DAYANÇ (sabır); “acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme” biçiminde kendini gösteren bir erdemdir.

Dayanç niçin bir erdem olarak algılanmaktadır? Yanıtı açık ve net: Çünkü dayanç; dayanma, katlanma gücü gerektiren ve herkesin sahip olamayacağı bir yetidir.

Dayanç, her zaman güncelliğini koruyan bir kavramdır. Kişiden kişiye, toplumdan topluma farklılıklar gösterir. Yaşam koşullarıyla yakından ilgisi vardır.

Dayanç, genellikle uzun bir süreç gerektirir. Bu yüzden yüksek ölçüde dayanma gücüne sahip olunmalıdır. Hani derler ya, “Damlayan su, taşı deler.” İyi, güzel; deler de, bu uzun süreye dayanmak kolay mıdır? O nedenle ben; dayancın yoksula, garibana bir ilaç olarak sunulduğunu düşünüyorum. Neden mi?.. Çile, haksızlık, adaletsizlik ve benzeri olumsuzluklar hep yoksullara özgü de ondan.

Dayancı; yoksulların, garibanların gazını alma olarak da düşünebiliriz. Öyle ya, dayanç öfkenin frenidir? O bitti mi öfke başlar, öfke başladı mı kişilerin ilişkileri, dolayısıyla huzuru bozulur. Toplumun birlik ve bütünlüğü zarar görür. Boşuna mı demişler? “Sabreden derviş, muradına ermiş.”

Sabır öyle bir iptir ki sen kopacak sanırsın, o gittikçe güçlenir; sen bitecek sanırsın, o gittikçe çoğalır.” diyen Mevlana, dayancın zamanla daha da güçlendiğini vurguluyor. Jean Jack Rousseau da, “Sabır acıdır, ama meyvesi tatlıdır.” diyerek dayancın birçok sorunu çözdüğünü belirtiyor.

Peki, gerçekten kendimize yapılan haksızlık, adaletsizlik karşısında hep dayanç mı göstereceğiz? Bunlarla hiç mi mücadele etmeyeceğiz? Hiç mi hakkımızı aramayacağız?.. Demem o ki, aşırı dayanç; haksızlıklar, hukuksuzluklar karşısında bizi suskun kılmayacak mı? Böylesine dayançlı olursak daha çok acı çekmeyecek, daha çok ezilmeyecek miyiz?..

Elbette dayancın da bir derecesi vardır. Çünkü dayanç; bir boyun eğme, her olumsuz durum ve koşulu karşı çıkmaksızın kabul etme eylemi değildir. Güçlükleri, zorlukları yenmede kullanılan bir yöntemdir. Dayanamayacağımız haksızlıklar, hukuksuzluklar karşısında hakkımızı arayacağız kuşkusuz. Ancak bu hak arama yasal çerçevede olmalıdır. Öyle yakıp yıkarak, kırıp dökerek hak aranmaz.

Dayanç, bazen de başlanan bir işin bitirilmesinde bir köprü görevi görüp insanı başarıya ulaştırır. Çevremizde dayançsızlıkları nedeniyle başladıkları işi yarım bırakıp bir diğerine geçen pek çok insan vardır. Maymun iştahlı dediğimiz bu tür insanlar, dayançlı olamadıklarından başarıya ulaşamazlar.

Dayanç; teslimiyetçi olmadığı, mücadeleyi engellemediği sürece önemlidir. Dayancı hangi koşulda olursa olsun yalnızca dayanma olarak görmek insanı etkisizleştirir. O zaman horlanmaktan, ezilmekten kurtulamayız. Bunu unutmayalım.