Sorgun’un Büyük Köhne olarak anıldığında, yolu düşmüştü ilçemize… İlçede ilçe o zamanlar! Su çeşmelerden, kuyulardan alınır içilirdi. Yufka ekmekler tandırlıkta saçkı ateşiyle pişirilir, fırından çıkan çarşı ekmeğini de memurlar alırdı. Çarşı ekmeği yemek bir ayrıcalıktı o tarihlerde…
Yollar patika olup, kara yel esince, kol kola girerler kasabayı toza boğarlardı. Göstermelik babından Arnavut kaldırım taşları sicim gibi yağan yağmurlarda, hiçbir işe yaramaz, çamur neredeyse ayakkabı pençesi sökerdi. Çamur bazı zamanlarda da, ayakkabıyı ayaktan alır, insanı cıscıvlak ortada bırakırdı. Hülasa yaman olurdu, yağmuru çamuru…. Kar-ı boranına gelince; heyt ki, hey… Kimi ister davulla, istemezsen zurnayla duyur… Pencereden kar geliyor türküsü boşuna mı söylenmiş? Kar kimi pencereyi kimi zamanda kapıları zapt ederdi… Kapılar zorlukla açılır, caddeye, sokağa tünel vari açılımla kavuşulurdu… Tipisine gelince, eşek üstünden adam düşürür boyutta olurdu. Perşembe pazarına gelen köylük takımının bıyıkları, kaşları beyaza keserdi. Yollar aşılmaz olur, boran hayatı cehenneme çevirirdi. Ayaklarda cıslavat veya soğukkuyu lastiklerin ne feri olacak ki, başparmaklar uyuşur, fakirliğin gözü kör olsun bedduaları dört biryanda dinleyici bulurdu… Her ne kadar sorgun ova üstünde ise de, Bozok Yaylası’nın hırçınlığını hep böğründe yaşamıştır. Ama ne yaşamak, kışın zemherinin ayazı yazın sıcağı insanı kavruk sınıfına sokardı… Sınıf deyince gelelim bilge öğretmenimiz Sayın Muhsin Şener’e… sınıf duvarlarının dili olsa da konuşsa… Ne der, ne eylerdi acaba?
***
Bilgedir, okumaya, yazmaya doyamaz, dosttur arkadaştır candır.
Entelektüel, dibine ışık veren aydındır. Eğilmez, bükülmez eyvallahsızdır.
Atatürk sevdalısı, vatan aşığıdır.
Saygıda yüce, sevgide seldir.
Haksızlıklarda isyankâr, ben deyim,
Yörük Ali Efe, siz deyin Köroğlu.
Doğrunun yanında, eğrinin karşısında,
Özgürlükçü, Demokrat, Cumhuriyetçidir.
***
İşte sizlere Sayın Muhsin Şener anlatımı, tanımı. Yukarıdaki, tanımın eksiği çok fazlası yoktur.
Bize öncelikle insanlık erdemi vermiştir. Âcizane, kitap, makale yazıyor isek temeldeki öğreti onundur. Ders anlatımındaki, bilgelik deryadır. Türkçe dersindeki hitaplarında,  pedegok, sosyolog, psikolok figürlerini toptan bulabilirsiniz. Bir insan bu kadar mı kendisini kaptırır, parçalanacak noktalara ulaşır? Talebelerini aydınlatmaya baş koyar?
Eh bu öğretmen Muhsin Şener’se ne yazsak az gelir.
***
Giyiminde titiz, derler ya tiril tiril, örnek olmuştur. Lacivert paltosu, kolalı gömleği Üsküdar kâtibini çatlatır. Dersem hiç abartmamış olurum. Çok iyi bir aile babası olması da biz öğrencilerine ayrı bir ışıktır, öğretidir.
***
Öğretmenimiz üretken bir yazardır. Eserleri başucu kitabıdır. Türkçenin özü dil bilgisi kavramı kitapların başyapıtıdır.
Son yazdığı ve daha önce yazmış olduğu kitaplara gelince;
-Picasso’nun Güvercini (Prospero Yayınları, 1994)
-Şiirin Diyalektiği (Suteni Yayıncılık,1996)
-Kuram Bağlamında Türk Şiiri (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
-Şiirin Tabanı (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
-Şiiri Yeniden Düşünmek Şiiri Yeniden Kurmak (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
-Bir Eğitimcinin Kırk Yılı (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
-Kişisel Tarih Tutanakları (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
***
Öğretmenimiz Sayın Muhsin Şener bu gidişle daha çok esere imza atacaktır. Her zaman coşkulu, dinamik, ayaklı kütüphane olması, en büyük tutkusudur. Ne mutlu bizlere ki, böyle bir edebiyatçının talebeleri olarak, hayat serüvenine devam ediyoruz. Onun verdiği feyzle okuyor, yazıyoruz. Yazmış olduğunuz eserlerin, bizleri yetiştirdiğin için, eline, yüreğine sağlık. Her daim eli öpülecek öğretmenim.