla beklediğimiz her ayın 23’ünde Kürsübaşı Sohbetleri ve Harput Musikısini zevkle dinliyor, kadim kültürlerinin zenginleştirdiği geleneksel dekorları eşliğinde kurulan cömert sofralarından yöresel ikramlarını tadıyoruz.

Elazığlılar gelen konuklarına yapılacak izzet ve ikramların sponsoru olabilmek, okunan duaları hanelerine yöneltmek ve tüm gönüllerde baki kalabilmek niyetlerinde adeta yarış ediyorlar. Harput Kültür Derneğinin her programında bir sponsor ortaya çıkıyor, katılımcılar ve misafirlere Peynirli Ekmek, Harput Köftesi, Kaburga Dolması, Pestil Kavurması, Kara Kavurma, Ayranlı Çorba, Şekerli Pide, Öküz Gözü Üzüm, Fasulye Çorbası, Lobik Çorbası, Anamaşı, Kelecoş, Taraklık, Kındık Köfte, Küncülü Köfte, Muhaşerli Köfte, İşkene, Sapan Dolması, Kibe Dolması, Çaypalası, Pirpirim Boranı, Tavşan Üfelemesi, Kırmanlı Pilav, Simit Pilav, Nohut Ekmeği, Fodula, Zarafat, Patila, Heside, Dolanger, Hürriyet Kadayıfı, Orcik, Pilit ve Gah gibi Elazığ’a ait ürünler ikram ediyor. Tüm konuklar güleryüzle karşılanıp, yüksek bir saygıyla uğurlanıyorlar.

Bu güzel memleketin öyle bir elit kültürü var ki, il merkezi ve ilçelerinin tamamında, eğitim, istihdam, sosyal güvenlik ve diğer sosyolojik faktörler etkisinde oluşan göçler dahilinde yerleştikleri farklı coğrafyalarda da bu kültürü sergilerken, Elazığda yaşamak değil, Elazığlı olarak kalmak niyetiyle bilinçli bir Elazığlılık kültürüne hakimler. Topraklarını ve insanlarını çok kutsal görüyorlar. Karakoçan, Palu, Kovancılar, Arıcak, Baskil, Sivrice, Maden, Alacakaya, Ağın, Keban ve hatta daha önceleri Elazığ’a bağlıyken, Fırat Nehrinin karşı kıyısında kalması nedeniyle Tunceli ilimize bağlanan Pertek ve Çemişgezek İlçeleri de Elazığlıyım derken çok gururlanıyorlar.

            Havası, suyu tertemiz, ürünleri ayrıcalıklı ve leziz, sohbet ve muhabbetleri ise tüm gönülleri doyuran cinsten. Doğu Anadolu’nun en önemli akarsuyu Fırat’ın Keban ilçesine kadar olan bölümü Karasu ve Murat’tan oluşurken, bu iki nehir birleştiğinde alüvyal toprakları, heybeti ve lütfuyla görkemli Fırat Havzası dediğimiz çok verimli ve estetik bir coğrafyayı ortaya çıkarıyor.

Harput Derneğinin birbirinden emektar güzel insanları Dindar ORMAOĞLU, Ömer AKTAŞ, Bünyamin ÖZER ve Halil SEZİKLİ’ye Elazığ coğrafyasını sordum. Dediler ki; “Bizim Elazığ Ovası, Uluova, Kuzova, Behremaz Ovası ve Palu’daki Yarımca Ovası Türkiye’yi besleyecek potansiyelde.” Dediler. “Sadece Mürüdü Ovası ve Çakıl Deresi çevresindeki Zahini Ovası meyve ve sebze için Türkiye’ye değil, tüm Ortadoğu’ya yeterde artar bile.” dediler. 

Her zaman gönülden ikramı ve güleryüzlerine aşina olduğumuz Hüseyin CEVİZCİ, Hasan PİRİNÇCİ, Cahit SANAÇ ve Osman KARAMAN’da dediler ki; “Bizim insanlarımızın gönlü çok ince. İsviçre’nin Alplerini, Nepal’in Everest’ini, Avusturya’nın kayak merkezlerini anlatırlarken bizden çok o ülkelerin tanıtımlarına katkı sunuyorlar. Bilmiyorlar ki bizim Elazığ’daki Hasan Dağları, Bulutlu Dağı, Karga Dağı ve Kamışlık Dağı kesinlikle coğrafik estetiği ve doğal zemini itibarıyla hepside uluslararası dağ sporlarına en uygun avantajlara, eğim ve zenginliğe sahip.” diyorlar.

Hüseyin CEVİZCİ bey ayrıca “Meryem Dağı, Asker Dağı, Palu İlçesinin doğusundaki Gökdere Dağı, Karaboğa dağları, Hazar Gölünün kuzeyindeki Mastar Dağı ve güneyinde ki Hazarbaba Dağı hayking ve traking tutkunlarının vazgeçemeyeceği güzellikleri barındırıken, ilaç yapımı için ülke ülke gezen farmakologların hiç biryerde bulamayacağı endemik bitki türlerine sahip.” Diyor.

            Hasan PİRİNÇCİ bey diyor ki; “Bahar aylarında Elazığ’ın etrafındaki Boztepe, Rıdvantepe, Yalavuz Tepesi, Yemişlik Miyadun’un üstündeki Karababa Tepesi, Altınçevre dediğimiz Etminik sırtları ve Akçakiraz denilen Perçenç gediğindeki Beyyurdu, Karakaya, Hoş ve Kıraç Tepeleri tâa ki Hasret Dağı’na kadar rengarenk çiçekler, böcekler, kuşlar ve kelebekleriyle yemyeşil bir cenneti andırır.” Diyor.

            Derneğin Onursal Başkanlarından 19. Dönem Milletvekili olan Sayın Tuncay ŞEKERCİOĞLU’na meşhur “Çayda Çıra” oyununun hikayesini sordum. “Çayda Çıra bölgemize has kültürümüzün en güzel örneklerinden biri ama ben size bunun duygu yüklü efsanesini anlatayım.” dedi. “Bu oyun Harput’ta derlenmiş. "Mumlu Dans" olarak tanınır. Bununla ilgili bir çok hikayeler anlatılır ama en duygusalı ise şu.” Diyordu “Hazar Gölü kıyısındaki köyün birinde, birbirini seven iki genç gölün iki yakasından gelerek bir yerinde arasıra gizlice buluşuyorlar. Erkeğin buluşma yerine gelebilmesi için gölü gece yüzerek geçmesi gerekiyor. Kız sevdiği gencin yanına gelebilmesi için işaret olarak Dındik (Çıra) yakıyor. O da ışığa doğru yüzüp onu buluyor. Bu durum birgün kızın babası tarafından seziliyor. Kız Dındık yakıp beklerken sevdiği oğlan yüzerek gölün ortasına kadar geldiğinde dındiği söndürüyor ve oğlan yönünü şaşırıp yoruluyor ve boğuluyor. Kızda üzüntüsünden kendini Hazar Gölüne atıyor ve yüzme bilmediğinden o da boğulup ölüyor. Her ikisininde cesetleri gölde kayboluyor. Bu duruma yürekleri yanan köylüler ellerindeki yanan dındiklerle iki sevgiliyi sürekli arıyorlar ama bulamıyorlar. Ağıtlar yakılıyor, türküler söyleniyor. Yani bu oyunun temelinde çok büyük bir aş ve dram yatıyor.” Diyor.

Dolu ve donanımlı bilgisiyle herkesi hayran bırakan Prof. Dr. Türker EROĞLU ile Türk Halk Müziğinin duayen değerlerinden biri olan Kültür Bakanlığı Koro Müdürü sevilen sanatçımız Hasan ÖZTÜRK’e de dillere destan Harput Musikisini sordum. Dediler ki; “Bölgedeki kadim kültürlere sahip tüm illler musikide kıble olarak bizi Harput Musıkisini görür.” “Çünkü Harput Musikisinde, içli bir ibadetin çoşku dolu lirizmi var. Söylenen tüm makamlarda, gazellerde ilâhiyi anımsatan çeşniler bulunurken söyleyen, dinleyen, eşlik eden herkes maddi alemden uzaklaşır, büründükleri duyguların etkisiyle içlerine gökyüzündeymiş gibi adeta bir uçuş hissi gelir.” Dediler. Daha sonra her ikiside usta ellerine cümbüşlerini alarak “Karmı Yağmış Şu Harput’un Başına” adlı eseri seslendirdiler ve hepimiz gür bir sesle onlara iştirak ettik.

            Yav bu Elazığlılara imrenmemek elde değil. Başkan Süleyman KÜRKLÜOĞLU her söz aldığında ve her hitabında o eşsiz beyefendiliği ve nezaketiyle önünü ilikleyerek zarif bir uslupla saygı ve iltifat dolu konuşuyor. Elazığ ve Harput kültürünü anlatırkende içindeki kara sevdaya dönüşen memleket aşkını sergileyerek tüm gönüllere yansıtıyor.

 

Yav bu ne efsane bir gönül, ne efsane bir kültür arkadaş. Sadece Süleyman Başkan değil ordakilerin hepside nezaket ve zarafetle süslü. Övünmeliyiz ki, Harput’un tâa paleolotik dönemlerinden kalma yerleşik kültürünün üzerine 1085 yılından itibaren yerleşen Türkler, burayı askeri bölge statüsünden soyutlamış ve bir kültür, sanat ve ticaret merkezi haline dönüştürmüş. Mektep, medrese, cami, han, hamam ve çarşılar yapıp, dünyaca ünlü alim ve sanatkarlar yetiştirmişler.

İşte bu zenginliklerden esin alan ve ciğerlerine kadar bu kültürü özümsemiş Hüseyin CEVİZCİ, Dindar ORMANOĞLU, Hasan PİRİNÇCİ, Cahit SANAÇ, Ömer AKTAŞ, Osman KARAMAN, Bünyamin ÖZER, Halil SEZİKLİ, Hasan ÖZTÜRK, Prof. Dr. Türker EROĞLU, Av. Hüseyin DÜZGÜN, Prof. Kerim SUNGUROĞLU, Emekli Albay Lokman TASALI ve Milletvekilimiz Tuncay ŞEKERCİOĞLU gibi değerler; bu eşsiz kültürü layık-ı ve liyakatiyle tanıtırken, emsalsiz nezaketleri ve iltifatkar beyefendilikleriyle de tüm gönüllere hükmediyorlar.

Çocukluğumdan beri görmek istediğim plajları ve sahilleriyle hayallerime sığmayan efsanevi Hazar GÖLÜ, tadı ve cazibesiyle Köhnü Üzümü, Öküzgözü, Ağın Leblebisi, adını sık sık duyduğumuz Karakoçan’daki Kolan Kaplıcaları gibi ilginç zenginliklerin hepsinin de Elazığ’a ait olduğunu biliyorduk. Sayın Başkan Süleyman KÜRKLÜOĞLU bizlere Elazığ’ı anlatırken dilinde iltifat, gönlünde sevgi ve ruhundan şehrine yansıttığı imrenilir sadakatini hissettirerek tüm misafirlerine diyordu ki; “Bizim eşsiz bir kültürümüz ve adamın hası denilen cinsten cömet gönüllü birbirinden kıymetli insanlarımız var. Hangi kapıyı çalsanız misafir kimliğinizle başlarına taç, sofralarına bereket olursunuz. Kabul ettiğiniz ikramların katlanarak hanelere tekrar bereket olarak yağmasına vesile olursunuz. Biz buna inanır, bunu uygularız.” dedi. Ayrıca “Yöresel kültür derseniz en zengini, en şahikası, en görseli bizde, bunu sözle anlatmak yerine, tüm ilçelerimizi teker teker gezerek görebilirisiniz.” Dedi.

Başkan KÜRKLÜOĞLU ve ekibinin karşılama, ikram ve uğurlamalarındaki engin gönüllerine mahcubiyetle teşekkürlerimizi sunarak ayrıldık. Sesi, sanatı, saygısı, türküsü ve otantik giysileri ile hep Elazığ olan Harput Kültür Derneğinin güzel insanları bize muhteşem bir türkü ziyafeti sundular. Allahım bu nasıl bir sanat, nasıl bir muhabbet, nasıl bir görgü ve kültür. Bu şehrin insanını Allah eşsiz bir nezaketle donatmış. Misafirperverlikte, saygıda, cömertlikte, ikram ve muhabbette hepsi birbirleriyle yarışıyorlar. Coğrafik güzelliklerini, tarihlerini, tarım ürünlerini, zanaatlarını ve turizm değerlerini imrendirerek çok nitelikli tanıtıyorlar.

  1. bölgesel lezzetlerini, misafirlerine can-ı gönülden ikram ettiklerinden midir, yoksa topraklarındaki bereket ve özelliklerindenmidir bilinmez, ellerinin değdiği herşey apayrı bir rayihada ve apayrı bir lezzette oluyor. Sohbetleri insanın kulağına değil, direkt gönlüne akıyor. Hepsi de yürek derinliklerinden akseden samimiyet ve sıcaklıkta konuşuyorlar.

Elazığ ve Elazığlılar konularında program sunumlarım ve gazete yazılarımda daha çok değineceğim. Dünya devletlerine ait elçilikler, Türkiye’nin her şehrinden, her ilçesinden ve her köyünden farklı farklı kültürlerin ve insanların yaşadığı Başkentte, tüm illere ve ülkelere memleket sevdası nasıl olurmuş, tanıtım nasıl yapılırmış, gönüllere nasıl girilir, bir bölge kültürü hafızalara nasıl perçinlenirmiş herkese imrendirerek öğretiyorlar. Metropol kentlerin, büyük ülkelerin bile sahip olmadığı bu zengin tarih, kültür, turizm potansiyeli, el sanatları, yaşatılan gelenekler, müzik, folklorik değerler, etnoğrafik aksesuarlar, estetik coğrafya, milli ve manevi değerlere sadakat, sanat ve sanatçılar ile tarımsal zenginlikler herkese en etkili bir haliyle sunularak anlatılıyor. Herkesin dikkat ve ilgisini bütünüyle Elazığ’a çekiyorlar. Dernekteki tüm görevliler vefa ve fedakarlıklarıyla emeklerini esirgemeden çalışıyor ve Elazığ için dökülen alın terleriyle kazanılan ortak gururun paydaşı oluyorlar.

Varolun yiğit ve cömert Elazığlılar. Dekoratif estetiğiniz, insan kaliteniz, zümrüt coğrafyanız ve misafirperver gönüllerinizle hepimizi kentinize ve kendinize hayran bırakıyorsunuz. Cennet ilinizde mutlu, huzurlu, bolluk ve bereket içerisinde yaşayın. Sizler gibi samimiyet abidesi, gönülden ikram eden cömert değerler, sadece Elazığ’ın değil, bütün Türk Kültürünün saygınlığını artırıyor. Ahirete intikal etmiş tüm geçmişlerinize Allah’tan rahmet, yaşayan birbirinden kıymetli fertlerinize uzun ömürler diliyorum. Halaylarınızla, türkülerinizle, tarihinizle, coğrafyanızla, doğanızla, insanınızla, güleryüzünüzle, görgünüzle, ikram ve cömertliğinizle hepimizin yüreklerini fethediyorsunuz. Belki bu kadar farkında değilsiniz ama biz sizden her zaman vatan ve memleket sevdasına yönelik çok şeyler öğreniyoruz.  Hepimizinde baştacı ve gönüllerimizdesiniz.

Rıfat ÇAKIR

ailevecalisma.gov.tr

0537 587 27 80