Z kuşağı son zamanlarda siyasilerin dilinden düşmez oldu. Özellikle muhalefet partileri, Z kuşağı üzerine övgüler düzmekte ve umutlarını bu kuşağa bağlamaktadırlar.
Peki, Z kuşağı hangi yaş grubundan oluşmaktadır, ne gibi özellikler taşımaktadır?  
Z kuşağı, 1990’lı yılların sonundan 2010’lu yıllar başlayana dek doğan kişilerin oluşturduğu bir gençlik kuşağı olarak nitelendirilmektedir. Bu kuşak; sosyal medyayı etkin bir biçimde kullanan, bilgiye kolay ve çabuk ulaşan, sorgulayan, yetke (otorite)ye karşı çıkan, özgürlükçü yapı taşıyan özellikleriyle öne çıkmaktadır. 
Z kuşağı; özellikle sorgulayıcı oluşu, yetkeye karşı duruşu, özgürlükçü anlayışı nedeniyle 68 kuşağına benzetilmektedir. Bu benzetmenin tam olarak doğru olduğu söylenemez.
68 kuşağı, içinde yaşadığı koşullar açısından Z kuşağına göre oldukça zor ve sıkıntılı bir dönem  geçirmiştir. Baskı ve zulmün kol gezdiği, özgürlüklerin ayaklar altına alındığı, kişilerin düşüncelerinden dolayı hapislerde yattığı, hatta dar ağacında can verdiği bir ortama tanık olmuştur. Böyle bir ortamda verdikleri özgürlük uğraşısı onlar için bir onur savaşına dönüşmüştür. Kuşkusuz Z kuşağının da 68 kuşağındakilere benzer, kimi zaman daha ağır sorunları vardır. Örneğin işsizlik bunların başında gelmektedir.
Her iki kuşak da değişen koşullara karşın hak, hukuk, adalet, özgürlük gibi ortak isteklerde bulunmuştur.
İki kuşağın her yönden kıyaslanmasını uygun bulmayanlardanım. Bu nedenle kıyas konusunda ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak Z kuşağının 68 kuşağıyla çok benzer gösterilmesine de şiddetle karşıyım. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi her iki kuşağın içinde bulunduğu koşullar arasında benzerlikler olduğu gibi büyük farklılıklar da söz konusu. Ayrıca Z kuşağının olumlu yönlerinin yanı sıra eleştirilecek olumsuz yönleri de var.
Kuşkusuz Z kuşağının sorgulayıcı, özgürlükçü oluşu; hak, hukuk ve adaletten yana tavır koyuşu beğenilmeye değerdir. Ancak bu kuşağı oluşturan gençlerin tümü için aynı özellikleri taşıdıklarını söyleyemeyiz.
Z kuşağının bir bölümü, telefon ve bilgisayar bağımlısı gençlerden oluşmaktadır. Teknolojinin gençlerin dünyasında olmasına karşı değilim. Ne var ki bu bağımlılık onları ülke sorunlarından soyutlayıp aşırı bireyselleştirmiş; duyarsız, vurdumduymaz bir yapıya dönüştürmüştür. Özellikle varlıklı gençler; vur patlasın, çal oynasın anlayışına uygun bir yaşam seçmişlerdir kendilerine.
Z kuşağının bir bölümü okuma özürlüdür. Telefon, bilgisayar, sinema gibi görsel ve işitsel araçlar onları okumadan koparmıştır.  
Z kuşağının bir bölümü, içinde yaşadığı toplumun kültürüyle barışık değildir. Daha küçük yaşlardayken yabancı dilde, özellikle de İngilizce şarkılar dinlemeye ve söylemeye çalışırlar. Onların dünyasında Türk halk müziğine, Türk sanat müziğine yer yoktur. Bu tür müzikleri bayağı olarak görmektedirler.
Z kuşağının bir bölümü kural tanımazdır. Hiçbir toplumsal değeri kabul etmez. Aşırı bireyci bir tutum içinde, dilediğini yapmaktan yanadır. Varsa yoksa kendidir ön planda olan.
Z kuşağının bir bölümü toplumsal sorumluluk bilincinden yoksundur.
Z kuşağının bir bölümü her şeyi ve en iyi ben bilirim anlayışındadır. Bu durum onları eleştiriye kapalı kılmakta, dolayısıyla değişimlerini engellemektedir.
Z kuşağının bir bölümü farkına varmadan Türkçemizi öldürmektedir. Telefonla ya da sosyal medyada başkalarıyla iletişim kurarken zamandan kazanmak için sözcükleri ünlüleri (sesli harfleri) kullanmadan yazmaları [Mrb (Merhaba.), Slm (Selam.), Çktm (Çıktım.), Kib (Kendine iyi bak.)…]  güzel dilimize büyük zararlar vermektedir. Ayrıca aralarında konuşurlarken “oha, çüş” gibi sözcükleri sıkça kullanmaları da insanı rahatsız eden ayrı bir eleştiri konusudur.
Z kuşağının bazı kesimlerine ilişkin olumsuz eleştirilerim onları incitme amaçlı değildir. Bu kuşak, ülkemizin geleceği açısından çok değerlidir. Önemli olan, söz konusu kuşağı olumsuz yönlerinden kurtarıp daha duyarlı ve etkin duruma getirmek; bunu sağlayacak eğitim olanaklarına kavuşturmaktır. 
Z kuşağına derim ki, “68 kuşağını iyi inceleyin. Onların savundukları düşünceleri iyi özümseyin. Emperyalizme karşı verdikleri mücadelenin değerini bilin. Fırsat buldukça ve zaman yitirmeden onların yol göstericiliğinden yararlanın. Hak, hukuk, adalet ve özgürlük için var gücünüzle çalışın. Uygar dünyadan, çağdaş yaşamdan hiçbir zaman kopmayın. Bireyci değil, toplumcu olun. Kul hakkı yemeyin, kul hakkı yenilmesine de göz yummayın. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyenlerden olmayın. Acımasız ve kötü olanlarla amansız bir biçimde mücadele edin. İşte o zaman gözümüz arkada kalmaz.”