MİLLİYET Gazetesinin 24 Aralık 1980 tarihli nüshasında Seyfi Çelikkaya imzalı bir haber; “Yozgat’ta otopark sorunu yeniden gündeme geldi…”
Trajikomik değil mi?
37 yıl önce “Yozgat’ta sayıları hızla artan otoların yer darlığı nedeniyle kaldırımları istila ettiği…” diyor Seyfi hocam haberinde.
Geçtiğimiz günlerde yine aynı kelimeleri kaleme aldı yine aynı eller.
Öyleyse, Yozgat’ın otopark sorunu 40 yıllık bir sorundur desem, abartmış olmam değil mi?
Yaklaşık 12 dönem ve 9 farklı ismin belediye reisliği yaptığı uzun bir dönemden bahsediyoruz.
Birçok şeye çözüm bulundu bu süre zarfında…
Teknik ve mesleki liseler, doğumevi, karayolları, altyapı çalışmaları, doğalgaz, müstakil üniversite, hızlı tren ve hatta havalimanı…
Daha sayamadığımız onlarca yaraya merhem olundu da, bu otopark meselesi bir türlü çözülemedi.
Bugün neden otopark sorununa değindiğimi açıklayayım, sonra kaldığım yerden devam ederim.
Geçtiğimiz hafta sonu akşam eve giderken, son zamanlarda sıklıkla görmeye alışık olduğum trafik kazalarından birine denk geldim.
Lise Caddesine bağlantılı yollardan birinin kenarına park eden araca, o dar alanda manevra yapmaya çalışan başka bir araç arkadan çapmış.
Çarpan araçtaki amca, tanıdık birinin babası, yani amca Yozgat eşrafından…
Amcamız, yolun bir kısmını kapatarak, kenara parkeden araç sahibine kızıyor, "Sen yolun ortasına neden park ettin" diye. Diğer araç sahibi diyor ki "Amca sen geldin park halindeki araca çarptın" diye…
Böyle bir tartışma sürüyor…
Benim haksızlığa zerre tahammülüm yoktur. Dayanamadım haliyle. Aracına çarpan amcaya bağıra bağıra konuşan araç sahibinin yanına gittim "Beyefendi, aracı yolun bir kısmını kapatacak şekilde park etmişsin. Arkadan gelen araçlar bıraktığın boşluktan zor geçiyor. Sonra da park halinde duran arabaya çarptın diye yaygara koparıyorsun. Burası park yeri mi ki, araç park halinde diyorsun?.." diye serzenişte bulundum.
Vatandaş başladı "Nereye park edeyim hemşerim? Şurada 5 dakika durmam gerekiyor, çocukları alacağım. Yer göster oraya çekeyim aracı. Park edecek yer mi var? Suç benim mi yani?.."
Baktım, etrafımızda aynı şekilde park etmiş 8 araç saydım. Hepsi yolun kenarına, trafik akışına engel olacak şekilde park etmiş...
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal…
Tarafları bir şekilde sulh ettik gerçi ama bu konuyu bir kez daha kaleme almayı kendime vazife addettim…
Şimdi konumuza dönelim.
40 yıldır şehr-i eminlerin hepsi, Yozgat’ın gün be gün artan araç sayısından rahatsızlığını dile getirdiler.
Yakın tarihte Mehmet Erdemir, Ali Açıkgöz, Yusuf Başer, bugün de Kazım Arslan…
İki dönem Yozgat’a reislik yapan Yusuf Başer, makamda Kazım Arslan’a görevini devrederken ben de oradaydım. Başer, "Yozgat için bir otopark inşa etmeyi çok istiyorduk ama bu projeyi hayata geçiremedik" demişti.
Hatta özel bir sohbette, "Başkanlığı bırakıyorsunuz, şunu da yapmalıydık dediğiniz bir şey var mı?" diye sorduğumda, ihale aşamasına getirdiği ama temelini atamadığı otopark projesinden dem vurmuştu eski başkan Başer.
Başer, 450-500 araçlık otoparkın inşaatına 2013 yılında başlanacağını söylemişti ama yapamadı.
2014 seçimlerinde başkanlığı alan Kazım Arslan, 15 milyon 717 bin liraya ihale edilen 350 araçlık kapalı otopark inşaatına Eylül 2016’da başladı.
İnşaat halen devam ediyor.
Otoparkın temeli atıldığında 350 araçlık otoparkın yeterli olmadığını ifade etmiştim. Başkan Arslan da sonrasında ek yapılabileceğini söylemişti.
Yozgat Belediyesi Askerlik Şubesi arkasındaki otopark gibi, çeşitli noktalarda yeni ama küçük otopark alanları belirledi fakat bunlar yeterli olmuyor.
TÜİK verilerine göre Yozgat’ta araç sayısı hızla artıyor.
Bir de buna yaz aylarında memleketlerine araçları ile gelen gurbetçileri eklersek, o sıcakta otopark sorunu tam anlamıyla bir çileye dönüşüyor.
40 yıldır kaderimiz olan bu otopark çilesi kısa vadede çözüleceğe benzemiyor.
Umarım ileriye dönük yeni projeler hayata geçirilir.
Yoksa 40 sene sonra yine aynı haberleri okumaya devam ederiz.