Malazgirt Savaşı’ndan kısa bir süre sonra yöremiz Danişmentliler tarafından yönetilmeye başlanmış. Bu süreç içinde belirgin olarak ilk önceleri, Osmanpaşa Beldesi’ne yerleşen, Ahmet Yesevi halifelerinden Emirçin-i Veli(Emirce Sultan)  tekke ve zaviyesini kurmak suretiyle Yesevilik, Ahilik, ve Hacı Bektaş Veli ile çevreyi işgal eden putperest Moğol Cungar oymağına karşı direnç göstermişler.
Bilhassa Hacı Bektaş-ı Veli ve Moğollar arasında sıkı bir ilişki kurulmuş, yılda iki kere Moğol beyleri, eşrafı yaylalara çıkmadan ve kışlaklara dönmeden önce, Hacı Bektaş tekkesine giderlerdi. Moğollar, İslam’a döndükleri halde eski dinsel pratiklerini ve inançlarını sürdürmekte idi. Hacı Bektaş, Moğolların putlarını kırmaları için dervişlerinden Huvva Ata’yı içlerine gönderdi. Ayrıca Hacı Bektaş-ı Veli’nin Akdağ yaylalarından Sulucakarahöyük’e dönerken Yenifakılı’ya(Karafakılı) uğradığı, Dağlıoğlu ailesine konuk olduğuna da değinilir.
Böylelikle Bektaşilik, Yesevilik ve Ahilik’in verdiği dayanışma gücüyle katı ve acımasız Moğol oymaklarına karşı Türkmenleri koruyup-kollamışlardır.
Eğitim-öğretim alanında da ilk medresenin Akdağmadeni Muşallim Kale’de(Karahisar-ı Behramşah) Vezir Celaleddin Karatay’ın kardeşi tarafından(Kemalettin Rumtaş olsa gerek, 1250’li yıllarda) kurulduğu anlaşılmaktadır ki ilimizde, eğitim-öğretimin başlangıcı anılan medreseye dayandırılabilinir.
Çapanoğlu Ahmet Paşa, şehrimizi kurarken lise seviyesinde eğitim-öğretim veren, Eser İşhanı’nın yerinde iken yanan 19 odalı, mescitli, dershaneli ve kütüphaneli ilim-irfan yuvası Demirli Medrese ile başlamış.
Aynı yıllarda kurulduğunu tahmin ettiğimiz Köseyusuflu Medresesi ise, cami çevresine dizili, 48 dershaneli, gündüz yazılıp-gece okunan ve bağışlarla zenginleşen kargir kütüphanesindeki kitaplarla o günün ortamında, yalnız Yozgat’ın değil İç Anadolu’nun İlahiyat Fakültesi niteliğini kazandığından, yeni atanan mutasarrıflar, şehre gelmezden önce medreseye uğrayıp, Şeyhülislam’ın selamını müderrise sunduktan sonra göreve başlarlarmış.
Nam salmış devlet adamı ve şair Bozoklu Akif Paşa, Şair Fenni, Hacı Ahmet Yesari, Müderris Divanlıoğlu Ali Efendi,  Cumhuriyet’in ilk belediye başkanı 1877 doğumlu (Lakabı Paşa, Celal Bayar ile İş Bankası’nı kuranlardan Müderris Pehlivanlıoğlu Şemsettin Efendi’den icazet almış.) Akif Bey gibi nice değerler yetiştirmiş, bu nedenle yükseköğrenimin başlangıcını da Köseyusuflu Medresesi’ne dayandırabiliriz.
Şehrimizde ilk mektep, Çapanoğlu Süleyman Bey tarafından, Çapanoğlu Camisi’nin güneyine(H.1208,M.1793)de Sıbyan Mektebi olarak yaptırılmış, mektepte uzun süre Çiçekdağ’ın Safalı Köyü’nden Gevrekzade Mehmet Efendi ve oğlu Mehmet Nuri Efendi müderrislik yaptıklarından “Gevreğin mektebi” olarak anılırdı.
Bilahare Akif Baysal’a satıldığından fırın olarak kullanıldı ve 1970’li yıllarda caminin etrafı açılırken yıktırıldı.
Merhum lise biyoloji öğretmeni, Fazlı Bilecen’in, ilköğretimini gevreğin mektebinde yaptığı bilinir.
İlk önce Ankara vilayetine açılması kararlaştırılan Rüştiye de, Ankara yerine 1855 yılında Yozgat’a kaydırılmış. Rüştiye’yi takiben 1885 yılında idadi, 1912 yılında Üsküp’ün işgali üzerine ders araç ve gereçleri, öğrenci öğretmenleriyle, sultaninin Yozgat’a nakliyle inşaatı yeni tamamlanmış bulunan tarihi lise binasında Anadolu’nun beşinci sultanisi açılmış. 
Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği bütçe yetersizliğinden dolayı kapanan sultani, 11 Eylül 1933’de lise olarak açıldığında Amasya, Çankırı, Çorum, Kırşehir, Tokat illerine de hitap ettiği ve yatılı olduğundan, yurdun her yanından gelen öğrencileri eğittiğinden ülke genelinde birçok ilim adamı ve bürokratın yetişmesine vesile olmuştur.
Üniversiteye Bozok adının verilmesinden dolayı, Bozok adının menşeine gelince, Oğuz geleneğinde boylar, oymaklar ve obalar dağ, yayla ve kenarına kondukları akarsulara mühürlerini basmak istercesine kendi boy ve oymak adlarını vermişlerdir. Yazır Dağı, Koyunlu Yusufözü, Bozok Yaylası anılan boy ve oymakların adlarını taşır. Tapu kayıtlarında belirtilen üniversite kampüsünün bulunduğu Armağan mevkiine de Armağan obasının yerleşmesinden dolayı, ‘Armağan mevkii’ denilmesinde de şüphe yoktur.
Yaşadığımız ile Bozok Yaylası’ndan dolayı Bozok adının verilmesi ne kadar isabetli olduysa da değiştirilmesi de o kadar üzücü olmuştur. Üniversite kurulup Bozok adının verilmesine gösterilen vefadan dolayı atalarımızın ruhları şad olmuştur diyebiliriz. Allah, emeği geçenlerden razı olsun.