YAKLAŞIK dokuz aydan beri yediden yetmişe tüm dünyanın yaşadığı Covid19 salgını ve ülkemizde alınan ihtiyati tedbirlere bakıldığında, açıklanan kararlara uygulanan kurallara ve yetkilere baktığımızda, millet olarak verdiğimiz mücadelenin beyhude olduğu, salgının ulusal tehdit boyutuna gelmesi oldukça düşündürücü. 

Bugün sokakta kime sorarsanız sorun, halkın tamamına yakını topyekûn kapanmaya gönüllü olduğunu görürsünüz. Kısmi yasaklarla dokuz ay gibi bir zaman tükettiğimiz halde bir arpa boyu yol alamadığımız gibi her gün daha da kötüye gittiğimiz net olarak gözükmekte.

Bilim Kurulu mu, siyaseten 
ben bilirim kurulu mu?

Bilim Kurulu tarafından alındığı söylenen tavsiye kararlarının siyasetçiler tarafından açıklanması ve ülke genelinde uygulamaya konulması, Türk halkı tarafından “Bilim Kurulu” üyelerine olan inancı kaybetmiş durumda. 

Maske, Mesafe Hijyen kurallarına dahi ceza yeme endişesiyle uymak zorunda kalan insanlar, küresel salgın gibi büyük önem arz eden konularda siyasilerin demeç vermesi, beyanlarda bulunması, bilim kurulunun hayali bir yapı, günü kurtarma siyaseti olarak algılanmakta. 

Olaylara Türkiye’den bakacak olursak, seksen üç milyon insanın hayatını ilgilendiren küresel salgın, Covid19 gibi ciddi bir tehdide karşı mücadele etmek amacıyla, ülkemiz bilim adamlarından oluşan kurul ve aldığı kararlar siyasete kurban edilmemeli, bilime gölge düşürmemeli.

Mesleki ehliyet ve liyakat gerektiren, seksen üç milyon insanın hayatını ilgilendiren “İnsan sağlığı” gibi önemli bir konuda çalışma yapan bilim adamları, alınması gereken tüm önlemler ve kararları kendi içerisinde bir sözcü belirleyerek açıklamak zorunda. Tıpkı Hakim ve Savcılar gibi davranmalı, “BİLİM” adına leke getirmemeli. 

Maske Mesafe Hijyenin dışında uzun süre maskeyle dolaşmak, çalışmak zorunda kalan insanların vücutlarında ne gibi hasarlar oluşuyor? 

Kalp krizine bağlı artan ölümlü vakaların ölüm sebebi belli mi,  uzun süreli maske kullanmakla alakası var mı? 

Bugün fark etmesek de maske takmanın ve kirli nefesimizi teneffüs etmenin gelecekte kronik astım, koah, reflü ve benzeri hastalıklara sebep olacak mı?

Nüfusun binde beşini oluşturan Yozgat gibi küçük bir şehirde taa en baştan bu güne Halk Sağlığı var, ama halkı bilinçlendiren kimse yok. Halbuki her il kendi bünyesinde bilim kurulu oluşturabilir, Halk Sağlığı ve Üniversitelerde görev yapan sağlıkçı akademisyenler, uzmanlarınca lokal tedbir çözüm önerileri sunabilir.

İnsanlar hastanelere gidemiyor, gitse de ya hastane kabul etmiyor veyahut muayene ve tedavi olamıyor. 

Covid dışı hasta olanlar, kronik rahatsızlığı bulunanlar dahi hastaneye gidemiyor, gidenler de Araştırma Hastanesi ile Şehir Hastanesi arasında git-gel yapılıyor. Araştırma Hastanesi demişken, geçenlerde önemli bir rahatsızlığı bulunan yakınımız Şehir hastanesini arıyor, telefonun ucundaki görevli; pandemi nedeniyle normal hasta kabul etmediklerini, Araştırma Hastanesine gitmelerini söylüyor. Oraya vardığımızda ise bir acı gerçekle yüzleşiyoruz! Doktor hastanın durumuna bakarak üzüntüsünü dile getiriyor, yatak ve oda sorunu olmadığını ancak o branşta hastanede ''Doktor yok'' diyor. 

İhtişamlı binalar yaptık fakat doktor yok.

Konumuza dönecek olursak eğer; Alınan önlemler her ne kadar Bilim Kurulu Kararı olarak yetkili ağızlardan açıklanıp uygulamaya konulsa da sonuca odaklı değil, günü kurtarmaya yönelik.

Sağlık çalışanlarının durumu ise içler acısı! İnsanlarımızı yaşatmak adına sığ bir alanda bir yandan yaşatma diğer yandan hayatta kalma savaşı veriyorlar, otuz kırk yılda yetişen sağlıkçı neferler bir bir ölüyorlar.

Bilim Kurulunun sesini kısarak onların adına bir takım eylem söyle ve uygulamalarda bulunsanız da,  Türk halk sizin virüse karşı ciddiyetle mücadele ettiğinize inanmıyor.