Sabahın seher vaktinde billur  sesiyle yanan gönüllere huzur  veren komşunun çilli horozu uyanan gönül gözlerine sürme çekiyordu.. 
Salih’te gözlerine sürme çekerek gönlünü de kınalı keklik  besler gibi huzur gıdaları… Sunuyordu.   
Gönül ışığı  gün ışığıyla buluşarak Sevgi gülleri  dağıtırken. 
İsmini vermeyerek her  ay sonu bazen de iki ayda bir    Salih'i ziyaret  eden yaşlı  bir ihtiyar… Gelerek evinin penceresinden  görüşüyorlar ve kimdir neyin nesidir bilmiyordu. 
Tanımadığı ve anlayamadığı o ihtiyara bir takım  sorular sordu.   Salih’in ısrarı üzeri: 
-Evlat bana fazla soru sorma  sen beni bankacı… Olarak bil.   
Ben hiç evlenmedim diyerek.   
Ve kısa bir şekilde öz geçmişinden de bahsederek: 
 -Seni tesadüfen bu pencere…  önünde tanıdım.   
Evlat sen bana dua et her ay  olmasa da iki ayda bir buraya gelir bu pencereden seni görür giderim. Kusuruma bakma şu getirdiğim hediyelerimi de Allah  için kabul edersen bende sevinirim” dedi. 
Salih gün ışığıyla gelen misafiri en güzel duygularla ve duayla uğurladı. 
Annesi gelen hediyeleri alarak  mutfağa gitti paketin içinde çıkan bir miktar parayı da: 
-Oğlum bak paketlerin içinden bir miktar para çıktı” diyerek  Salih'e uzattı. 
Bu olanlardan sonra Salih iç dünyasına kendini kilitleyerek  sessiz sedasız söyleniyordu: 
-Hoş geldin bankacı yine  gel şu virane gönlüm coşsun gözlerim yaşarıp güller laleler sulanıp  yeşererek demini alsın.  
 Başka gariplere mazlumlara da uğra öksüzleri sakın unutma.   
Allah’ım bu kimdir kimin nesidir tam bilemediğim ve anlayamadığım o bankacıdan…  Razı ol.   
Rabbim ben bu güzel lütfüne  layık değilim acizim günahkarım sen af et keşke ,keşke imkanım  olsa da bu yaşlı bankacının…  Ayağına kadar ben gidebilsem” diyerek iç dünyasında gezintiler  yapıyordu. 
Bir tanıdığı ve arkadaşı Bekir pencereye gelerek bir anda yanında belirdi: 
-Salih ne yapıyorsun artık  ayakta mı uyumaya başladın deminden beri sesleniyorum sanki beni görmüyor duymuyorsun  bak önündeki paralar dağılmış  yoksa o paralar çok mu geliyor” diyerek. 
  Salihi iç dünyasından dışarı  çıkmasını sağladı. 
Arkadaşıyla değişik sohbetler ederek.   
Arada bir yoldan geçenlerin verdikleri selamları alıyor Salı pazarına gidip gelenleri de seyrederek sanki birini bekliyormuş gibi tedirgin oluyordu. 
Karşı yoldan yaşlı ve yürümekte zorlanan nur yüzlü hacı amcasını gördü: 
-Geliyor evet ,evet o bu tarafa doğru geliyor” dedi arkadaşı: 
-Kim geliyor” diyerek:     
-O yaşlı insanla senin ne işin olur onun kendine faydası yok” dedi. 
Yavaş, yavaş yürüyerek yanlarına gelen hacı amcası  pazardan aldığı meyvelerden bir kaç tanesini Salih'e ikramda bulunarak: 
-Afiyet olsun helal olsun evlat” diyerek Salih'in teşekkür  dualarının sonunu duymadan geldiği yoldan süzülerek ve birazda zorlanarak gözlerden  kaybolup gitti.   
Salih gözlerinin yaşlarını elleriyle incitmeden silerek arkadaşının gözlerine baktı: 
-Arkadaşım bu meyveleri  üç beş tane meyve diye az görme bunlar benim için bir meyve bahçesi.   
Tadı ve lezzetine gelince onu anlatamam çünkü dilim anlatmaya gücü yetmiyor” arkadaşı: 
-Sanki meyvelerin tadımı kaldı? bunlarda sıradan bir meyve” dedi   
Salih: 
-Sen öylesan gönlüne Allah  Sevgisi koymaz meyveleri de yıkayıp tozunu silerken kısmet edenin kokusunu da silersen elbette meyvelerin ve sebzelerin tadını alamazsın.     
Arkadaşı: 
-Haklısın bak o yönünü hiç düşünmemiştim” dedi. 
Salih arkadaşına sabahın serinliğini kuş cıvıltılarındaki nameleri ve dost ziyaretlerinin güzelliklerini anlatarak Sevgi harmanı savuruyor.   
Bir taraftan da Hak… Sevdasıyla yanan gönlüde içten içe sızlanıyordu. 
Selam ve dua’larımla...