BUGÜN yaşadığımız “Korona virüsü” daha iyi anlamak için geçmişte yaşanan salgın hastalıklara göz atma gereği duydum. Yüz yıl öncesinde yaşananları günümüzle kıyaslamak her ne kadar doğru olmasa da o tarihlerde ne gibi önlemler alınmış, salgınla mücadele ne kadar sürmüş sizlerle paylaşmayı görev bildim.
Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı Devleti, başta kolera salgını olmak üzere pek çok bulaşıcı hastalıkla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu hastalıklar nedeniyle çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir. 1893’te ortaya çıkan kolera salgını sebebiyle İstanbul Şehremaneti tarafından hastaları tedavi ve tecrit amacıyla Cerrahpaşa semtindeki Takiyüddin Paşa Konağı satın alınarak hastane haline getirilmiştir. Bu hastane 1910 yılında Cerrahpaşa Zükûr Hastanesi adıyla erkekler için bir belediye hastanesi haline çevrilmiştir. Ayrıca sağlık personelleri de önemli sıkıntılarla karşılaşmışlardır. 
Yozgat Sancağında görülen kolera, kızıl, difteri, çiçek gibi salgın hastalıklara karşı yürütülen geniş tedbirler alınmış, özellikle halkın ortak kullanım alanları olan Kahvehane pavyon gibi yerler birçok yerleşim yerlerinde kapatılmış, Bozok Sancağı ve bölgede görevli sağlık personellerinin sıkıntılarına ve bu hastalıklarla mücadelede başarılarına rastlamaktayız. Bulaşıcı hastalıklarla ilgili birimler oluşturularak tecrit odaları düzenlenmiştir.
“Yozgad Gazetesi” tarafından da çevresel etkileşime dikkat çekilerek yetkili kişilerin tedbir almaları için öneriler sunulmuştur.
Diğer bir gerçek ise, bu salgınla mücadelenin uzun yıllar sürdüğü gerçeğidir. Hastalığın ortaya çıkmasından 18 yıl geçmesine rağmen 1911 yılında Trablus Savaşı esnasında elliden fazla İtalyan askerinin Kolera salgını sebebiyle hayatını kaybetmesi neticesinde Protestolara neden olduğu gazetelere yasımış.
18 Temmuz 1894 yılında yayın yapan HÜDAVENDİGAR GAZETESİ 1598 Sayı 3. Sayfasından duyurduğu Yozgat’ında adının yer aldığı haberde "Ankara Vilâyet-i Âliyesinden Makâm-ı Sâmî-yi Vilâyete Vârid Olan ve Derhal Bâtelgraf, Mülhakât-ı Vilâyet (vilayete bağlı yerlere) Sâir (diğe)Lâzım Gelenlere Emr ü Tebliğ Buyurulan Fi 22 Haziran Sene 310 Târih ve 249 Numerolu Tahrirâtın (yazışma) Sûretidir" Ankara vilâyetinin hâvi içinde olduğu elviyeden “livalar-sancaklar” Kayseri, Yozgad, Kırşehir sancakları, hükümfermâ “etkili” olan koleradan dolayı, bulaşık ad olunarak, Merkez Vilâyet ile mülhakâtının “bağlı yerlerin” bi-avni Teala (Allahın yardımıyla) sirâyetden (bulaşmadan) aşağı-yukarı muhâfazası'çün Sıhhiye Meclisi â'zâsından Müfettiş sa'âdetlû Vitalis Efendi hazretleriyle bilmüzâkere (müzakere edilerek) tedâbir-i muktezîye (gerekli tedbirleri) ifâsı şeref vurûd iden telgrafnâme-yi (yerine getirmeyi buyuran telgrafnameyi) sadâretpenâhide fermân buyurulub, müşârünileyhe (bahsedilen kişiye) dahî Ankara'ya gelerek keyfiyet, vaz'-ı mevkî-i müzâkere idildikde, (müzakere mevkii konulunca) Sivas'dan beri cereyân iden Kızılırmak'ın güzergâhına müsâdif bulaşık ad olunan mezkûr Kayseri, Kırşehri, Yozgad sancakları ahâlisinin mahall-i mürûr-u ubûrları (gelii-gidişleri) Kırşehri üzerinde vâki' üç köprü ile on üç geçid mahallerinden ibâret olub, zâten bunlardan Çaşnigir ve Kal'ecik köprülerinde birer tehaffuzhâne te'sis (karantina evi) olunduğu gibi, Kırşehiri'nin Toklukeman karyesinde dahî bir tehaffuzhânenin teşkîli tensîb (uygun bılunmuş) ve etibba ve ecza ve edevât-ı tıbbiye ve (doktor, ilaç ve sağlık malzemeleri) tebhiriye (buhar ile sterilizasyon. Etüv) tehaffuzhânelere tesrib idilmesiyle me'mûrları da ikmâl olunmuş ve sâlifü’z-zikr (yukaroda bahsedilen) olan iki geçid mahallerinin îcâb iden nukâtına muvakkaten (gerekli noktalarda geçici olarak) tahrîr olunan efrâd-ı zabtiyeden mikdâr-ı kâfîsinin sevki (yazılı zaptiyeden yerli miktarının sevki) karârlaşdırılmış ve Ankara vilâyeti ile Konya vilâyet celîlesi arasından ** uğramadığı yerlerden karantina usûlüne ri'âyet etmeksizin bu havâliye ve Dersaadet (istanbul) ve mahall-i sâireye (diğer yerlere) gitmek isteyenlerin men'i zımnında (yasaklanması noktasında), Kesik Abbas Bey, Şedid Höyügü, Sofular, Kara Hamzalı, Hacılar, Altılar, Yaraşlı, Yalnız Ayak, Günek(?) Köyü karyelerinde, yine bu vecihle zabtiyelerden noktalar konulmasıyla, emr-i muhâfazanın (koruma işinin) Bâlâ ve Haymana kazaları kâimmakamlarına sûret-i mahsûsada iş'ar ve ihtârı (özellikle bilfirme ve ihtar etme) ve Konya vilâyet-i celîlesinin mevkî-i sâiresinden bulaşık yerler efrâdının, men'-i mürûru (bulaşık yerler insanlarının gelmelerini engellenmesi) esbâbının istikmâli (sebeplerinin tamamlanması), mahallîne âid bulunduğundan, keyfiyetin vilâyet-i müşârünileyhâya izbârı (yazılması) münâsib görünmüş ve tedâbir-i mebsûte (basit tedbirlerle), illet-i mezkûrenin (bahsedilen hastalığın) bulaşık mahallerden hârice tecâvüz idememesi içün (bulaştığı yerlerden dışarıya yayılmaması için) derece-i kifâyede ad idilerek, (yeterli sayılarak) devâmına dikkat i'tinâ edilmesi ve karantina ve noktalardan pratikasız (izin belgesiz) bir ferd selıverilmemesi ve hangi nokta ve karantinadan bir şahsın firârı vûku' bulur ise, o mahal me'mûrlarıyla ettıbası (o bölge memur ve doktorları) hakkında mu'âmele-yi kânûniye icrâ kılınması (yasal işlem) husûsâtının mahalleri mutasarrıf ve kâimmakamlarına sûret-i mahsûsada (özellikle) bildirilmesi taht-ı karâra alınarak iktizâsı îkâ idilmiş olduğundan (karar verilerek gereği yapılmiş) ve mâr-ül (?) beyân tehaffüzhânelerde alelusûl karantinaya girüb de tebhîrât ve tathîrât-ı (buharla sterilizasyon ve temizleme) muktezîye (gerekli) icrâ edilmeksizin geçenler olur ve Eskişehir ve İzmid cihetlerindeki derbend ve geçid mahallerine, velhâsıl herhangi yerde tutulur ise yedlerindeki mürûr tezkereleri (ellerindeki geçiş belgesi) muâyene etdirilerek, o makûlelerin gerüye red ve iâdeleri emr-i sâmi-yi icâb-ı celîlinden bulunmuş idügünden, (padişahımızın emri gereği olduğundan) mukerrerâtı ma'lûm olmak ve ahâliye i'lânıçün lâzım gelenlere emr buyurulmak üzere arz-ı keyfiyete müsâra'ât kılındı (böyle bir duruma teşebbüs edildi) olbabda. 22 Zilhicce 327 - Kânûn-u Evvel 11 326 Aralık 1910 Yozgat Gazetesi Sayı 44 Sayfa 2

YOZGAD GAZETESİ 
İDAREHANESİNE

“Kolera hastalığı her tarafımızı ihâta etdi. (Etrafımıza kol attı) Makâmât-ı Âliyeden (yüksek makamlardan) bulaşık mahallerden vurûd eden(gelen) arabacı ve merkebci ve sâir yolcuların men'-i duhûlü esbâbının istikmâli emr olunmuşken (giriş sebeplerinin engellenmesi) her ne sebebe mebnî ise kazamızca verilen emirlerin te'sîrsiz bırakılarak ahkâmının icrâ edilmemesini nazar-ı tessüfle görüyoruz. Mezkûr emirnâmeler belediyemize havâle edildikden sonra belediyenin çivilerinde icrâ-yı nüfûz etmekden ma'âda birşeye yaramıyor. Bu husûsda idârenizin nazar-ı dikkatini celbe mecbûr oldum. Memleketimizin en mühim iskelesi Samsun'dur. Gemerek merkebcileri de senenin bütün günlerini Samsun'a gidib gelmekle imrâr (uğramak) eymekdedirler.''
1911 yılı Kasım ayında yayınlanan Yozgat Gazetesi 93. Sayısı 4 sahifesinden verdiği diğer bir haberde ise;
“Trablus önündeki Hamidiye istihkâmları istirdâd edilmişdirn (geri almıştır.) Pek çok olan bu istihkâmlardan topcularmız şehir dâhilini dövebiliyorlar. İtalyan askeri arasında günde elli kolera vuku'âtı vardır. Trablus'daki ecnebî muhâbirler İtalyan vahşâlarını General Kaneva'yı protesto, muhâbirlik kartlarını iâde ederek şehri terk etmişlerdir.”
--------------
Kaynak; Hüdavendigar Gazetesi, Yozgad Gazetesi, B.Ü Bozok Sempozyumu; Erol KARC