BENİM yaşadığım Yozgat gibi küçük bir vilayette gazetecilik yapan bir abi var.
Benden üç yaş büyük olduğu için kendisine abi diyorum.
Hem gazete, hem de ajans muhabirliği yapıyor.
Geçen gün kendisiyle rastlaşınca mesleğin ve memleketin durumlarını konuştuk.
Kendi şehrindeki çapsızlıktan dert yandı.
Şehri yönetenlerin çapsız, küçük ve basit insanlar oluşundan yakındı.
Seçim sonrası koltuğa oturanların, kendini Kaf Dağı’nda gördüğünü söyledi.
Anadolu’nun birçok vilayetinde durum aynı mı?
Sanki öyle geldi bana…
Bizim muhabir abinin yaşadığı şehirde Belediye Başkanı yeni seçilmiş.
Başka partide olan belediye AK Parti’ye geçmiş.
Yeni seçilende aman bir hava, aman bir hava, yanına yaklaşılmıyormuş.
Meraklandım ve sordum:
“Sadece sana karşı mı, yoksa tüm şehre mi öyle?”
Cevap verdi gazeteci abi:
“Tabi ki tüm şehre, yanındakiler dahi yanına yaklaşamıyor ama bana ayrı kafayı takmış”
Gazeteciler her yerde aynı sorun ve sıkıntılarla çalışıyor demek ki.
Nedenini sorduğumda, yeni seçilen bir başkan ile ilgili bir tane dahi eleştirel haber yapmadığını, köşe yazmadığını belirtti.
Koltuğa yeni oturan adamın eleştirilecek yanının henüz bulunmadığını anlattı.
Sonrasında devam etti:
“Geçen gün 15 Temmuz anma etkinlikleri var. Herkesle tokalaştı, ben de dahil birkaç gazeteciye sırtını döndü” diye konuştu.
Meraklandım ve sordum, ‘sizin tavrınız ne oldu’ diye.
Cevap verdi:
“Konuşma yapmak için kürsüye çıktığında biz de gazeteciler olarak ona sırtımızı döndük ve fotoğrafını çekmedik”
Halbuki sözünü ettiğim gazeteci abinin duruşu nettir. Kimseye yalakalık yapmaz. Kimsenin adamı olmaz. Seçim sürecinde elinde makinesiyle adayların kıçında gezmez. Falan adayın adamıyım görüntüsü ve imajı vermez. Bundan dolayı da pek sevilmez.
Bir memleketin yöneticisi gazeteciye, halkına böyle davranır mı?
Aynı durum Yozgat’ta olsa bizimkilerin bir kısmı o başkana naklen yayın yapar, bir kısmı küser giderdi.
Birliktelik sağlanamazdı.
Gazeteci abiye benzer durumdaki isimlerin, farklı illerde de görev üstlendiğini ve neden böyle davrandıklarını sordum.
AK Parti’nin zorlu bir sürece girdiği dönemde, Cumhurbaşkanımızın adeta yalnız kaldığı bir süreçte, neden halkın oy vererek seçtiği isimler bölme, dışlama ve ötekileştirmeyi seçiyorlar diye sordum.
Gazeteci abinin yanıtları şöyle oldu:
“Bak senin de bana benzer yönlerin var. O yüzden anlayacağını düşünüyorum. Sen rahmetli Ozan Arif’i muhakkak dinlemişsindir. Biliyorum, birileri FETÖ’nün ‘hüzünlü gurbet’ şarkılarını dinleyip zırlarken, biz Turan türküleri dinliyorduk.”
Evet, ben Ozan Arif dinledim, halen de dinlerim…
İşte o gazeteci abi rahmetlinin şu dörtlüğünü okudu:
Hükümetin de aynı, hem acemi, hem hamlar,
Koskoca koltuklarda, küçük küçük adamlar,
Sizi de kuşatmış o, ihaleci yamyamlar,
Bir değişme masalı, bir de ak tutturdunuz,
Bu millete karayı, ak diye yutturdunuz
“İşte gözüm, Reis’in etrafını küçük, ham ve ihaleciler sardı. Ona kara olanları Ak diye tanıtıp bazı yerlerde aday eylediler, netice ondan böyle oldu” dedi.
Tam sözlerini noktalıyordu ki “Yozgat’ta durum nasıl?” diye sordu.
Haydi selametle…