NE çok eksik var bu şehirde.
Ne çok yazılacak, yazılamayacak dert tasa, makam, mevki ve masa var.
Kaleme alınan bazı yazılar günümüz sorunlarına çözüm bulmasa da, görmezden gelinse de tarihe not düşme gayretidir aslında.
Kaleminde hakkı var, yazılması gerekenleri görmezden gelir susarsanız, kalemin hakkını vermekten korkarsanız, o kalem ve kağıt sizden davacı olacaktır.
Kişilerin koca bir şehre yaptığı yanlışlar, marifetmiş gibi algılanacak, birileri Yozgat üzerinden kendisine makam mevki, hatta maddi çıkar sağlayarak hemşerilerimizin umutlarını sömürmeye devam edecektir.
Daha açık konuşmak gerekirse; Hem yurt içinde hem de yurt dışında 'Yozgat' adı ile gurbette yaşayan hemşerilerimizin sıla özlemlerinden faydalanarak resmiyette teşkil olmayan sözde STK adı altında programlar tertip edildiğine şahidim. Uydurma vakıf, dernek adı altında şahsının kaybettiği makam ve mevkiini Yozgat adı kullanılarak yeniden kazanma hesapları yapılırken, bu programa davet edilen siyasiler ve makam mevki sahipleri davet edildikleri kişi ve kuruluşun gerçekçiliğini hiç mi sorgulayıp araştırma ihtiyacı duymazlar. Ülkemizde birçok paravan hadiselere şahit olmadık mı? Sizlerin iştirakini kendi çıkarları uğrunda kullanmayacağını kim garanti edebilir? Bunun bariz örneklerini yaşayan biriyim.
Yozgat’ı dinliyorum…
Yaklaşık yirmi yıldan beridir yerel basından takip ettiği bazı simalar mevcut. Bu kişiler büyük şehirlerde samimi olduğu bazı işadamı…? Sıfatıyla Yozgat’a getiriler, bazı kurum ve kuruluşları ziyaret ederler yerel basını da tek tek ziyaret ederek, cek-caklı cümleler kurarak Yozgat’a hayalı yatırımların umut tohumlarını saçıp giderler. Aradan altı ay geçer, bir önceki verilen sözleri kimse sormaz, kimse demez ki “sen kimsin?” bu hayal tacirlerinin bazıları geçmiş yıllarda bu sayede Yozgat Valiliğinde maaşlı danışman olarak görevlendirdiğini duyuyor üzülüyoruz. Sözde memleket sevdalısı bu hayal tacirleri, aslında memleket gibi bir derdi olmadığı gerçekte kendi hayallerini gerçekleştirmenin en üst makamlarda kendisine yer edinmenin yöntemini bulmuştur.
Yozgat’ı dinliyorum;
Bazı makam ve mevki sahipleri etiketini kullanarak define avcılığı yaptığı, köy-kasaba, dağ-bayır demeden kaçak kazı yaptığı, daha da ötesi Aydıncık Şebek bölgesinde bulunan Karacaoğlan Mezarı olarak bilinen alanın kepçelerle yok edildiği somut bir delil olsa gerek.
Müze Müdürlüğünün bu kadar işlevsiz hale getirilmesi, hemen her köyde neolitik çağlardan kalma mağara ve yerleşim yerleri bulunmakta, bu yerlerde gerekli önlemlerin alınmaması, define avcıları tarafından bu tarihi alanların dinamit kullanılarak tahrip ettiği yerler mevcut.
Yozgat’ı dinliyorum;
Köylü tarımdan hayvancılıktan umudunu kesmiş, deyim yerindeyse canı derdine düşmüş. Önceleri kredi vermek için köy köy dolaşan banka memurları herkese kredi musluğunu sonuna kadar açmış, bugün ise aynı köylerde icra avukatları kol geziyor, kefaleti yüzünden kırmızı kalem yemeyen kimse kalmamış gibi.
Yozgat’ı dinliyorum;
Yozgatlı yine göçmüş…
Şehrimize gelen onca Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, İranlılara rağmen nüfusumuz yine fire vermiş. Köylüler şehre, şehirdekiler büyük illere sığınmakta bulmuş çareyi. Yabancılarla ilgili birimlerden birinde çalışan kişi şöyle diyor; “eğer mültecilere vatandaşlık verilecek olur ise, on yıl sonra Yozgat’ta Suriyeli ya da Iraklı biri belediye başkanı seçecek konuma gelecek”… O kadarda değil demek geliyor içimden.
Göç konusuyla ilgili MHP Yozgat Milletvekili İ. Ethem SEDEF Beyin TBMM’de Yozgat’ın göç gerçeğinin araştırılması yönünde önerge hazırladığını basından okuduk. 17 yıldır Yozgatlı siyasilere, yetkililere anlatamadığımız istihdam sorununu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Türkiye’ye haykıracağız demektir, inşallah işe yarar. Yıllardan beri Yozgat’tan her istediğini alan iktidara teşvik olarak Tekel Bira Fabrikasını, Şeker Fabrikasını, Çekerek ırmağını verdik. Sorgun kömür ocağı, Akdağmadeni maden ocaklarını kapattık, iş sahası olarak bir tek atadan kalma topraklarımız kaldı. Tarlaya saçtığımız tohumun, gübrenin, traktörlerin yakıtlarını bile karşılayamaz olduk. Eskiden köyümüzde okul vardı, öğretmenler o köyün aydın ve örnek insanlarıydı. Okullara kilit vuruldu, birçok aile çocuklarına daha iyi bir eğitim aldırma gailesiyle şehirlere göç ettirdik. Yozgat göçüyor dedik, anlatamadık.
Yozgatlı konuşuyor, ben dinliyorum…
Yozgatlı bir konuda mahirdir. O da çok kolay kulp-kulak takmak; bir amca şöyle diyor; “Biz Yozgat’a Belediye Reisi seçmemişiz, nikah memuru tayin etmişiz, yalnız insanlar değil şehirde Suriye’ye benzedi!''
Benimde duymazdan geldiklerim var, şahıslar üzerinde kişilerin özelinde yaşadıkları beni hiç mi hiç alakadar etmiyor. Eğer ki, yaşananlar bir topluluğu alakadar ediyorsa bize düşen görev bu gerçekleri kaleme alıp ilgili kişileri dilimiz döndüğünce uyarmaktır. İleride yaşanacak daha büyük sorunların vebalini üzerimizden atma gayretidir.
Yukarıda bahsettiğim konular birazcık araştırıldığında, hayal mahsulü olmadığı açıkça görülecektir. Aksi halde birileri sözde memleket sevdası adıyla kimi makam mevki sahibi yapılarak kimi hak etmediği şekillerde ödüllendirilmeye devam edecektir.

***
TEŞEKKÜR; Geçtiğimiz Cuma akşamı kısa adı BEYDER olan “Bozok Edebiyat Derneği”nin misafiri oldum. Seçkin konuklarıyla Yozgat Milli Mücadele dönemiyle ilgili sohbet ettik. Amaçları doğrultusunda hizmet veren, her Cuma akşamı farklı konularla birliktelik sağlayan, üyelerini ve misafirlerini konusunda uzman kişilerce aydınlatan başta Dernek yönetimi olmak üzere Yozgatlı edebiyatseverlere saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.