Günler zor da olsa hızla geçip gidiyor.  
Memlekette Seçim!... olmuş.  
Yeni kurulan hükümet af kanunu çıkarmış, 
Annem de bu kanundan yararlanabilirmiş.  
Lakin, mahkemesi sonuçlanmadığı için tutukluluğu devam ediyor.  
Nihayet, beklediğimiz o mahkeme günü geldi. 
Ustamdan izin alarak dayımla birlikte Yozgat’a gittik. 
Köyden kardeşlerim de gelmişlerdi.  
Gözlerimin içi gülüyordu. Annemin mahkemesi tamamlanıp tahliye olması gerekiyormuş. 
Şükürler olsun Mevla’ya beklediğimiz gibi olmuştu. Annem tahliye oldu ve ona kavuşmuştuk. 
Kardeşlerim, Annem, dayım... derken kalabalık  bir şekilde Ankara’ya geldik.  
Dayımın ev birden kalabalıklaştı. Komşular, akrabalar... Misafirler dolup taştı.  
Misafir dedim de, aramızda bir de küçük bir misafir!... 
Var ve hep ağlamakla meşgul.  
Annemin silahla vurduğu kişiden hamile kalır, hapishanedeyken doğum yapar, bize bir kız kardeş daha katılır.  
Doğum için gittiği hastanede görevli hemşireler küçük kıza “Kader” ismini koyarlar.  
Kendi kaderimizi unutmuş, kardeş Kaderle ilgileniyoruz. Geçmişteki o sıkıntılarımızı  unutmuş, Kaderle yatıyoruz, Kader’le kalkıyoruz. 
İşler yoluna girmiş, her şey güzel, gidiyor gitmesine de el el üstünde oluyor, ev ev üstünde olmuyor. 
Dayımın evi küçük, bir de bizim kalabalığımız, dayımı da bizi de zora sokuyordu. 
En kısa zamanda Anneme bir iş ve bir kiralık ev bulunmalıydı ve öylede oldu. 
Ev bulundu. Annemin hapishaneden getirdiği yatak yorgan, konu komşunun verdiği kap kacakla yeni evimize taşındık. Yeniden bir yuva!... kuruldu.  
Kullanacak eşyaları olmasa da hep bir  arada olmanın verdiği mutluluk yetiyordu. İş yerinde tahta parçalarıyla yaptığım oyuncakları, sıkılmasın diye Kader’e getiriyor, oynamasını sağlıyordum. 
Annem işe gittiği için çok ağlıyor, kardeşlerimi de zora sokuyordu.  
Kader de acılara alışmaya başladı, alışmak zorundaydı.  
Kış geldi. Ben iş yerinden talaşla, odun getirdim.  
Sağ olsun, dayımda kömürümüzü aldı.  
Her şey yolunda gidiyor derken, Kader hastalandı. 
Hastalanır tabi ki... Sabah biz işe, kardeşlerim de okula gidiyor.  
Öğlene kadar soğuk evde, altına çiş yapar, ağlayarak öğlen gelecek abla ve ağabeysini bekler.  
Kardeşlerim öğleyin okuldan gelir, sobayı yakar, Kader’le ilgilenirler ama yeterli değil.  
Doktora götürdük, çok geç kaldığımızı, zatürreeye yakalandığını söylediler.  
Doktorun verdiği ilaçlan kullandık ama boşuna.  
Kader yakalandığı  hastalıktan kurtulamayarak vefat etti... 
Kader!.. dünyaya geldiğinde, nüfus kütüğüne kayıtsız gelip, kayıtsız olarak ahrete göçtü gitti. 
Rahmetli, nur içinde yatsın. 
Anneannem, yani ebem derdi ki:  
“Derdinize yanarken akıllı yanın, dert ince iğneyle giriyor  çuvaldız olarak büyüyüp iz yaparak çıkıyor.”  
Selam ve dua’larımla.