Sevgi  ney’idi?   
Yalancıktan  seni  seviyorum  diyerek  sevgisiz  eriyip  gitmek miydi?.   
Sevgi  ney’idi?  Bir  sürü  sözler  verip  tövbenden  caymak mıydı?.   
Sevgi  ney’idi?  Kaşını  gözünü  görüp  heder  olmak mıydı?. 
Yoksa , yoksa  sevgi  üzerine  kocaman  kayayı  koyarak  sonunda  ölüm de  olsa  Ehat , ehat mı  demekti?.   
Yoksa  anam  babam  sana…  feda  olsun mu  demekti?.   
Yoksa , yoksa  uykularını  bölmek  yarım  ekmeğini  bölüp  vererek  düşkünün…  elinden  tutup  yaralıya…  merhem  olmak mıydı?                                 *** 
Penceresinin…  önünde  otururken  Polis  arkadaşının  beş  yaşlarındaki  oğlu  Onur  bir  anda  belirdi , elinde  küçük  bir  çubuk  parçasıyla  sağa  sola  çizikler  çiziyordu: 
 -Selamın  Aleyküm   amca  deminden  beri  buralarda  geziyorum  oyun  oynayacak  bir  arkadaş  bulamadım  çok  canım  sıkılıyor  dedi: 
-Oğlumun  izni  bitti  bugün  onu  anasının  yanına  oradan da  Askeri  birliğine  gidecek    mutlulukla  karışık  bir  sıkıntı  bendede  var  hayır  dır  İnşallah  diyerek. 
Onur can’a  bir  minder  uzattı  evinin  yola  bakan  penceresinin  önüne  oturttu  kendiside  biraz  yaklaşarak: 
-İkimizin de  canı sıkılıyor. 
 Hadi  gel  seninle  bir  oyun  oynayalım  dedi.   
Onur  bir anda  durgun  esen  yelleri  estirerek  akmayan  Pınarların  sularını  coşturarak: 
-Ne  oyunu  oynayacağız?  amca  dedi: 
-Ellerimizde , farz   edelim  hayali…  olarak  bir  boya  kutusu  var  ve  birde  fırça.  
Bu  değişik  boyalarla  ve  fırçayla  dışarıda  gördüğümüz  her şeyi yani  her şeyleri  istediğimiz  renklerde  hayali…  olarak  boyayacağız  tamam mı?  dedi. 
Onur can  sevinç  çığlıkları  atarak: 
-Tamam  amca.  Önce  şu  yukarıdaki  evlerin  boyaları  dökülmüş  onları  boyayalım.  
Daha  sonrada  diğerlerini  yani  her şeyi , her şeyleri   boyayalım  dedi. 
Birlikte  ellerindeki  hayali  olan  fırça  ve  renkli  boyalarla  gördükleri  her şeyi  boyadılar.   
Evlerin  duvarlarını , kapıları , pencereleri , demirleri , bahçe  duvarları  ve  sokaklara  varana  kadar  her  tarafı  bir  anda  renk  cümbüşüne  döndürdüler: 
-Onur can...  Gördüğümüz  şu  mavi  gökyüzü  ve  şu  kayısı , erik , vişne  ağaçlarını  boyamayı  unuttuk  dedi. 
Onur can  biran  durakladı  alaycı  ve  değişik   tavırlarla   gülümseyerek: 
-Olur mu    amca  onları  ALLAH  zaten  boyamış  biz  o  renkleri   değiştiremeyiz ki  hem i  O’nun…  boyaları  daha  güzel.  diyerek. 
Amcasının  konuşan  dillerini  adeta  kilitledi...  
Başını  sağ tarafa  hafif  çevirerek  akan  gözyaşlarını  elleriyle  sildi  ve  ağlamaklı  ses  tonuyla: 
 -Onur can  seni  öpe  bilir miyim?  dedi. 
Ve  bir  birlerine  sarılarak  burunlarına   sevgili…  kokuları  çekiyorlardı. 
Onur can: 
-Amca  sen  ağlıyorsun.  Yoksa , yoksa  seni  üzecek  bir şey mi  yaptım?  dedi: 
-Hayır  Onur...  Hayır  Can  hayır...   
Tam  tersi  bana  küçücük  dudaklarınla,  
O’nun…  büyüklüğünü  hatırlattın  dedi. 
Selam ve dua’larımla.