Üniversiteler bulundukları şehri ve yöreyi dönüştüren öncü kurumlardır. Bu bütün dünyada böyledir. Türkiye’de de üniversiteler bulundukları şehre etki etmektedir. Öyle ki gelişmişliği kısmen daha önde olan şehirlerin genellikle daha önceki yıllarda üniversitesi olan iller olduğunu görürüz. Bununla beraber, üniversitelerin en son açıldığı illerde bu olumlu etki daha yavaş gözükmektedir. Hatta üniversitelerin kendi kurumsal gelişimlerinin bulunduğu şehrin potansiyeline bağlılığı da iyiden iyiye kendisini göstermektedir. Farklı vesilelerle gittiğim şehirlerde ve üniversitelerde gözlemlediğim bir gerçek, bu karşılıklı bağlılığın hemen hemen her yerde sohbet konusu oluşudur. Bu konu sohbetlerde mutlaka gündeme gelmektedir. Bu da doğaldır. Bitlis Eren Üniversitesi de şehre ve çevresine etkisini farklı şekillerde gösteren bir üniversitedir. Bunda üniversitenin desteklenmesinde önemli bir misyon edinmiş olanların, yöneticilerin ve mensuplarının katkısının olduğu gibi bunların kıymetinin biliniyor olmasının etkisinin de büyük olduğuna inanıyorum. Bitlis; doğal güzellikleri, tarihî zenginlikleri ve mikro klima özellikleri ile yer altı zenginlikleri bol olan bir coğrafyada yerleşik şehrimizdir. Tarihî kale yapıları ve dinî eserleriyle dikkat çeken şehrin, görülmeye değer ve akademik çalışmalar yapılmaya namzet detaylara sahip olduğu gözlenmektedir. Tatvan Kalesi, Ahlat Kalesi, Adilcevaz Kalesi ve Bitlis Kalesi tipik örneklerdendir. Camiler, medreseler, köprüler, hanlar, müze ve ören yerleri ilgiyle ziyaret edilecek niteliktedir. Bitlis; 5.000 yılı aşan hatta 7.000 yıllık tarihî geçmişi ve çağlar öncesine uzanan birikimiyle bağrında kim bilir, gün yüzüne çıkartılmayı bekleyen ne güzellikler barındırıyor ve nitelikli arkeolojik çalışmaların yapılmasını bekliyor. Van Gölü’nün batı kıyılarının güzellikleri bu ilin sınırları içerisindedir. Süphan Dağı ve Nemrut Dağı doğal güzellikleriyle yörenin çekiciliğini artıran iki özel noktadır. Ayrıca dağlarda, ileri teknolojik ürünler için değerlendirilmeyi bekleyen obsidyen de (doğal cam yatakları) bulunmaktadır. Dağlar ve platolar bakımından sahip olduğu potansiyeli itibarıyla Bitlis, hayvancılığa oldukça elverişlidir. Şehir içinde dahi dolaştığınızda koyunların yer aldığı yapılara az da olsa rastlamak mümkündür. Sert bir karasal iklime sahip olması sebebiyle de kış mevsimi zorluklara dolu geçmektedir. Bazı yerlerde kışın hayat durma noktasına gelir. Bitlis’in Rahva Bölgesi’nde metrelerce kar yağdığı için tren yolu üzerinde “kar tünelleri” yer almaktadır. Sivil toplum kuruluşları ile üniversitenin bir araya geldiği “Kar Şenliği Festivali” etkinlikleri dahi düzenleniyor. Rahva; Van Gölü-Muş-Bitlis üçgeninin ortasında, farklı yönlerden gelen önemli kara yolu güzergâhlarının birleştiği kavşaktaki konumuyla ve rakımı Bitlis şehir merkezinden 455 metre daha yüksekte 2.000 metreyi geçen eşsiz manzaralarıyla insana doyumsuzluk hissi veren bir yayladır. Üniversite yerleşkesi de Bitlis-Tatvan yolu üzerinde Rahva Bölgesi’nin başladığı düzlüğün Bitlis yönündeki kısmına kurulmuştur. Her biri ayrı güzellikteki altı ilçesi; Adilcevaz, Ahlat, Güroymak, Hizan, Mutki, Tatvan ile merkeze bağlı köy ve bucakları Bitlis’in sosyokültürel zenginliğine ve ekonomik hayatına her geçen gün daha fazla katkı verebilecek nitelik ve güzelliktedir. Elbette bütün güzellikleri gidip yerinde görme imkânımız olmuyor. Fakat görebildiğimiz güzellikler de hep daha fazlasını görme isteği uyandırıyor. Böylesine güzel bir coğrafyanın üniversiteden beklentileri de çok fazladır. Ele alınmayı bekleyen pek çok konusu vardır. Bu ise emek ve vizyon gerektirir. Bitlis Eren Üniversitesi Yayınları arasında çıkan eserler bölgeye odaklanmaya çalışıldığı izlenimi veriyor. Üniversitenin Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru ile dönemin Rektör Yardımcısı ve Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ercan Aksoy’un editörlüğünde hazırlanan “Uluslararası Ahlat-Avrasya Bilim, Kültür ve Sanat Sempozyumu” bildirileri 2014 ve 2015 yılları için sanıyorum iyi bir başlangıç olsa gerek. Yine üniversite yayınları arasında çıkan ve Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz’ın hazırladığı “Gobustan'ın Gizemi (Kıpçaklar'a Giden Yol)” isimli eser de önemli bir kaynak niteliğindedir. Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ), 5662 sayılı Kanun ile 28 Mayıs 2007 tarihinde kurulan 17 üniversiteden biridir. Yürütmekte olduğu YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine 2018 yılında atanmadan önce, kuruluşundan 2017’ye kadar BEÜ’de 10 yıl Rektörlük yapan Prof. Dr. Mahmut Doğru, burada pek çok ilke öncülük etmiştir. Hem fiziki yapılaşması hem de normatif olarak üniversitede akademik geleneğin yerleşik hâle getirilmesi için Ar-Ge faaliyetlerini de başlatmış ve yoğun çaba sergilemiştir. TÜBİTAK-2237 “Proje Eğitimi Etkinliklerini Destekleme Programı” kapsamında 3 kez gitme fırsatım oldu. Bunlardan ilk ikisi Prof. Dr. Mahmut Doğru’nun koordinatörlüğünde 30 Haziran-06 Temmuz 2013 tarihlerinde Ahlat’ta düzenlenen “Bilimsel Araştırma Projesi Hazırlama ve Uygulama Eğitimi” ve 23-25 Haziran 2014 tarihlerinde Tatvan’da düzenlenen “Mühendislik Bilimlerinde Araştırma Projesi Geliştirme ve Gerçekleştirme Eğitimi” etkinlikleriydi. Üçüncüsü ise BEÜ Proje Destek Ofisi Koordinatörlüğü tarafından organize edilen ve 17-19 Kasım 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen "Fen ve Mühendislik Bilimleri ile Sosyal Bilimler Alanlarında Proje Yazma Eğitimi" etkinliğiydi. Kampüste gerçekleştirildi. Üniversite yönetiminin programa ilgisi ve duyarlılığı yüksekti. BEÜ'de görev yapan akademisyenlerin yanı sıra farklı üniversitelerden de katılımcıların iştirakine açık olan programlar; özelde bölgeye, genel anlamda da hem ülkemiz hem de dünya bilimine katkı sağlayacak düzeydedir. Bilimsel bilgi üretmek, çoğaltmak ve onu yaymak için üniversitelerin yapacağı araştırmalara kaynak temin etmesi lazım. Bunu sağlayabilmek için yapacakları başvurularda da nasıl bir planlama yapılması gerektiğinin ve proje tasarımlarında içeriğe konması gereken unsurların iyi bilinmesi lazım. Bu da deneyimli kişilerin katkılarına bağlıdır. BEÜ Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş da programa özel ilgi gösterdi. Kendisi, fen ve sosyal bilimler alanında yapılan çalışmaların geliştirilmesi bakımından proje eğitimi etkinliklerinin önemli rol oynadığını belirtti. Temel ve uygulamalı bilimlerin bölge için ne derece önemli olduğunun bilincinde olan Rektör, toplumla iletişiminde de başarılı olduğu izlenimini verdi. Bu sevindiriciydi. Güzel çalışmaların çoğaltılmasına Prof. Dr. Necmettin Elmastaş’ın ciddi katkılarının olacağını düşünüyorum. Etkinlikte BEÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı ve İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Çoban da eğitmen olarak yer almıştı. Kendisi ile kısa görüşmelerimde üniversite hakkında verdiği bilgilerden, çevreye yönelik yapılabilecek çalışmaların hâlen çok fazla olduğunu ve üniversiteye büyük sorumluluk düştüğünü kendimce bir kez daha teyit ettim. Ar-Ge anlayışının ve ticarileştirilebilir ürünlerin elde edilmesinin ülke için öncelikli ve önemli bir konu olduğu açıktır. Bunun için kurumların buna uygun bir altyapısının olmasının gerekliliği ve her şeyden önce bunun bir zihniyet meselesi olduğu da açıktır. Ülkedeki üniversitelerin bütün mensuplarını topyekûn harekete geçirecek stratejilere ihtiyaç vardır. Bu konunun üzerinde fazlaca kafa yorulması gerekir. BEÜ isminde yer alan “Eren”, Eren Holding Anonim Şirketinden gelmektedir. Üniversitenin hemen her ihtiyacına kaktı vermeye çalışan bir kuruluş. Kaldığımız kampüsteki BEÜ Yahya Eren Konukevi, standardı yüksek bir tesisti. Pek çok yapı gibi bu tesis de bu şirketin hayırsever sahipleri tarafından yaptırılmış. Kurulduğu 1969 yılından bu yana pek çok sektörde Türkiye'nin öncü firmaları arasında yer almıştır. Gerek kuruluşun ve gerekse sahiplerinin memleketleri olan Bitlis’e dönük katkıları kayda değer düzeydedir. Ekonomist, iş adamı ve hâlen Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Ahmet Eren, ilk ve orta öğrenimini tamamladığı memleketi Bitlis’te pek çok sosyal sorumluluk ve eğitime destek faaliyetlerine katkı veriyor. Kendisi kamu deneyiminin yanı sıra ABD’de ekonomi dalında yüksek lisans derecesine de sahip olan vizyonist bir birikim ve bölge için önemli bir değerdir. Bitlis’te oluşturdukları “Eren Eğitim Vadisi” ile pek çok şık ve nezih okulu üniversite yerleşkesi tarafına taşımışlar. Öyle gözüküyor ki; yeni yerleşim alanları çoğalacak ve zamanla şehir bulunduğu konumdan da taşınacaktır. Bütün tarihî ve doğal güzellikleriyle korunan ve özlenen o eski Bitlis, gidip görülmemesinin bir eksiklik olacağı yer hâline gelecektir. Bu rahatlıkla görülüyor. Bitlis ve Tatvan birbirlerine yaklaşıyor. Yakın gelecekte daha farklı bir yer olacaktır. Şunu rahatlıkla söylemek mümkün ki; Bitlis şehri üniversitesini benimsemiş, üniversite de şehrini ve yöresini benimsemiş. Bu benimseyişte şehrin ileri gelenleri ve iş adamları da adeta yüreğini ortaya koymuş gibi. Daha ne olsun ki…