TAŞ betonlarla örülü Mapushanede. Cananla, Ağ gelin Satı’nın sızılı!... muhabbeti.
Aradan geçen günlerden birgün. Evin avlusunda oturuyorduk. Gene aynı böyle ikindi vaktiydi. Laf vaktinde açılırmış ya, her ney ise. Avluda birlikte oturup gelişi güzel konuşuyorduk.
Hafif bir rüzgarla birden talaz oldu. O sert esen rüzgar evin avlusuna. Bir kaç tane çakır ikenini yuvarlayarak getirdi…
Bizimki!… Avluda oradan oraya yuvarlanarak giden çakır dikenlerine bakarak. Kıs kıs gülüyordu. Ben merek ettim.
-Hayrola neye gülüyorsun?.
Oda gülmesini biraz artırarak eliyle de evin avlusunda oradan oraya yuvarlanarak gezen çakır dikenlerini göstererek;
-“Sen söyle Satı bu çakır dikenleri konuşur mu?... dedi.
Ben iyice endişelenmiştim merak edip ''Bu da nerden çıktı?'' Dedim.
Bizimkinin… Dilinin bağı çözülmüş gibi konuşmaya başladı;
-“Senin o sünepe kocan vardı ya… Kağnıyla sap getirmeye gitmişti. Ben fırsat tam bu fırsat dedim, arazilerde de kimseler yoktu. Onu korkutup seni boşamasını sağlayacaktım yada öldürüp. Seni ben alacaktım. Öylede oldu… dedi.
Ağ Gelin biraz soluklanarak ve konuşmasına sızlanarak devam ediyordu;
-Öfkemi belli ettirmemek için. Bu çakır dikeninin onunla ne alakası var?... dedim.
Oda;
-“Olmaz mı!… Bıçağı kocanın gırtlağına dayadım. Seni öldürüp karını ben alacağım dediğim de. Bir kedi gibi yalvarıyordu. “Yapma etme!… Allahtan kork. Bir gün… Bu cezanı çekersin” diyordu.
Bende burada senden, benden başka kimseler… Yok. Seni öldürdüğümü kim ne bilecek?... demiştim.
Oda senin şimdi bu gördüğün çakır dikenlerini göstererek. “İşte şu çakır dikenleri!… Allah için dile gelir konuşurlar'' demişdi…
Bende ona şimdiki gibi gülmüştüm, diyerek geçmişte açılan yarasını anlatarak kanatıyordu..
Ağ Gelin… Ağlayarak ölen kocasını ve öldüren diğer kocasının itiraflarını da hıçkırıklarıyla zorda olsa anlatıyordu.
Canan da Ağ gelin yani Satı ablasının anlattıklarını sanki kanı donmuş gibi kımıldamadan sadece ölmeyecek kadar nefes alarak dinliyor. Soruda soramıyordu.
Çünkü... Ağ Gelin teker teker Cananın merak ettiklerinin hepsini anlatıyordu. Garip ve mazlum bir ses tonuyla:
-Kocamı onun öldürdüğünü biliyordum. Ama… kimseye de bir şey diyemiyordum. Sonunda çakır dikenleri onu konuşturup itiraf etmesini sağladı!… diye anlatıyordu.
Canan tek bir soru sorarak biraz acele etmesini istiyordu:
-Sonra ne yaptın?… dedi.
Ağ Gelin:
-Ondan iyice soğumuştum… Hatta kin gütmeye başlamıştım.
Sonunda… O Nefsine uydu cana kıydı. Bende… Öfkeme ve Şeytanın vesveselerine kandım. Onu banyoda kendi bıçağıyla öldürdüm. İşte böyle… Canan kız. O nefsinin oyununa geldi… Bende Şeytanın oyununa, diyerek.
İkisi de bir cana kıyarak. Nefis ve Şeytanın oyunuyla mahkum olmuşlardı. Bir birlerine sarılarak:
-Kader arkadaşım… diyerek.
Hak divanında diz çöküp tövbe dersine çalışıyorlardı. Çekilecek cezalarını da hesap ediyorlar.
Canına Cananına. Nefisle Şeytanın fısıltılarından korunmalarını anlatıyorlardı.
Selam ve dua’larımla. Selam ve dua’larımla. Selam ve dua’larımla...