Babam malın altını kurürken, anam; “Uşahların ayaggabısı neyi galmadı, Perşembiye getde alayıcığmızında üsdünü bi gor.”didi. Babam da; “Ahırı bi kermeleyim, Kohniye gideceğam zatin, Gara Tosununan 3 dene Şişek gotüreceğam aminim” dedi. Horantanın alayıcığda babamın başına birikdi, kimi humayın isdiyo, kimi etamin, kimi melefe, kimi assap-alat, bi gağnı ısmarıç ısmarladılar derbedere. Hele anam, gozer al, sındı al, peşgır al, döşşek yüzü al, helkeleri galeyleddir, çul al, ağazbağ al, al da al.. Babam anamım gulağna ağeldi bi şey didi emme ben duydum. “Alacağam gurban olduğum avrat, amma boğön bi çimersek” diyodu. Anam da “Gudurdun ellaham utanmada galmadı kafirde uaşahların, malın melalın içinde didiğ lafa bah papazın.” Diyi demir dirgennen babamı öyle guvalıyodu.

            Babam tam bi gönül adamıydı. Heç yoh dimiyodu lâa.. “Hepicığnide alacağam aminim.” diyodu. Haggat alırdı da. Ellerin babaları evlerinin yeygisini, ötesini-betesini gısıntılı alırken benim gurban olduğum babam nevaleyhnen hanemizi zibil ederdi. Hatta ahla izana gelmiyen öteberilerden bile alır, evimizi bayram yerine dönderirdi. Şekerler, oyuncahlar, çerezler, püsgutler, lohumlar, leplebiler neler neler.. Koyün uşâa hep bize imrenillerdi ki keşke bizim babamızda senin baban gibi muazemeyi bol alsa diyi.

            Gotaçığın Üsüyün, Gôo Bodunun Pala, Çap Davudun İrbaham ve Cinni Cennetin Gobüş’de Kohne’ye gidecağmiş Onnarda satacahları davarlarını, düvelerini, çebişlerini gatdılar ve Çarşamba günü Guşluh vahdında Kohniye doğru yola düşdüler. Bahdımki gidenlerin yannlarında emsalim uşahlarıda var, bende geleceğam diyi ağladım ve babam bana “Gel gurban olduğum, gece üşün diyi gotürmiyom seni” didi. “Yoh aminim bende geleceğam” didim ve peşlerine düşdüm. Anam eşşağen habesine azzığımızı goydu. Gece oğlan üşür diyi bi yorgan bukdü, semerin üsdüne atdı. “Oğlana iyi bah, eşşekden neden düşmesin, üşütme gurban olduğmu.” Didi. Babamın terkine bindim ve milletinen yola revan olduh..

            Bir ikide bazarcı da yolda bize garışdı, galabalıh bi gurubunan Kohne’ye doğru malımızı-davarfımızı gude gude Tunanın Kehi aşdıh. Asimin Dere’nin ordan Şarmatlı’nın Cinni Gavağa gadar geldik. Babam bana ikidebiyol “Acıhdınnı gurbanım” diyodu. Bende “Yoh aminim” diyodum. Emme Çap Davudun İrbahamın oğlu Apıh ve Cinni Cennetin Gobüşün Sülüman acıhdıh diyi epeydir babalarını dirliksiz ediyolardı. Onlarda diyodu ki, “Aha acik daha gideğan, Şarmatlının bağlardan üzüm yolacağam, bi eşmenin başına oturup, çokeliğnen yiyeciğik aminim” diyolardı.

            O ara bende zehden geçdim,acıhdım. Dar ağşamda olmah üzereydi. Şarmatlı’nın Dikmeler dedikleri özlere geldik. Malı Buçuğun Tarlanın orıya kornettik. Gôo Bodunun Yağabınan, Gotaçığın Üsüyün tusarah Yar’ın ordan çıhdılar, tii susanın gıyısındahı Şarmatlının bağlarına ılgadılar. Yarım sahat geçmeden de bal gibi gınalı gınalı bi torba üzümü yolup, gonahladığımız öze endiler..

            Gôo Bodunun Yağabın avrat herifinin azzığna bi sitil gıvrışıh gırmızı, epiy bi biber, bi gelep kelleli gôo suvan, bi hampam madenis, iriyhan ne goymuş. Bizim azzıhdada omaç, bal, yımırta gaynatdırması, kumpür, pahla börtlemesi ne vardı. Millet azzıhlarını bir bir ortıya açdılar. İsli çaydannığnan bi çay demlediler. Kumpürleri koz tezeğin içine komdüler. Sufralar dolusu yuha ekmekler, tereyağlar, gôo çokelikler, gırmızılar, suvannar, biberler, madenisler neler neler…

            Bize soğnadan gatılan Kör Düvenin Osman diyodu ki, “Üzümünen çokelik bek zorlu gidiyo” diyodu. Ben ogün sadece üzümünen çokelik yedim. Bidenede gıvrışıh gırmızıynan suvan yidim. Acep ahlıma orda dahıldığındanmı neyise ne zaman onüme bi üzüm gonsa, hemen acik ekmağnen çokelik getitdiririm. Ne elaha diyacağniz emme üzümünen çokelik bizim orda her zaman revaçta bir ikilidir. Gerçi şindi nerden bulacağan o zamanın hilesiz çokeliğni ve dillere desdan Şarmatlının üzümünü….

            Yasdı ezenine yahın Kohniye vardıh. Bizim Koylü Akifin Memmedalinin Yazlah mehlesindeki evinin havlısına malı dıhdıh. Allah var avradı köyden Perşembiye bi zırba adam gelir diyi bi gağnı ekmek aş hazırlamış. Yidik, döşşeklerimizi etdi, yatdıh yerimize. Zabağnan malımızı, davarımızı sürdük malbazarına endirdik. Öylen ezeni ohunmadan alayıcığnıda satdıh. Babam bana mal bazarında sucuh ekmek, gül reçili ve tane helvası aldı. Bidene de gazuz açdırdı. Babam mal satarken ben orda bi peykede düven oküzü gibi öyle öteberi yiyodum. Babam gelip gelip bana “Gurban olurum sana canın ne isdiyosa söyle alayhıcığnıda alıyım aminim” diyodu. Bende “Yeter lâa aminim töhmeledeceağnni gayli” diyodum. “Hay gurbanım ulan sana, kölen olurum senin, hadi bana bi soğ lâ” diyodu. Bende babamın anasından, babasından, geçmişinden tumup direni direni soğyodüm. “Ula seni verene gurbanım lôooo…” diyi bi bağrıyodu ki sormayın..

            Perşembe bazarına vardıh. Babam biyaz torbalarınan 8 batman bosdan dartdırdı. 2 batman baldırcan, şeftali, gırmızı erik, fişne.. bi gağnı zebzemeyva aldı. Topdancıdan bi torba gaya şekeri, arpa şehriye, pendir mayası, sütlü için pirinç, goca bi tenekede gotveren yağ aldı. (Vita Yağı). Gerçi evde 4 pakit birinciynen bi pakit Bafra varıdı emma misavırlara neye dutarıh diyi iki pakit gotü pambıhlı cuvara aldı. Püsgut, lohum, geçi buynuzu, gırıh leplebi, sormuh şekeri, tane helvası, gul reçili ne de aldı. Pırtıcı Memmedin ordan gızlara yumah, humayın, tığ, sim ne işlengilik öteberi, tüm horantıya don-goynek, dikolta, fanilla, bürük, ayaggabı, fisdan, gazah, gadife pantul, goynek, mintan, saho bi gağnı gayit gördü. Pırtıcı Memmedin orda şeherli avratlara satılan memelik (sütyen) gördük. Babam diyodu ki; “Babayın anayın aşını içiyim, böyle şeylerde varımış, bide ayan açıhdan satılıyo iy, aminim başımıza daş yağyacah.” Diyodu. Bana gatatoh, yaha, sümük mendili, temizlik mendili aldı. Gendine siyyar satıcılardan ayna, darah, kemik pıçah, ite tort, düvelere burunsalıh, ahıra neye endiğinde yahmah uçun idare ne aldı. Gızlar evde pire gördük diyolardı bi şişe Tetete aldı. Koprünün başındağ Galeyçi Aslanın orda uflağnan anamın pıçağnı kosüreletdi.

Gıllı Paşanın motura aldığımız tüm öteberileri yükledik. Ben köye moturunan geldim. Babam eşşağnen geldi. Malı satmıya millet eşşağnen getdikleri uçun, bide vagınatda yüklü olduğundan mencbur köhneden köye alayıcığda eşşağnen gidecağdi. Vagınat ağzına gatlek envayi çeşit muazemeynen hürüklüydü. Kimi zavar uğutmüş, kimi yem gırdırmış, unnuh uğutmüş, zebzameyva almış, milangaz doldurmuş, guru-diri almış, bide gendileri binmiş leba leb yüklüydü. Tostul Fadimenin, Nazili Hatının, Oğursek Şekirenin, Gure Kezilinin, Dişikitli Satılmışın, Pahlacının Hüsnenin neyin alayığnında boyunlarında lamba şişesi dahılıydı. Kosnü Şavgıynan Humeyni; borularıynan beraber birer dene teneke soba almışlar, vagınatın en depesinde onlar oturuyodu. Vagınat esikte, kesikte hotladıhca, üsdündağ adamlar, avratlar gorhah gorhah uğurleniyolardı. Moturun arha tekeri Emirhanın sapahda daşa gelip hotlayıncıh, Nazili Hatının boynundağ lamba şişesi, Apılığlın aldığ küpeli gazana çarpıp gırıldı, gelene gadar “Herif beni kesler, vallahi eniliyecek gurbanızım noreciğsek, vayh, tuh” çekerek geldi köye derbeder garı.  

            Muazemeyi köprünün orda endirdik. Anamgil gelip eve çekdiler. Gelen öteyi beteyi biz bir ay yidik. Gadife pantulum, laylun kiltem, döşümden cızgılı buğazlı gazağam vardı. Onnarıda heç yırtmadan bi sene geydim. Babam ne isdiyosam alıyodu. “Lâa gurban olduğum emret tüm tarlayı tumpu satıyım, Kohneyi onüne yığyım aminim” diyodu. “Canın ne isdiyosa söylesene laynn” diyi bağırıyodu bana. Bende “Tamam lâa aminim canım isdeyinci söylümya lan” diyodum.

            O zamanlar bu dünyada en önemli şahıs bitek benim sanıyodum. Emrimi bekliyen goca bi horanta, canım ne isdiyosa önüme anında gurulan sufralar vardı. Isıcahdan, ayazdan kermelenmiş yüzlerime günde onlarca sevgi öpücükleri konarken, beni dutan gucahlayıp sıhıca goğdelerine basıyolardı. Gul olanın, gurban olanın hatdi hesabı yoğdu.

            Babamınan anam rahmeti rahmana kavuşunca dal deynek ortada galdığımı anladım. Ne uçsuz bıcahsız bi mutluluk güzergahı, ne etrafında bir sevgi sarmalı, ne istenildiğinde gurulan sufralar, ne horantanın sıcaklığı, ne de üzümün çokeliğin lezzeti galdı.

            Hülyalı günlerin bittiğini, toz pembe dünyanın flu olduğunu, şımarma hakkımın, emretme yetkimin, sırnaşma haddimin kalmadığını o zaman anladım.

            Yapayalnız, kimsesiz, sevgisiz, dayanaksız, korunaksız…..  

            Öldükmü ne…