Geçen hafta,  Ankara-Yozgat yolculuğu yaptım. Memleket havası aldım. Yozgat’a her gelişimde tekrar tekrar   alıcı gözle bakarım, toprağımın  ekonomisine, sosyal hayatına , siyasetine, her şeyine… Bunlar benim isteyerek baktıklarım. Bir de zorunluluktan baktığım bir şey var; yolları. 
İşim gereği,  ülkenin  doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine çok seyahat ediyorum. İl, ilçe, köy yollarını biliyorum. İtiraf etmeliyim ki yolları bizim ilimizden kötü olan başka bir yer görmedim. Yıllardır kafa yorarım ama sebebini bulamadım. Bulup söyleyene de rastlamadım. O kadar ki, cetvelle sınır çizilmiş gibi Kırıkkale’ye kadar düzgün olan yollar Yozgat sınırında garip bir hal alır ve tekrar Sivas sınırında düzelir. Anlamak mümkün değil. 
Karayollarının görev ve yetkisinde olan şehirlerarası yol yapım işinde Yozgat için ayrı bir birim mi var diye aklımdan geçer. Her yere uygulanan mevzuat  ve prosedür bize uygulanmıyor mu acaba? Yada bizim yol müteahhitleri özel mi seçiliyor? Ya bu yolların  kabullerini yapan kamu görevlileri?  Sorun sadece yapılmayan yollarda değil, yapılan yollar da sorunlu. Daha geçen yıl yapılan yolların eğimleri bozuk, tesviyesi dağılmış, asfaltı hemen bozulmuş. 
Yol medeniyettir derler. Tarihin mutlak kuralıdır. Yolun geçtiği yerde medeniyet oluşur yada medeniyetin bulunduğu yerden  yol geçer. İpek yolu, baharat yolu gibi tarihi yollar bunun en güzel örneklerindendir. Bizim yollara bakılacak olursa medeniyetin bize uğrayacağı görünmüyor. Zaten verdiğimiz göçten de belli değil mi? Göç bu hızla devam edecek olursa gelecek yüzyılda,  Yozgat diye bir vilayet olmayacak. 
Yol bitti, Yozgat’a geldik. Şehir  merkezinde araç park edecek yer çok sınırlı. Az sayıdaki park yeri zaten esnafın ihtiyacını ancak karşılıyor. İki tane parmak çörek almak için şehri üç kez turladım. Ben bu ısrarı gösterdim de şehre gezmeye  gelen bir yabancı bu direnci gösterebilir mi? İddia ederim ki Ankara’nın Kızılay’ında, İstanbul’un Beşiktaş’ında daha kolay  park yeri bulursunuz. Gelişen ticari ve sosyal hayatın bize dayattığı bir gerçek var. Aracı olan aile sayısı artıyor, insanlar alış-veriş ve gezme için  araçlarını kullanıyorlar, park yeri zorluğu olan yerlere gitmek istemiyorlar. Onun içindir ki büyükşehirlerde alışveriş merkezleri açılıyor, lokantalar vale hizmeti veriyor ve belediyeler park alanları oluşturuyor. İl merkezinde toplasanız beş yüz araçlık resmi araç park yeri yokken  esnafın iş yapmasını, ekonomik hareketliliği ve sosyal hayatın canlanmasını  nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz? 
İl merkezinde garip bir trafik düzenlemesi  anlayışı  var. Kapanlar ve dubalarla düzenlenmeye çalışılan şehir içi trafiğinde,  park etmekten vazgeçtim, duraksayacak yer yok.  Ulus’ta on dakika bekleyecek yer bulurum ama Yozgat’ta bir dakika bekleyecek yer bulmak mümkün değil. Kural, bir aracın geçişine izin veren tek ve dar yol biçiminde oluşmuş. Araçta iken Büyük Caminin yakınında ilkokul öğretmenimi gördüm. Elini öpmek için durduğumda otuz  saniyenin içinde trafik tıkandı. Dubalarla daraltılan yollar neye  hizmet ediyor anlamadım. 
Yozgat için her seçimde vaat edilen  “yol” sözleri,  görüyorum ki yine revaçta.  Havayolu  vaatlerini  toplasaydık buradan  Şam’a yol olurdu. Hızlı tren projesini ilk defa duyan gençler,  bugün orta yaşlarını yaşıyorlar. İnşallah hızlı treni görürler. 
Siyasilerimize bir tavsiyem olacak. Hızlı tren ve uçak bir yana, şu garip ve yalnız Yozgat’ıma, Avrupa standartlarından vazgeçtim,  Türkiye standartlarında yol yapın, oyumu size vereceğim.