Yürek yangını, bir başka sevdiğim
Sana dokunmaz ateşi üzülme
Kendini yerle yeksan etme aldırma
Düştüğümde yerim hazır mı söyle...
Alevlerin sadece seveni yaktığı
Suyun boğduğu, hırsızın çaldığı
Gözlerinin ruhumu esir aldığı
Düştüğümde yerim hazır mı söyle...
Gece korkutur yalnız insanları
Gündüzün geceden yok ki farkı
Boş bir mezar, şu göğsünün altı
Düştüğümde yerim hazır mı söyle...
Ölüm gerçek, sevgi gerçek, aşk gerçek
Gerçeklerden kaçan herkes ölecek
Sen dik durduğunla övün, buda geçecek
Düştüğümde yerim hazır mı söyle
Düştüğümde yerim hazır mı söyle.....!

***
Eski taş
Eski taş sokaklar vardı
Küçüklüğümüzde,
Koşarken takılıp
Pantolon dizlerimizi yırttığımız.
Yokuşuna inat,
İnişinde neşe,
Çıkışında nefes nefese kaldığımız,
Babalarımız işten dönerdi
Akşam ezanında,
Ellerinde file torbalar,
İçinde meyveler olunca
Kalpler de sevince boğulurduk.
Akşam olunca
Gündüzüne doyamaz
Eve dönüş saatini
Bir türlü ayarlayamazdık,
Çimento fakiri
Bahçe duvarlarının ardında
Gözlerimizi kamaştıran
Bol meyveli ağaçlar vardı,
Gündüz keşfine müteakip
Gece olunca
Poşetlerimizi doldururduk
Haramı bilmeden,
Annemlerin sokak sohbetleri arasında,
Alüminyum tencerelerde
Akşam yemeği için pişen,
Bulgur pilavı
Yanında ayran
Olursa da turşu
Zengin sofraydı,
Taş sokak sakinleri için.
Bütün hıncıyla yağardı yağmur,
Yağmurun sevinciyle
Kağıttan kayık yapma telaşı,
Yukarı mahalleden
Aşağıya gelen
Su birikintisinin sevinci,
Kayıkların peşinden koşmak
Ve suda alabora olmuş
Kağıttan kayıklarımız vardı.
En güzeli o taş sokaklarda
Mutluluklarımız vardı,
Birde kağıt kayıkların taşıdığı
Umutlarımız vardı,
Her alabora da
Yağmur sularında kaybettiğimiz…..!