TOPLUMLAR, kendi yaşam koşullarını bir başka deyişle uygarlıklarını, muhafaza ettikleri ve ortaya koydukları belge, anı ve görsel değerleri ile gelecek kuşaklara aktarırlar. Üzerinde yaşadığımız toprakları atalarımız bizlere canları ve kanları pahasına miras bırakmıştır. Bizlerin de hem bu aziz toprakları bize miras bırakanların destansı yaşamını hem de bugünkü tarihimizde ve yaşamımızda deneyimlediklerimizden gelecek kuşakların da fayda sağlayabilmesi amacıyla aktarma görevimiz olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Tarih, sadece devlet arşivlerinde aranmamalıdır. Anıların, gerçek tarihin temelini oluşturacağına inanarak, dedem Abdulkadir Bey’e ait bildiklerimi ve onu tanıyanlardan duyduklarımı, devlet arşivlerindeki belgelerle doğrulatarak Birinci Dünya Savaşı Romanya/Dobruca Cephesi, Kafkas ve İstiklal Savaşı anılarını düzenlemek için uğraştım. Savaşın ve savaş sonrası yaşananların, bu mücadeleyi bire bir yaşayan insanları ve onların ailelerini nasıl yorgun düşürdüğünü; yoksulluğun, tükenmişliğin ve yok oluşun kıyısında nasıl yaşam mücadelesi verdiklerini gözler önüne sermeye çalıştım. Türk insanının vatanı için nasıl fedakârlıklarda bulunduğuna ve bulunabileceğine tanık olarak bu anı kitabının örnek gösterilmesini istedim.
Bu kitabın düzenlenmesinin bir amacı da Bozalizade Abdulkadir Bey ve onun gibi kahramanları unutturmamak ayrıca savaşların ve kayıpların, sadece savaşan kuşakları değil gelecek kuşakları da nasıl zor duruma bıraktığı hususunda ders alınmasını sağlamaktır.
Yoğun emek harcayarak ve uzun bir yol giderek ortaya koyabildiğim bu eserin, Bozalizadeler ailesi tarihinin aydınlatılması kadar, ülkemizin bağımsızlığı ve egemenliğinin nasıl bir ölüm kalım savaşı verilerek kazanıldığı gerçeğini anlatması bakımından önemli bir kaynak kitap niteliği taşıdığını düşünüyorum.
Anıları düzenlenen Mülazım Sani Abdulkadir Bey, Bozok ve çevresinde Bozalizadeler lakabı ile tanınan varlıklı bir ailenin oğludur. 1894 yılında Bozok’ta (Şimdiki Yozgat) doğmuştur. Renkli çekimlerin henüz olmadığı bir dönemden bahsettiğimiz için mevcuttaki üç fotoğrafı da siyah beyazdır. Okuyucunun, gözünde Abdulkadir Bey’i canlandırmasına yardımcı olmak amacıyla onun fiziksel görüntüsünü burada kısaca belirtmiş olayım: Uzun boylu ve yakışıklı bir beyefendidir; beyaz tenli ve yeşil gözlüdür. Çocukluğu Bozok’un Taşköprü (Yenicami) Mahallesi’ndeki Bozalizadeler Konağı ile hasat zamanlarında Karakaya köyünde geçmiştir. Gözünü budaktan sakınmayan çetin bir savaşçı, yaman bir kavga adamı olan Abdulkadir Bey’in atlara ve musikiye merakı vardır.
1915 yılında Çapanoğlu Ahmet Bey’in kızı Züleyha Hanım ile evlenen Abdulkadir Bey, 10 Ocak 1916 tarihinde yedek subay zabit vekili olarak orduya katılmıştır. O sıralarda Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve hamile olan eşini bırakarak savaşa katılmak üzere Romanya/Dobruca’ya gitmiş ve harekâtlarda yerini almıştır. Buradaki harekâtlarda büyük fedakârlık ve kahramanlık göstermiştir.
Bu fedakârlık ve kahramanlıklardan dolayı kendisi “Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası” ile taltif edilmiştir. Bu husus 19 Mart 1917 tarihinde kendisine İrade-i Seniyye-i Şerefsudur (padişah fermanı) ile buyurulmuştur. Ayrıca 01 Haziran 1917 tarihinde “Mülazım-ı Sani” rütbesine terfi ettirilmiştir.
7 Mayıs 1918 tarihinde Romanya ile “Bükreş Antlaşması”nın imzalanması üzerine Osmanlı ordusu Galiçya ve Dobruca’dan birliklerini çekmek durumunda kalmıştır. 1918 yılı başlarında Azerbaycan Türklerinin Rus ve Ermeni baskılarından kurtulmak için Osmanlıdan yardım istemesi üzerine Abdulkadir Bey’in birliği Kafkas Cephesi’ne yönlendirilmiştir.
Abdulkadir Bey, Haziran 1918’de Köstence’den Kafkas Cephesi’ne gitmek üzere Batum’a birliği ile beraber vapurla hareket etmiş ve burada, Kafkas İslam Ordusuna katılmıştır. Şimali, Dağıstan ve Azerbaycan harekâtlarında üstün fedakârlıklar göstermiştir.
Ocak 1919’da Bozok’a (Yozgat) dönmüş ve Kuvayımilliye saflarına katılmıştır. Bozok’ta Mustafa Kemal’e ilk inanlardan olmuştur. Çapanoğlu Olayları öncesinde bu harekâtların meydana gelmemesi için çaba sarf etmiştir.
5 Nisan 1921’de Bozok’ta şubesinden sevk ile fırka olarak İstiklal Savaşı’nda vazifeye başlamıştır. 29 Ağustos 1921 Sakarya Savaşı’nda Horhor’un güney sırtlarında gerçekleşen muharebede göğsüne çarpan bir top mermisi ile 27 yaşında şehit olmuştur.
Geride yaşlı bir annesi, çok sevdiği karısı ve iki evladı kalmıştır.
Yukarıda yazılan biyografik verilere ulaşmak kolay olmamıştır. Bu verilerin araştırılması ve yazımı çok uzun sürdü. Ancak bir o kadar da heyecanlıydı. Pek çok akrabam ve dostumla sohbetlerim oldu. Sabırla beni dinlediler. Dinlemekle kalmadılar, kitabın daha iyi olması için değerli zamanlarını ayırdılar. Umarım Abdulkadir Bey’in hayatı bir romana konu olur ve de uzun uğraşılar sonucu ulaştığım biyografik veriler, bu türe meraklı yazarlara yol gösterir.
Elbette düzenlenen bu biyografik kitapta Bozalizade Mülazım Sani Abdulkadir Bey hakkında bilmek ve ulaşmak istediğimiz bilgilerin tamamına maalesef ulaşamadık, bu sebeple bilgiler tam değil, eksiktir. Ulaşabildiğim kaynaklara ve yakın çevreden edinebildiğim bazı bilgilere dayalıdır.
Yeni bilgi ve belgelere ulaştığımda kitabın 2. Baskısında yer vereceğim.
Umarım başarılı olmuşumdur.