Yer yarılırda insan yer şu dağların ardında
Yüreğim Yozgat beden İzmir’de enkaz altında
Kalp çırpınır kan dolaşmaz damarların arkında
Ruhum can çekişir can İzmir sokaklarında

GEÇTİĞİMİZ Perşembe günü cumhuriyetimizin kuruluşunun 97. Yılını coşku içinde kutladık. Ertesi gün müminlerin haftalık bayramı olan Cuma gününün kutsi ağırlığı ile uyandık. Huşu içinde ülkemizin birliği, dirliği için ortaklaşa niyazlarda bulunduk. İzmir’de de durum farklı değildi. 
Yozgat halkının kaderi gurbettir. Sanırım her evden bir ya da bir çok kişinin yolu mutlaka İzmir’e düşmüştür. Ömrümün otuz beş yılını geçirdiğim o güzel vatan toprağında yapılan ibadetlerin hazzı da bir başkadır. Cuma günü ve saatinde camiler cemaati almadığı için cemaat sokaklara taşar, namazını kılan vakit kaybetmeksizin işinin başına koşar. İyi biliyorum 30 Ekim 2020 günü İzmir’de aynı sahneler yaşandı.
Her ne kadar bedenim Yozgat’ta olsa da, yüreğimin yarısı İzmir diye çarpmakta. Evlatlarım, akrabalarım, hemşerilerim, otuz beş yıllık dostlarım ve emektaşlarım bu şehirde yaşıyor. 
Cuma namazı sonrası Saatler 15.00’a yaklaştığı sıralarda yaşanan sarsıntı canım İzmir’de bir felakete neden olmuş, nice canlarımız beton yığınları altında kalmıştı. Acı haberi ilk duyduğumda çocuklarımı aradım ulaşamadım, televizyonu açtığımdaysa çöken onlarca binanın enkazı altında kaldım. Sonrasında bir şekilde iletişim kurduk fakat bu sefer diğer dostlarım, arkadaşlarım ve hiç tanımadığım kişilerle o enkazın altında bende vardım. Her canlı kurtarılan hayat yüreğimde sevince dönüşse de gözyaşlarımı tutamadım, oturduğum yerden bir türlü kalkamadım. Sosyal medyaya baktığımda ise, gördüğüm bazı insanlık dışı paylaşımlardan ötürü insanlığımdan utandım, “keşke İzmir halkı kadar Müslüman ve Türk olabilseydiniz” demekten kendimi alamadım.
Yıkıcı depremin üzerinden henüz bir gün gibi kısa bir süre geçmesine rağmen İzmir’de öyle insanlık dersleri yaşandı ki, bırakın ülkemizi, dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Dayanışma nasıl olur tüm dünyaya öğretti, örnek oldu. 
Oğlumun evi ağır hasarlı olduğu için kardeşinin evinde kaldı. Evleri sağlam kalan tanıdığım eş-dost bırakın evlerini paylaşmayı, yüreklerini açarak, “bize gelsinler” diye yalvardı. Üstelik bu insanlar Yozgatlı bile değildi.

“Gavur İzmir” öyle mi?

İzmir’deki tüm oteller kapılarını depremzedelere açarak, davetlerinde samimi olduğunu vurgulamak için otel sahipleri bizzat cep telefonlarını yayınladı. Tüm lokanta ve kafeler sınırsız ve ücretsiz yemek, çay kafe ikramında bulundu, banyo ve hamamlar, taksiden tutun da metroya varana kadar her şey ücretsiz oldu. Deyim yerindeyse herkes imkanları ölçüsünde seferber oldu, İzmir’deki Cem evleri halka çağrıda bulunarak tüm imkanlarıyla cana can oldu, her türlü imkan sağlandı ve yaşanan bu büyük yardımlaşma depremzedelere çaresizliğini, acılarını bir nebzede olsa unutturdu.
Üzerine yıkılan binanın enkazından altı saat sonra çıkarılan Gizem kızımız, sağlığının yerinde olduğunu beyan ederek, yıkıntılar altında kalan köpeği Ares için üç gün enkaz başında beklemesi ve köpeğinin görevliler tarafından sağ çıkarılması sonucu sevinç gözyaşları dökmesi, hepimize verilmiş insanlık dersiydi sanki.
Siz hiç Diyanet görevlilerinden veya sözde tarikatlardan şöyle bir çağrı duydunuz mu?
Camiler ALLAH’IN evidir, bu zor günde çadırlarda kalmak yerine, sizleri camilerimizde, Yurtlarımızda, dergahlarımızda misafir edelim!!!   İşte bu duyarsızlık inandığım İslam’ı değil ister istemez bazı İmam ve İman sahibi kişileri sorgulamama neden oluyor.
Sosyal medya üzerinden insanlık dışı paylaşımlar yaparak “Oh olsun” diyenler, İzmirlilerin imanından şüphe eden münafıklar, İzmir gavur, siz Müslüman öyle mi?  siz önce kendi insanlığınızı sorgulayın, sonra Müslüman olduğunuzu vurgulayın.
Neden Gavur İzmir?  
Yedi yüz yıldan beri Türk ve Müslüman toprağı olan İzmir, 15 Mayıs 1919 yılında İzmir’e çıkarma yapan Yunan askerleri İzmir’de yaşayan Rumlar tarafından çiçeklerle karşılandığı için gavur İzmir yaftası yapıştırılmış ve düşmana ilk kurşunu sıkan Hasan TAHSİN Beyin kahramanlığı görmezden gelinmiştir. Oysa 1919 yılında Yunan askerlerini çiçeklerle karşılayan “Gavur İzmirliler” yine yunan askerleriyle birlikte Yunanistan’ın yolunu tutmuşlardır. 
Geçmiş Olsun İzmir’im.