MADEM fonksiyonla ve bu kelimenin öneminden söz ettik, devam edelim. Yabancı kelime kullanmanın arka planında gösteriş fenomen olma (hatta ölüm korkusu) arzusu da yatmıyor mu? 
Bal gibi yatıyor. 
Al sana pişti! 
Dahası ve acı olan bendeniz vavlu Türk, Hazreti Fuzuli’nin ayet misali ezberlediğim duasını da hep tekrarlarım.
Yarabbi men Türk-zebandan iltifat eyleme kem! Kelamından olur malum kişinin kendi miktarı, diyen Mevlana bir bakıma Mesnevi’nin farsça yazılması
özrünü bu sözle müdafaa etmiyor mu? 
Bir dil diğer dillerden, icabında kelime alabilirse de, hiçbir zaman kaide almaması lazım olduğunu daima aklımda tutarım. Ve yazarken bu alışveriş bana az da olsa cesaret verir. Bütün bu saydığım güzel, anlamlı sözler, bence kişinin fenomen olma arzusunu ortadan kaldırmıyor.
Fenomen olmak istersen arka ver arka, 
Ya ulu bir baba, yada bir asitana,
Arkasına almasalar yeni sarayı,
Attarlar çöreklenir mi ekrana!
Olan oldu, ok yaydan çıktı bir kere birilerinin belki de rahatı kaçacak ama dörtlüğün yarısı çalıntı! 
Şiir çalmak da ekmek ve çiçek çalmak gibi mi, yoksa gerçekten katı-ı zeban mı gerekli. Hodri meydan (hayda bre)! 
 Başımızdan hiç hevayı zülf-i 
yar eksik değil 
Mürtefi yerdir anınçun rüzgar 
eksik değil.
 Devam edelim gene. Fenomen olma arzusu ta antik çağlarda görülüyor. Eflatun’un fenomeni görüngü hayal ve numen karşıtı. Yazık olmuyor mu Eflatun’un numen ve fenomen benzetmesine? 
Fenomen olmak aslında dar kapıdan geçmekle mümkündür. Geniş kapıdan geçmek kolay, ama sonu felakettir. Dar Kapı yazarı Andre Gide hayatında hep dar kapıdan mı geçti acaba?
Sanmıyorum! 
Konuyu dağıtmak bu denemenin sınırlarını zorlar. 
Devam edelim; M.Ö 4.yy’da Efes’te yaşayan Herostratus adlı bir herif, unutulmamak, fenomen olmak pahasına dünyanın 7 harikasından biri sayılan güzelim Artemis Mabedini kundaklamış. Böylece herif meşhur olmuş fenomen olmuşi adı asırlardır biliniyor. 
Ne yapsak, nasıl etsek, biz de mi böyle fenomenlik suç işlesek?