SEVGİ ney’idi? Yalancıktan seni seviyorum diyerek sevgisiz eriyip gitmek miydi?. Sevgi ney’idi? Bir sürü sözler verip tövbenden caymak mıydı?. Sevgi ney’idi? Kaşını gözünü görüp heder olmak mıydı?.
Yoksa, yoksa sevgi üzerine kocaman kayayı koyarak sonunda ölüm de olsa Ehat, ehat mı demekti?. Yoksa anam babam sana… feda olsun mu demekti?. Yoksa , yoksa uykularını bölmek yarım ekmeğini bölüp vererek düşkünün… elinden tutup yaralıya… merhem olmak mıydı?
Penceresinin… önünde otururken polis arkadaşının beş, altı yaşlarındaki oğlu Onur bir anda belirdi, elinde küçük bir çubuk parçasıyla sağa sola çizikler çiziyordu:
-Selamın Aleyküm amca deminden beri buralarda geziyorum oyun oynayacak bir arkadaş bulamadım çok canım sıkılıyor, dedi:
-Oğlumun izni bitti bugün onu anasının yanına oradan da Askeri birliğine gidecek mutlulukla karışık bir sıkıntı bendede var hayırdır inşallah, diyerek.
Onur can’a bir minder uzattı evinin yola bakan penceresinin önüne oturttu kendiside biraz yaklaşarak:
-İkimizin de canı sıkılıyor hadi gel seninle bir oyun oynayalım, dedi.
Onur bir anda durgun esen yelleri estirerek akmayan pınarların sularını coşturarak:
-Ne oyunu oynayacağız? amca, dedi:
-Ellerimizde, farz edelim hayali… olarak bir boya kutusu var ve birde fırça. Bu değişik boyalarla ve fırçayla dışarıda gördüğümüz her şeyi yani her şeyleri istediğimiz renklerde hayali… olarak boyayacağız tamam mı?, dedi.
Onur can sevinç çığlıkları atarak:
-Tamam amca. Önce şu yukarıdaki evlerin boyaları dökülmüş onları boyayalım. Daha sonrada diğerlerini yani her şeyi, her şeyleri boyayalım, dedi.
Birlikte ellerindeki hayali olan fırça ve renkli boyalarla gördükleri her şeyi boyadılar. Evlerin duvarlarını, kapıları, pencereleri, demirleri, bahçe duvarları ve sokaklara varana kadar her tarafı bir anda renk cümbüşüne döndürdüler:
-Onur can... Gördüğümüz şu mavi gökyüzü ve şu kayısı, erik, vişne ağaçlarını boyamayı unuttuk, dedi.
Onur can biran durakladı alaycı ve değişik tavırlarla gülümseyerek:
-Olur mu amca onları ALLAH zaten boyamış biz o renkleri değiştiremeyizki hemi onun boyaları daha güzel, diyerek.
Amcasının konuşan dillerini adeta kilitledi... Başını sağ tarafa hafif çevirerek akan gözyaşlarını elleriyle sildi ve ağlamaklı ses tonuyla:
-Onurcan seni öpebilir miyim? dedi.
Ve bir birlerine sarılarak burunlarına sevgili… kokuları çekiyorlardı.
Onur can:
-Amca sen ağlıyorsun. Yoksa, yoksa seni üzecek bir şey mi yaptım? dedi:
-Hayır Onur... Hayır Can hayır... Tam tersi bana küçücük dudaklarınla, O’nun… büyüklüğünü hatırlattın, dedi.
Selam ve dua’larımla.