KARGA Köyü’nde  güller  hep  sarı  açtı. Bahar  ayları olmasına  rağmen  Kıştan  kalan  karlar  tepelerde  göze çarpıyor  ve  coşkun  akan  sular  çığıldaşarak  akıyor.
Sırtına yüklediği  gamı- kederi  uzaklara,  ta  uzaklara  götürüyordu. Köy  muhtarı,  Salih’in  yanına  geldi.
-Salih, beni  iyi  dinle. Ben  ve  Karga  köy’ü  halkı  seni  çok seviyoruz.  Sen de  bizleri  seversin  bunu  biliyoruz.  Senin  acın bizim  acımız.  Küçük çocuğunun  kaçırılmasından dolayı hanımın o yavrucağın hasretine dayanamayıp vefat etti ne yapalım kader,  Onun  için  bizler  düşündük  bir  karara  vardık. Seni  evlendireceğiz.  Sana  yeniden  bir  yuva  kuracağız  ve senin  yine  çocukların  olacak. Evinin  gene bir  hanımı  olacak.  Sende bilirsin  ki,  zaman  her  şeye  ilaçtır.Göreceksin, her  şey yoluna  girecek,  acıların  unutulup  gitmez  ama  bir  nebzede  olsun  dinecek,  dedi.
***
“İslam dini evlilik ve aile hayatına ziyade ehemmiyet vermiştir. İslam da Aile hayatının meşru olmasının tek yoluda nikah ve şer'i ölçülerle evlenmektir gerek.
İslam dini Kuranı kerim ve gerekse Hadisi şeriflerle bekarları evliliğe teşvik etmiştir .
Kur'an-ı Kerimde Rabbimiz buyuruyor ki:
“İçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin.
Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir.” (Nur suresi, 32. ayet)
***
Salih,  soluk  benizle  ve  yaşlı  gözlerle   yorgun  bakışlar arasında  titrek  ses  çıkartarak;
-Muhtar  emmi…  siz  bilirsiniz,  dedi.
Muhtar  ses  tonunu  biraz  yükseltti.
-Kaldır  başını  yüzüme  bak.  Senden  beklediğimiz  eski Salih  ol,  en  azından  olmaya  çalış. Bak  bahar  ayları  yaz  aylarıyla  nişanlandı.  Güller yeniden  açtı, koyunlar  kuzuladı  sen   gene  kuzularla  konuş, çiçekleri  gene  koparmadan  yanlarına  uzan,  onları  sev  ve onlara  şu  gıcık  sesinle  türküler  söyle,  dedi.
Gıcıklık  Salih’in  hoşuna  gitti  ve  az da  olsa  yüzünde güller  açtı.
Muhtar:
-Kalk  hadi, bak  evinin  damında  Saksağan  kuşu  ötüyor. Misafirin  gelecek  her  halde,  evini  barkını  temizle, dedi  ve Salih’in  yanından  ayrıldı.
Salih  ayağa  kalkarak;
-Bugün  Perşembe,  dedi.
Yeni  yıkadığı  yamalıklı pantolonu  ipten  aldı, “Kurumuş...”  diyerek. Yırtıklarını  dikti  ve  pantolonu giyerek  doğru  mezarlığa  gitti.
Hanımının  mezarının  yanına yaklaştı. Diz  çökerek  dualar  etti, gözlerinden  akan  yaşlarla ektiği  çiçekleri  suladı.   
-Akşam  ezanı  yakın... diyerek camiye  geldi.
Cami  cemaatiyle  birlikte  akşam  namazını  eda eyledi.  Namaz  çıkışında  cemaat tan  bazıları;
-Salih  bize  gidelim,  dediler.
Salih:
-Sağ  olun  işlerim  var, diyerek  davetleri  erteledi.
Huri Nene’sine  uğrayarak  elini  öptü  ve  nenesinin  ağzından süzülen  hayır  duaları  dinledi.
-Nene,  suların  az  kalmış,  yarın  uğrar  sularını doldururum, dedi.
Evine  geldi.  Komşularının  getirdiği yemeği  ısıtıp  aç  karnını  doyurdu.
-Hamd  olsun,  bu  gün de  doyduk, dedi. 
Yatsı   namazını kılıp  Ulu  Tepe’ye  kına  rengi  olan  kayanın  yanına  vardı.  Ellerini  göğe  kaldırdı:
-Ahmet’im,  Gül’üm... kokun  geliyor, nerdesin? diye kaçırılan çocuğuna  gözyaşları  arasında  dualarını  uçurtma  yaparak  gökyüzüne  yolladı. 
Yardımlaşmak bir düşkün’e!... sahiplenmek ne güzeldir.
Hele birde bu güzelliğini Rabbinle ortak yapıyorsan , gücüne güç geliyor mutluluğunu doya doya yaşıyorsun.
Ulu  tepeden  güneşin  batar. 
Eller  çekilir  görevler  biter. 
Yorgun  bedenler  uykuya  yatar. 
Akşamlar  güzeldi  benim  köyümde.
Selam ve dua’larımla.