İSLAM toplumun huzur ve mutluluğuna büyük önem vermiş bunu gerçekleştirmek için bir takım esaslar koymuştur. Bunlardan birisi de zekattır. Zekat, dini ölçülere göre zengin olan Müslümanların yılda bir defa malının ve parasının kırkta birini fakir olan Müslümanlara vermesidir. Zekat, Kuran'ı Kerim'de namaz ile birlikte otuz yedi yerde zikredilmiştir. Zekatın üzerinde bu kadar çok durulması onun dinimizde büyük önem taşıdığını göstermektedir.
Kur’anı Kerim’de “Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için  bir hak vardır”  buyrulmaktadır.  İslam’ın toplumun sıkıntı ve dertlerini tedavi etmek,  ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere  getirdiği ibadetlerden biri olan zekat toplumu birbirine bağlayan, bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma sistemidir.
Zekât, dini ölçülere göre zengin olan Müslümanların seneden seneye malının ve parasının kırkta birini fakir olan Müslümanlara vermesidir. Zekât, Kur'an-ı Kerim'de namaz ile birlikte otuz yedi yerde geçmektedir. Zekâtın üzerinde bu kadar çok durulması onun dinimizde büyük önem taşıdığını göstermektedir.
Zekât, kalbi cimrilik hastalığından, malı fakirin hakkından temizleyen, zenginlerin de şefkat ve merhamet duygularını geliştiren bir ibadettir. Zekât sayesinde fakirlerin kalbindeki haset ve kıskançlık ortadan kalkar. Kendilerine yardım eden zenginlere karşı sevgi ve saygı meydana gelerek toplumda birlik ve kardeşlik kuvvetlenmiş olur.
İslâm Dini, toplumun dertlerini tedavi eden, ihtiyaçlarını karşılayan birçok esaslar getirmiştir. Allah'ın emri olan zekât, bir sosyal yardımlaşma sistemidir. Zekât malın büyümesini ve bereketlenmesini sağlar. Zekâtı verilen serveti, yok olmaktan, kötü insanların zararından Allah korur. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Mallarınızı zekât ile koruyunuz." 
Zekât, Müslümanlıkta samimi olup olmadığımızın bir ölçüsüdür. Zekâtını veren; Allah'a kullukta samimi olduğunu göstermiş, kendisine bu zenginliği veren Rabbine karşı teşekkür vazifesini yerine getirmiş olur. Zekâtını veren zengin, fakirlere yardım eden, yoksulların yüzünü güldüren sevimli ve faydalı insandır.           
Zekât bir köprüdür. Peygamber Efendimiz (a.s) 'Zekât, İslâm'ın köprüsüdür' buyurmuş ve sosyal hayattaki doğal farklılaşmanın, zekât gibi bir köprüyle tabiî bir çizgide birleşeceğine işaret etmiştir. Zira zekât, zengini fakirin yanına, fakiri de zenginin yanına yaklaştıran önemli bir ibadettir. Çünkü İslâm, 'Sen çalış ben yiyeyim' veya 'Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne' gibi bencil anlayışları temelinden reddetmek suretiyle toplumun alt ve üst tabakası arasında doğabilecek olumsuzlukların önünü, daha işin başındayken almakta ve üst tabakanın şefkatli tavırlarına alt tabakadan saygı ve muhabbetle mukabelenin doğabileceği zemini göstermektedir.
"Zekâtlar, Allah'tan bir farz olarak ancak yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a ısındırılacak) olanlara, (esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyen) esir ve kölelere, (borcuna karşılık malı olmayan) borçlulara, Allah yolunda olanlara, (harçlıksız kalmış) yolcuya mahsustur. Allah alîm ve hakîmdir." (Tevbe:60)
 Müslüman olmayanlara zekât verilmez. Fakat sadaka verilebilir. Zekât Müslüman fakirin hakkıdır. Zekât; cami, çeşme, yol ve köprü gibi yerlere de verilmez. Çünkü zekâtta temlik şarttır. Yani fakirin eline verilerek mülkiyetine geçirilmesi gerekir. Cami ve benzeri şeylerde ise böyle bir durum yoktur. Altın ve gümüşten, ticaret mallarından, define ve madenlerden, sağmal hayvanlardan ve toprak mahsulleri yolu ile elde edilen ürünlerden zekat verilebilir. Bunlar mal olarak doğrudan zekat niyetine verilebilirken, bunlardan elde edilen gelirler de zekat olarak verilebilir. Yani 40 koyunu olan bir kişi bunun ticaretinden kazandığı paranın kırkta birini zekat olarak verebileceği gibi bu koyunlardan birisini doğrudan zekat olarak verebilir.