Dağlar ile taşlar ile 
çağırayım mevlam seni 
Seherlerde kuşlar ile 
çağırayım mevlam seni 
Sular dibinde mahi ile, 
sahralarda ahu ile 
Abdal olup ya hu diye 
çağırayım mevlam seni 
Gökyüzünde İSA ile 
Tur dağında MUSA ile 
Elindeki asa ile 
çağırayım mevlam seni 
Derdi okus EYYÜP ile, 
gözü yaşlı YAKUP ile 
Ol MUHAMMED mahbub ile 
çağırayım mevlam seni 
 
Hamd u şükrullah ile, 
vasf-ı kulhuvallah ile 
Daim zikrullah ile 
çağırayım mevlam seni 
Yunus okur diller ile, 
ol kumru bülbüller ile 
Hakkı seven kullar ile 
çağırayım mevlam seni
Yunus Emre
Mahi : Balık Ahu : Ceylan Abdal : Derviş ya hu : Allah Okus : Çok Mahbub: Sevgili 
BİR KESE ALTIN

Süfyân-ı Sevrî hazretleri son anlarını yaşıyordu. Yastığının altından bir kese çıkardı. İçinde altınlar vardı. Yanındaki dostlarına, 'Bunu sadâka olarak dağıtın' buyurdu.
Dostları bu hâli hayretle karşıladılar ve:
"Allah Allah! Süfyân-ı Sevrî dünya malına ehemmiyet vermez, yanında dünyalık bulundurmazdı. Bu kadar parayı saklamanın sebebi ne ola ki?" diye birbirlerine sordular.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri onların şaşkınlığını görünce, durumu şöyle izah etti:
- Bu para ile, ben, dinimi korudum. Şeytanımı ve nefsimi susturdum. Nefis ve şeytan ne zaman bana,'Giyecek bir şeyin yok. Bunlar için dünyaya çalış, dünyalık kazan diye vesvese vermeye çalışsalar onlara bu altınları gösterir, başımdan kovardım, Bu altınları onlara karşı silah olarak kullanırdım.'
Altınlar dağıtıldıktan sonra, Süfyân-ı Sevrî hazretleri de vefat etti.