YOZGAT Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından Aydıncık Kazankaya Kanyonu Vadisinde bölgeye özgü ‘Yurt Tülübaşı’ bitkisi, Şefaatli-Yerköy ilçeleri arasındaki Karanlıkdere Vadisinde de ‘Peygamber Çiçeği’ isimli iki bitkinin farklı türlerinin araştırma çalışmaları devam ediyor. Çalıştaylar düzenleniyor. 
Yıl 2008. Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen alan taraması sonucunda Yozgat'a özgü 3 ayrı bitki türü keşfedildi. Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergin Hamzaoğlu, Aydıncık ve Yerköy ilçesinde, sadece bu bölgelerde yetişebilen 3 ayrı bitki türünü keşfettiklerini söyledi. Hamzaoğlu, ''Sadece Kazankaya Kanyonunda yetişebilen 2 ayrı bitki türünü daha önce keşfedip, isimlendirdik. Şimdi Karanlıderede yetişen bir bitki türü üzerinde çalışıyoruz'' dedi.
Hamzaoğlu, Kazankaya Kanyonu'nda keşfettikleri bitkilerden birisinin halk arasında ’yemlik’ olarak, diğerinin ise 'Peygamber çiçeği’ veya 'Gökbaş' olarak adlandırıldığını ifade etti. Yerköy-Şefaatli arasındaki Karanlıkdere bölgesinde keşfettikleri yeni bitki türü üzerindeki çalışmaların devam ettiğini bildirdi. Hamzaoğlu, dünyada başka türleri bulunmasına karşılık, bitkinin bölgeye özgü özelliklerinin bulunduğunu, bilimsel araştırma ile bu özellikleri ortaya çıkartıp, isimlendirdiklerini, daha sonra da uluslararası geçerliliği olan bir dergide yayınladıktan sonra, geçerlilik kazandığını anlattı. Hamzaoğlu, ''Aydıncık ilçesi Kazankaya Kanyonunda keşfettiğimiz bitki türleri daha önce uluslararası dergide yayınlandı. Halk arasında 'Yemlik' olarak bilinen bitkinin bir çeşidi. O bitkinin Türkiye'de 30'dan fazla çeşidi var, onlardan birisi de sadece kanyonda yaşıyor. Aynı bölgede keşfedilen diğer bitki ise halk arasında 'Peygamber Çiçeği' veya 'Gökbaş' olarak bilinen bitkinin kaya çatlaklarında yaşayan bir çeşidi. Bu bitkiyi de aynı dönemde yayınladık. Bu iki bitki de sadece Kazankaya Kanyonu'nda kayalar arasında yaşayan bitkilerdir’’ diye konuştu.
Hamzaoğlu, üzerinde çalıştıkları diğer bitki türünün ise, Yerköy-Şefaatli ilçeleri arasındaki Karanlıkdere bölgesinde, demir yolunun geçtiği vadide yaşadığına dikkat çekti. Hamzaoğlu, ‘’Bu bitkinin benzer türlerden farkları var. Yani yeni bir tür diyoruz biz buna. Şuanda biz onu bilimsel olarak tanımlayacağız. Ona bir isim vereceğiz ve uluslar ası geçerli olan bir dergide yayınlayacağız. Önce geçerlilik kazanmış olacak ve Yozgat'a has bir bitki olmuş olacak. Biz böyle dar yayılışlı, dünyada sadece bir yerde yaşayan bitkilere endemik bitkiler diyoruz, has bitki de diyebiliriz. Bu Yozgat'a has bir bitki, diğer Kazankayada yaşayan bitki gibi buda sadece dünyada Yozgat'ta yaşayan bir bitki.  Bu üç bitkinin yeni keşfedilmesi bakımından ve Yozgat'ta yaşıyor olması bakımından önemli'' ifadelerini kullandı.
Hamzaoğlu, Kazankaya Kanyonunda keşfedilen 'Psephellus' bitkisinin Yozgat'a özgü türüne 'A.Duran&Namzaoğlu', 'Scorzonera' bitkisinin Yozgat'a has türüne de 'Ekimii A.Dura' adını vererek, bilim dünyasına tanıtıldığını da sözlerine ekledi.
VİRÜS YAYMAYAN HARTDİS
Aynı yıllarda Yükseköğrenim Kurumu tarafından yapılan değerlendirmede, en fazla bilimsel araştırma, inceleme yaparak, uluslararası bilimsel dergilerde makalesi yayınlanan üniversiteler arasında ilk iki sırada yer alan Bozok Üniversitesi, daha fazla dokümanın saklanıp, virüs yayılmasını engelleyen hadrtdisklerle ilgili bilimsel çalışmalara imza attı.Kuruluşunun üzerinde henüz iki yıl geçmiş olan Bozok Üniversitesi'ne bağlı Fen Edebiyat Fakültesi’nin Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Orhan Yalçın, bilgisayara virüs bulaştığı zaman çeşitli, bilgisayardaki dokümanları kurtarabilmek amacıyla çeşitli yöntemlere başvurulduğunu hatırlattı. Yalçın, üzerinde çalıştıkları daha fazla bilgi depolayabilen ve virüs yayılmasını önleyen manyetik Nanovaytlardan oluşan hartdisklerin sorunu çözeceğini söyledi. Yalçın, ''Var olan hartdisklerde virüs bulaştığı zaman, sisteminiz engellenir, bütün bilgilerinizi kaybedebilirsiniz. Üzerinde çalıştığımız manyetik nanovaylardan yapılmış hartdiskler tamamen aktif hale geldiği zaman virüsün bulaştığı alanı yok ettiğinizde diğer bütün bilgileriniz korunacak, asla bilgilerinize zarar gelmeyecektir'' dedi.
Yalçın, şuanda IBM deneme amaçlı bu hartdiski ürettiklerini, ancak bunu ticari olarak yapmadıklarına vurgu yaptı. Yalçın, ‘’Biz bunun temel araştırmasını, bunun olabileceğini yüksek lisans çerçevesinde yapabiliyoruz. Türkiye'de sadece Yozgat'ta alüminyuma balpeteği şeklinde nano boyutlardaki malzemeyi üretiyoruz. Sadece o kısmını biz yapıyoruz, diğer kısımları başka üniversitelerde yapılıyor. Bunu en iyi şu anda Almanlar ve Japonlar yapıyor. Bunu ilk olarak Japonlar daha sonra Almanlar yaptı. Biz de onlardan bu işi kaptık, bunları buraya taşıdık'' şeklinde konuştu.
OJE KULLANILIYOR
Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Orhan Yalçın, Bozok Üniversitesi bünyesindeki küçük laboratuvarda önemli çalışmalar yaptıklarını da ifade etti. Yalçın, ''Buradaki laboratuvarımız manyetik nanovay üretimine dayalı, küçük mütevazi bir laboratuvardır. Çalışmalarımızda oje, fırça gibi değişik malzemelerde kullanıyoruz'' diye konuştu.
Yalçın, özellikle bilgisayar teknolojisinde hafıza kayıtlarında kullanılan hartdisklerdeki kayıt filmleri üzerinde çalıştıklarının da altını çizdi. Yalçın, ''Piyasada ticari amaçlı kullanılan hartdiskler 1 terabayta kadar var. Özellikle 500 cigabaytlar daha revaçta ama 1 terebayt olanlar satışa hazır hale geldi. 1997 yılında bunların olabileceği söyleniyordu ama kimse inanamıyordu. Şuanda flash diskteki hafızalar 20 Cgabayta kadar çıktı, cebimizde taşıya biliyoruz'' dedi. 
Yalçın, bu hartdiskleri daha yüksek noktalara çıkabileceğini, bunun en önemli noktalarından bir tanesinin manyetik nanovayt üretmek olduğunu anlattı. Yalçın, ''Biz burada tamamen temel araştırmaya dayalı malzemeleri üretip, irtibatta olduğumuz gelişmiş köklü üniversitelerden Bilkent'ten, ODDÜ'den ve özellikle şuan için Gebze'nin deneysel alt yapısını kullanarak bunları hazır hale getiriyoruz. Bunların sonuçlarını analiz ettikten sonra yurt dışında Amerika'yı tercih ediyoruz, daha sonra Avrupa'daki bilimsel dergilerde yayın yapıyoruz'' diye konuştu.
Yalçın, çalışmanın ilk defa 1997'li yıllarda Fransız Albert Fert tarafından keşfedildiğini, kendilerinin ise küçük bir örneğini üretebildiklerinin altını çizdi. Yalçın, ‘’Bununla ilgili olarak çalışmalar Türkiye'de Bilkent Üniversitesinde, Malatya'da, Ortadoğu Teknik Üniversitesinde ve diğer köklü üniversitelerde yapılmaktadır. Bizde bunu burada takip edebiliyoruz. Burada elektro kimyasal dediğimiz yöntemlerle, saf alüminyum, değişik kimyasallar, güç kaynakları, karıştırıcılar ve bilgisayar kontrolü ile bu atomları kontrol ederek, manyetik nonovaydan oluşan manyetik ince filmler yapıyoruz. Bunları yaparken de oje, fırça, değişik kimyasallar kullanıyoruz, bunların hepsi oksitli ölümcül maddelerdir. Yaptığımız çalışmaların hepsi tamamen nano boyutlardadır. Genelde nano teknoloji ile mikro teknolojiyi karıştırılmaktadır. Bin nanometre 1 mikrometredir. Ama daha alt basamaklarda olması gerekiyor, 500-600 nanometre olursa nano teknoloji olur. Bizim burada ürettiklerimizin hepsi tamamen mikro enerjinin altında nanoenerjiye yönelik çalışmalardır'' ifadelerini kullandı.