SON günlerde yapılan genel kurul ve seçimleriyle birlikte, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Yozgat’ın gündemine oturdu.
İki ay içinde STK’ların genel kurulları sonlanacak ve yeni yönetimleriyle yollarına devam edecekler.
Özellikle son yıllarda STK’ların sayılarında gözle görülür bir artış oldu. Ülkemiz STK cennetine dönüşürken, bundan Yozgat da payına düşeni aldı.
STK’ların görev ve sorumluluklarından önce, STK’nın tanımına bakmalı...
“Sivil toplum kuruluşu ya da örgütleri; resmî kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.”
Sivil toplum kuruluşları oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Dolayısıyla topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır.
Yozgat’ta STK denildiğinde akla ilk olarak meslek kuruluşları geliyor. Ticaret sanayi odası, ticaret borsası, baro, esnaf odalar birliği, ziraat odası, terziler, bakkallar, berberler, lokantacılar odası gibi diğer meslek odaları veya kuruşları…
Gerçekçi olalım; çoğu meslek odası üyesi, kayıtlı olduğu meslek odasının ne iş yaptığından bihaber.
Sıklıkla gözlemlediğim şey, kendi işyerini kurmak isteyen girişimci, bir meslek odasına kayıt olup olmaması gerektiğini en son öğreniyor.
Misal, işyerini açıyor, zabıta kapısına dayandığında prosedürü öğreniyor.
Nasıl mı?
Zabıta, çiçeği burnunda esnafa işyeri açma ve çalıştırma ruhsatını soruyor, o andan itibaren ruhsat için belediyeye giden işyeri sahibine, bu sefer de meslek odası kayıt belgesi soruluyor.
Çünkü belediye işyeri açma ruhsatını vermek için muhtelif evrakların yanında esnaftan bir de meslek odasının kayıt belgesini istiyor.
Yani süreç sondan başa doğru işliyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Peki, burada eksiklik kimde?
Ekmek derdindeki girişimcide mi? Yoksa memlekete ekonomik anlamda katkı sağlayacak olan girişimciyi bilgilendirememiş olan STK’da mı?..
Özellikle meslek odaları içinde seçimden seçime ismini duyduklarımız da var, yaptıkları çalışmalardan dolayı bildiklerimiz de...
Bu STK’ların üyeleri ile konuştuğumda genelde “bizim başkan kaç para maaş alıyor?” diyalogları ile karşılaşıyorum çünkü yapılan genel kurullarda gelir gider tabloları haliyle tüm üyelerle paylaşılıyor. Alınan kira bedelleri, ödenen personel maaşlarına kadar her şey masaya yatırıldığı için üyeler de bu sayede bilgi sahibi oluyorlar.
Yani çoğu üye, kayıtlı olduğu meslek odasını ve odada neler olup bittiğini kuruldan kurula öğreniyor.
Tabi kurula katılırsa ve de ilgiliyse…
STK başkanlığı kimi için bir kartvizit, protokolde kendisine ayrılan bir koltuk, Ankara’daki kapıların açılması için bir anahtar; kimi içinse üyelerine ve memleketine hizmet etmek için bir fırsat…
Peki, bu fırsat ne kadar kullanılıyor?
Bir STK’nın üyeleri için yapacağı her proje, her faaliyet doğrudan Yozgat’ı etkileyeceğinden yola çıkarak şunları sormak gerekiyor:
Üyeler STK’lardan ne kadar faydalanabiliyor?
Hangi STK Yozgat’a ne kadar fayda sağlıyor?
Destek ve hibelerden hangi STK, hangi projelerle memlekete ne gibi hizmetler sunuyor?
STK’lardan hangisi kendi fiziki şartlarını oluşturup, üyelerine gerekli bilgilendirme ve yönlendirmeleri yapmış?
Tamam, genel kurullar düzenleniyor ve yeni yönetim kurulları belirleniyor ama yapılan genel kurullarda adaylar arasındaki çekişme ve haliyle meydana gelen gruplaşma ne için?..
STK’yı bir adım daha ileriye götürmek için mi?
Yoksa o koltukta biz oturalım yarışı mı?
STK’larla bir alıp veremediğim yok. Derdim Yozgat.
Velhasıl ben, memleketime hangi STK ne kadar katkı sağlamış ona bakarım.
Sadece fiziksel şartlardan bahsetmiyorum, üyelerine sahip çıkan, üyelerinin hakkını arayan ve onları olumlu anlamda geliştiren bir STK’nın dahi Yozgat için önemli şeyler yaptığına inanırım.
Memlekete bugünü düşünen, günü kurtaran STK’ların bir faydası yok, olmamıştır da.
Şayet ortak derdimiz Yozgat ise, yarınlarımız için büyük düşünün, büyük düşünelim…