Esnaflarla sohbet etmeye, onların dertlerini dinlemeye gayret ederim. Tabi bunun yanı sıra müşterinin esnaftan beklentilerini anlatır, bazı konularda özeleştiri yapmaları gerektiğini de hatırlatırım.
Geçtiğimiz hafta Lokantacılar ve Kahveciler Odası Başkanı Eyüp Coşgun’la sohbet ortamında başlayan diyaloğumuz basın toplantısı ile son buldu. Coşgun’un düzenlediği basın toplantısı, yanılmıyorsam tüm yerel gazetelerde haber olarak karşılığını buldu.
Esnaf ekonominin can damarıdır. Hele de Yozgat gibi hızla göç veren bir ilde esnafın cebine girecek her kuruş daha fazla önem kazanıyor.
Coşgun, esnafın bilindik sıkıntılarının yanı sıra, ortaya koyduğu istatistiklerle konuya farklı bir boyut kazandırdı.
Polis Meslek Eğitim Merkezi öğrencilerinin evci izinleriyle başlayan sıkıntıların sonu siyasete kadar dayandı ve tabi ki de Yozgat’ın talihsizliğine…
Cosgun’un açıklamasından birkaç başlığa değinmek istiyorum.
Polis Okulunun 960 öğrencisinden 680’inin evci iznine çıkıp memleketlerine gitmesinin, hafta sonu bu öğrencileri dükkânlarına bekleyen esnafa ne faydası var?
Tamam, yönetmelik gereği Yozgat’a sınır illere evci iznine çıkabilen öğrencilerin, okula kayıt olurken verdikleri ikametleri değiştirip, Kırşehir, Kırıkkale gibi illerde ikamet göstermeleri ve her hafta sonu bu komşu illere gidiyormuş gibi kendi memleketlerine gitmeleri ne kadar mantıklı?
Coşgun, siyasetçileri bu konuyla ilgili bilgilendirdiğini, seçimler öncesi gün be gün kapılarını çalan siyasetçilerden gereken desteği alamadıklarını anlattı.
Dahası var…
Açık öğretim sınavlarının ilçelerde de yapılmaya başlamasıyla, Yozgat merkezdeki esnafın bu durumdan olumsuz anlamda etkilendiğine de değindi...
Daha birçok konuya değindi Coşgun, esnafın gerektiği gibi desteklenmediğini, yalnız kaldığından dem vurdu.
Elimizden geldiği kadar esnafın sıkıntılarını gündeme taşımaya, seslerini duyurmaya çalışıyoruz ama ne zaman bu tür sohbetlere, toplantılara katılsam merhum Abbas Sayar’ın o sözü aklıma gelir: “Yozgat var, Yozgatlı yok.”
Sayar’ın, bir Yozgatlı olarak Yozgatlıyı eleştirel bir bakış açısıyla sorguladığı meşhur kitabı.
O gün toplantıda Eyüp Coşgun’u dinlerken yine bu meşhur söz geldi aklıma işte…
Gerçi hiç aklımdan çıkmıyor da…
Yozgat var, yıllardır aynı yerinde. Ankara’nın dibinde, unutsalar da hep buradaydı ve burada olacak ama Yozgatlı var mı, işte bunu sorgulamak gerekiyor.
Bürokratımız ne kadar Yozgatlı? Siyasetçimiz ne kadar Yozgatlı?
Biliyoruz ki, Ankara’da hemen hemen tüm genel müdürlüklerde, kritik noktalarda çok sayıda Yozgatlı var. Müsteşarından tutun, genel müdürüne kadar…
Yozgat, yetiştirdiği insanlardan ne kadar faydalanabiliyor?
Dert esnafın değil aslında, dert Yozgat’ın derdi.
Ne zaman Yozgatlılar memleketlerine sahip çıkarlar, işte o zaman esnafın yüzü güler.
Meseleyi bu açıdan değerlendirmek gerek.
Çözüm Yozgatlı olmaktan, memlekete sahip çıkmaktan geçiyor.
Yani iğneyi kendimize batırmadan ne esnafın derdi biter ne de Yozgat’ın…